Paylaş
*
Atmosfere salınan gazlar artıyor, dünya ısınıyor, buzullar eriyor...
Buzulların erimesi de tüm dünyada iklim değişikliklerine neden oluyor.
*
Değişirse değişsin, bize ne dememeli!..
2003 yılında Avrupa’da 70 bin kişi aşırı sıcaklardan öldü!..
‘Sağlık boyutu’ ile de konu tüm dünyayı ilgilendiriyor.
Batının oyunu diye görülen ‘İklim değişikliği’ ölçülebilen, hesaplanabilen ve sonuçlar ışığında şüphesiz ki doğrudur.
*
İklim değişikliği;
“Doğal iklim değişikliklerine ilave olarak doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan, insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” olarak tanımlanır.
*
İnsan eliyle olur.
Kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtların kullanımı, sanayi süreçleriyle atmosfere salınan sera gazlarının artışı, ormanların, yeşil alanların tahribi, ozon tabakası yırtığının büyümesi ve yerkürenin ısınması, buzulların erimesinin hızlanmasıyla oluşan küresel kuraklık ve iklim değişikliği hafife alınmamalı...
İnsanlığın 21. yüzyıldaki sorunların en büyüğüdür;
- Deniz ve okyanus suyu seviyelerinin yükselmesi,
- Dev dalgalar,
- Okyanusların asit oranlarında yükseliş,
- Buzulların erimesi,
- Toprak erozyonu ve toprak yapısının bozulması,
- Kuraklık ve çölleşme,
- Toprak, orman ve tatlı su kaynaklarının, bitki, hayvan ekosistemlerinin etkilenmesi,
- İnsan topluluklarının ve insan neslinin devamının tehdit altına girmesi,
- Sosyoekonomik sonuçların doğması, göçlerin artması önemli sorunlardır.
CAN VE MAL KAYIPLARI
‘Can ve mal kayıpları’ olarak bakarız bu tip mevzulara.
Fırtına, hortum, kar, çığ, yağmur, dolu, dalga, sel, taşkın, heyelan, çökme, obruk, yolların yarılması, viyadük ve köprü hasarları ve bunlara bağlı ölümler canımızı yakıyor.
Havada, karada, denizde güvende değiliz!
*
Antalya ve sahil kentlerinde ortalığı kasıp kavuran fırtına, hortum ve dev dalgaları ‘hava durumu’ diyerek, atlamamalı,
“Allah, kazadan, beladan ve her türlü afetten korusun” geçiştirmemeli,
İklim değişikliğini akla getirmeli...
*
Dünya, eylem planlarını hayata geçirirken biz ne yapıyoruz?
Hazır mıyız?..
*
Seçimlerden başımızı bir kaldırabilsek!..
Referandum ve seçimlerin sıklığı vatandaşları gittikçe kutuplaştırırken, birlik ve beraberliğini bozarken, ‘seçim ekonomisi’ canına okurken kim, kimler başını kaldırıp “yahu, iklim değişikliği Türkiye’yi, kentlerimizi, insanlarımızı, yaşamı ve çevreyi etkiler, bu etkilerin olumsuz yanlarını nasıl engelleriz, afetleri nasıl yönetiriz?’ diye kaygılanacak?..
Varsa yoksa seçim, seçmen, sandık, oy!
Varsa yoksa hamaset, iddia, kayırma.
Ülke kazanmalı...
CENNET MEMLEKET
Sorunlara odaklanmalı;
Çarşılarında, pazarlarında ucuzluk, bolluk ve bereket,
Memleket, ‘mutlu azınlıklar’ için değil, ‘cumhur’ veya ‘millet’ denilen insanlara da cennet olmalı...
*
Vatanımız, insanıyla, doğasıyla, biyolojik çeşitliliğiyle, tarihi ve kültürel mirasıyla muhteşem.
