Paylaş
Virüs 170 ülke ve eyalette, 422 bin 920 insanda teşhis edilmiş.
108 bin 578 hastanın tedavisi gerçekleştirilmiş.
18 bin 920 kişi ise hayatını kaybetmiş.
En çok kaybı 6.820 ölüm ile İtalya vermiş.
Çin: 5.840 (Hubei kenti 3.160)
İspanya: 2.991
İran: 1.934
Fransa: 1.100
İngiltere: 422
Hollanda: 276
Liste, 18 bin 920 ‘ye kadar uzayıp gidiyor;
*
Bilgilerin tamamı dün’e ait.
ETRAFIMIZ ATEŞ ÇEMBERİ
Sıkıntılı zamanlar yaşıyoruz.
COVID-19 Virüsü İran, Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Moldova, Rusya, Gürcistan ve Ermenistan’da acı yüzünü gösterdi. İran’ın çok etkilendiği anlaşılıyor.
Canım ülkem…
Adana, Ankara, Antalya, Batman, Bursa, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun, Sivas, Trabzon, Van‘da da 44 vatandaşımızı yitirdik.
1.872 kişi de Virüs tespit edildi.
Sağlık Bakanı geceleri televizyonlarda bu bilgileri paylaşıyor.
*
Şimdi…
COVID-19 Pandemisini ciddiye almayan ve sonuçlarını öngöremeyen; kurumunda, işyerinde, evinde, ailesinde eylem planı geliştirmeyen, gelişmelere göre uygulama yapmayanlar sıkıntıda.
Devlet, belediye, işveren veya birey fark etmiyor; önlem almadan olmuyor!
Çin’de başlayan, İtalya’yı kasıp kavuran salgının altında bu hafife almalar var.
Yarınları hesap etmeden sağlık sistemini ticarileştiren idarecilerin sorumluluğu var.
Ve bunun bedelini İtalyanlar çok sayıda ölümle, ağır bir biçimde hem de doktor, hemşire ve yüzlerce sağlık çalışanı kaybederek ödüyorlar.
Ötesi yok!
*
Hani Akdenizliyiz ya,
Hani heyecan ve tepkilerimizle, iş yapma biçimlerimizle, gamsızlığımızla İtalyanlara benzeriz ya…
Onlar bedelini ödüyor, biz de ders almalıyız!
Sağlık bu…
Sorumlu olmalı, yarını düşünmeli, kurumlara sahip çıkmalı, günlük politik işlere alet ve malzeme etmemeli, yetkin insanları göreve getirmeli, hizmet ve kaliteyi etkileyen organizasyon yapılarıyla, kurumlarla uğraşılmamalı.
Sağlığın bir hizmet anlayışı var, içinde fedakarlık, insan sevgisi, ekip ruhu, canını bile feda etmek var…
Sağlıkçılarımızın gösterdiği çabalara teşekkür ve alkışlarla cevap veren Türkiye, umalım ki bunun farkına varmış olsun!
ANLAYIŞIMIZ GELİŞİYOR
Türkiye, sorunla başa çıkmak için Bilim Kurulu’nu topladı.
Biraz geç olsa da iyi başladığımızın bir işaretiydi bu.
Halkımız, Sağlık Bakanlığı’nın çabalarını değerli buluyor.
Ancak Sağlık Bakanlığı’nın çabalarıyla küresel bir salgının önlenemeyeceği bilinmeli.
Sağlık personelinin güvenli çalışabilmesi için maske, eldiven, tulum, gözlük gibi kişisel koruyucu donanımlara, hastanelerin de etkin tedavi için yeterli sayıda yoğun bakım yatağına, araç, gereç, tıbbi malzeme, serum ve ilaç ile personele ihtiyacı oluyor.
Salgından en az kayıpla çıkabilmek için sağlık tarafında eksik bırakmamalı.
*
Diğerleri de adım adım olmalı…
Onlar da keseye, kasaya ve hazineye dokunuyor tabii.
Devlet büyüklerimiz; kapanan işletmelerin, önemli ölçüde duran üretimin, ‘evde kal’ uyarılarıyla evlerine çekilen halkın ihtiyacının neler olduğunu iyi biliyorlar…
Türk halkı moralini de iyi tutmalı…
Cemaatin virüsten korunması, halk sağlığı açısından bulaştırıcı ve hasta olmaması için camilerimizin cuma namazlarına ve kandil gecesi ibadetine kapatılması alışık olmadığımız bir durumdu. Alışmak zordu.