Ama ülkeden ‘kaçan’, ‘varlık kaçıran’ etkili iş adamlarını görünce, 300 bin ‘okumuş insan’ çekip gidince dertleniliyor işte!..
Bilim ve düşünce adamları, sermaye sahipleri, sanayici ve ticaret insanları, akademik meslekliler, mühendisler ve doktorlar, yazarlar, çizerler, girişimciler, gençler gidiyorlar!..
Neden?
Şirketlerin, mal varlıklarının ve sermayelerin yurtdışına kaçırılması ciddi endişe kaynağı!
Küresel kuraklıktan daha tehlikeli...
*
Ülke hepimizin;
Doğumdan, ölüme cennet ülkede mutlu ve mesut yaşamalı...
ELLER MARS’A, BİZ KARS’A
Dünya, Uzayda yaşamanın yollarını ararken biber, patlıcan, soğan, patates, domates ‘teröristleri’ ile uğraşmamalı,
El alem Mars’a giderken, biz Kars’a gitmeyi marifet saymamalıyız!..
*
Kars demişken, güzel serhat şehrimiz görülmeye değer bir yer.
İster ‘Doğu Ekspresi’, isterse uçak, arabayla ama gidin görün derim.
*
İklim değişikliği ve etkilerinden nerelere geldik...
Yaşam böyledir,
Hepimiz, her şey tespih taneleridir. İp koparsa, darmadağın olur, toplamak çok güçtür!..
*
Hükümetler arası İklim değişikliği konferansları, panelleri, protokolleri, sözleşmeleri bir yana, bilim adamlarımızın ‘Akdeniz bölgemiz risk altında’ uyarısını yapmasının üzerinden yıllar geçti.
Orta ve Doğu Karadeniz, Kuzey Ege, Doğu Akdeniz, İç Anadolu iklim değişikliğinden etkilenecek dediler...
Kıyı kentleri, sahil şeritleri, turizm alanları, hava meydanları etkileniyor işte!..
Ancak yaşamadan öğrenemiyoruz.
Yaşadık, gördük...
Ders aldık mı dersiniz?
POLİTİKAMIZ VAR
Türkiye’nin iklim değişikliği politikası var.
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ ve Kyoto Protokolü’nü imzaladık.
Sera gazı oranının artışında tarihsel bir sorumluluğumuz olmadığını ancak üzerimize düşeni yapacağımızı taahhüt ettik.
“Sera gazı emisyonu artış hızı” liderleri arasına da girmişiz...
İklim politikamız, iklim değişikliği sorunun aciliyetine cevap verir gibi değil;
Enerji Bakanlığı’nın öngörülerinde 2010 yılına göre 2020 ‘de ithal ve yerli kömür kullanımı %200, petrol kullanımı %100 ’ü aşacakmış...
Fosil yakıtları, nükleer enerji ve hidroelektrik paylarını yerli yerine oturtmalıyız.
*
-Kuraklık ve çölleşme,
- Tuzlanma ve erozyon,
- Su kaynaklarında sıkıntılar,
- İçme ve kullanma suyunda sorunlar,
- Tarımsal üretim potansiyelinin değişmesi,
- Tarımsal üretim sistemleri, zararlılarda ve hastalıklarda artış,
- İnsan ve hayvan sağlığına olumsuzların, aşırı sıcaklara bağlı hastalık ve ölümlerin görülmesi,
- Yoğun kıyı yerleşimlerinin, turizm, tarım ve ulaşım alanlarının su altında kalması,
- Kar çığları, sel ve taşkın olaylarının artması,
- Deniz ürünlerinde azalmalar gibi iklim değişikliklerinin Türkiye üzerindeki çevresel ve sosyoekonomik sorunları olarak ortaya çıkabilir.
*
Acı çekmeden;
İklim değişikliği ile mücadele edilmeli,
İklim öngörülerini dikkate alan yöntemler acilen belirlenmeli.
Paylaş