90 yaşında ki hacı babamı bile ikna etmekte zorlanıyorum. Bana;
- ‘Sanki hayatımda bir eksiklik var, bir yerim kopmuş gibiyim uşağum‘ diyor…
*
Moral değerler önemli…
Minarelerden yükselen ezanlar, dualar ve tekbirler belki bir çok insanı rahatlatacak, katkı verecek.
Yaşlılarımızın işi gençlerden daha zor.
Bunu anlamalı, 65 yaş üzerini bunaltmayalım…
*
Bu salgın hiçbir kimseye; sağlık, hastalık ve ölüm üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar hesapları yapmaması, rant devşirmemesi gerektiğini daha iyi anlattı sanırım.
Üç günlük dünya işte, değmez…
ÜÇ KONU SORGULAMALI
Birincisi: Biz nasıl 10 kuruşluk maskeyi 5, 5 liralık kolonyayı 35 liraya, 15 liralık el dezenfektanını 80 liraya satacak, ‘ölüm ve yaşam’ çizgisinde ‘kefen soyucusu’ bir hale geldik!
Karaborsa çok eski yıllarda kaldı sanıyordum, hortlamış; yanılmışım!
İkincisi: Türkiye’de ki salgının sebebi sayarak, Suudi Arabistan’dan umreden gelen yurttaşlarımızı ve dini kurumları hedef tahtasına oturtup kitlesel öfke saçacak bir hale nasıl geldik?
Tavrın bu hale gelmesinde ‘yanlışı yapanlar’ mı suçlu?.. Elbette hayır.
Bu ortamda umre organizasyonlarına müsaade eden vurdumduymazlığın payı yok mu?..
Bu bir trafik kazası değil, ‘salgın!’
Bakın Fransa’dan Trabzon’a düğüne gelen bir vatandaşımız, orada aldığı virüsün yol açtığı hastalık sebebiyle yaşamını yitirdi.
Benzeri çok örnek var.
Dini yaşam biçimlerini taşlayarak çözüm bulamayız!..
Birbirimizi sevelim, saygı duyalım…
*
Üçüncüsü: Haliyle her yerde bir ‘korunma telaşı’ var.
Haşere İlaçlama ve dezenfeksiyon firmaları talebe yetişemiyorlar. Her yer ilaçlanıyor, dezenfekte ediliyor. Yapılan uygulamaların büyük çoğunluğu gerekli değil, kullanılan biyosidal ürünler de ‘uygun değil.’
Korku aklın önüne geçince ‘vole zamanları’ kaçınılmaz oluyor!…
‘Sıfır Denetim’ ortamında pazarlanan dezenfektan, el temizlik losyonu, kolonya, maske, eldiven, tulumların ‘sorunlu’ olduğu, yarın bunların sağlık sorunlarına yol açacağı aşikar.
Neden hala yeterli denetim yapılmıyor?..
BURSA DA KAYIP VERDİ
Ülke genelinde olduğu gibi Bursa’da Korona Virüs salgını hayatı her noktada etkiledi. Yavaşlatılmış şehre dönüldü adeta.
Yaşam durdu…
Bilecik kaynaklı bir vakası, bir can kaybı var Bursa’nın…
HASTANELER DİKKAT
Hastane acillerinin, yoğun bakım servislerinin, görüntüleme ve laboratuvarların yükü çok ağır. Sağlık çalışanları da baskı ve stres içerisinde, özveriyle görev yapıyorlar.
*
Dikkatli olmalı. Tanı almış COVID’li kişilerle temaslı olan yurttaşlarımızda protokoller atlanmamalı. Hatır gönül işi yapılmamalı.
Covid temaslı ve şikayeti olan kişi bir doktor bile olsa, Sağlık Bakanlığı prosedürleri uygulanmalı. Akciğer tomografisi çekilip, 4 saat iki Covid19 şüpheli iki kişiyle daha havasız, penceresiz bir ‘izolasyon odası’nda, eski deyimle ‘tecrit odası’nda tutulduktan sonra evine gönderilmemeli…
Üstelik kan alınmadan, test yapılmadan hiç gönderilmemeli!
*
Kriz zamanlarında belirginleşen acillerdeki yoğunluk ve izdihamın, hekim ve hemşire yetersizliğinin ‘vaka atlanması’na neden olabileceği, salgınla mücadelede başarısızlığa yol açabileceği unutulmamalı…
Ne olur, gözden kaçırmayalım bu Covidi.
Ne olur inisiyatiflere değil, standart protokollere göre uygulama yapalım...!
Paylaş