Paylaş
18 Mart Üniversitesi’nde Limak Engelsiz Müzik Korosu olarak verdiğimiz ve gelirini Mehmetçik Vakfı’na hediye ettiğimiz konserin ardından kısa da olsa ‘şehit kokulu şehir’ gezisine hazırız...
*
Çanakkale doğal ve tarihi birikimi açısından oldukça zengin.
Aynalı Çarşısı, Saat Kulesi, Kordon’u, Deniz Müzesi, Truva Atı (Troy Filminde kullanılan at), kaleler, anıtlar, sergileri görmeli; Gelibolu’ya geçmeli.
ŞEHİT KOKULU ŞEHİR
Gelibolu’ya gidişinizde ayaklarınız titremeli...
Zira, 1915-1916 yıllarında İngiltere (Avusturalya, Yeni Zelanda, Hindistan) ve Fransa donanmalarının Çanakkale boğazına girerek başlattığı ve perişan olduğu deniz savaşının ardından başlattığı kara savaşı yani o ‘Çanakkale Harbi’ bu toprakları kutsal bir yer haline getirdi.
Bir Türk çocuğunun gidip görmesi gereken ilk yer burası olmalı...
Çünkü Çanakkale bizler için;
Acı, ıstırap, yokluk, gözyaşı, ağıt, türkü, destan, kahramanlık, şehitlik ve gazilik, vatan savunması, güce ve güçlüye, haçlıya karşı hilalin zaferi, kurtuluş savaşı vererek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracak Atatürk’ü Türk milletine hediye eden bir ruhun doğuşudur.
*
Dünyada emsali olmayan bu mübarek toprak parçasını, şehitlerimizin ebedi istirahatgâhlarını rehber eşliğinde ziyaret edip, dualar ettik.
-Şahindere Şehitliği,
-Soğanlıdere Şehitliği,
-Sarıtepe Şehitliği,
-Zığındere Sargıyeri Şehitliği,
-Kocadere Hastahane Şehitliği,
- Kireçtepe Jandarma Şehitliği,
- Kesikdere Şehitliği,
- Karayörük Deresi Şehitliği,
- Çataldere Şehitliği,
-Büyükanafarta Şehitliği,
- Ağadere Şehitliği,
- Akbaş Şehitliği,
-Yahya Çavuş Şehitliği,
-57. Piyade Alayı Şehitliği’nin bir kaçı hariç, çoğunu gördük.
*
Sizlerin de bildiği, yaşananları dinledik. Acıklı savaş ve yaşam hikayeleriyle sulanan gözyaşlarımızı gizli gizli sildik.
Liyakatsiz, beceriksiz, deneyimsiz, şuursuz, korkak, zavallı yöneticilerin başında bulunduğu ve son günlerini yaşayan Osmanlı devletinin birçok şehrinden gelip, orada kalan Türk evlatlarına layık olamamanın mahcubiyeti içerisinde oradan ayrıldık...
*
Dünyada eşi ve benzeri yaşanmamış bir savaşın yapıldığı bu küçücük alanda 300 binin çok üzerinde insanın hayatını kaybettiği, on binlercesinin yaralandığı, kolunu bacağını kaybettiği, karnının organlarının parçalandığı, doktorun, hemşirenin, sağlıkçıların, ilacın, sargının yetmediği, yokluğa ve drama, duanın ve imanın ilaç olduğu bir yer...
O DUYGUSAL AN
Siperlerden akın akın yaralı gelmektedir.
Kifayetsiz sahra hastanelerimize sadece Mehmetçikler değil, işgalci İngilizlerin de yaralıları ulaşır. Yokluk ise savaştan daha ağırdır.
İlaçlar tükenmiş, ameliyatlar canlı canlı yapılmaktadır.
Kesilerek sargı bezi yapılan eski püskü çarşaflar da yoktur artık, bitmiştir...
Çaresizlik had safhadadır, çünkü bunları alabilecek para da kalmamıştır.
BİN 332 CİHADİYE
Sağlıkçıların toplanıp ne edeceğiz, nasıl yapacağız, bu güçlüğü nasıl aşacağız diye kara kara düşündükleri anda bir hemşire kulaklarındaki küpeleri ve parmağında ki nikah yüzüğünü çıkartıp;
- Vatanımız düşman tarafından işgal edildikten, namusumuz kirletildikten sonra bu yüzüğün ne anlamı kalır! diyerek masanın üzerine bırakır...
Diğerleri aynı şeyi yaparlar.
Civardaki sargı yerleri ve hastanelerdeki sağlıkçılar da...
Toplanan bu değerli takılar ile ilaç ve tıbbi malzemeler tedarik edilir.
Yaralıların acı ve ıstıraplarına çare olunur.
Bu asil ve örnek davranış dalga dalga tüm yurda dağılır.
Cepheye ilaç ve gereç almak için İstanbul’da da hanımlar değerli takı ve mücevherlerini devlete teslim ederler.
*
Maddi ve manevi değeri olan takılarını seve seve devletine bağışlayan hemşirelerin, ‘burnumuzun direğini sızlatan’ davranışları karşısında ‘bir şeyler yapmalı’ diye düşünen askerler ganimet olarak ele geçirdikleri İngiliz tüfeklerinin namlularını ince dilimler halinde keserler. Kestikleri çelik halkaların üzerine ‘Ay-yıldız’ çizip, ‘Cihadiye 1332’ yazarlar. Bazılarına da ilave olarak ‘Müdafaa-i Milliye’ ilavesi yaparlar.
Yüzük haline getirilen namlu parçaları güzel insanlara takdim edilirler.
Bunun adı vefadır...
*
İstanbul ve civar hastanelerde cepheden gelen yaralı askerlerimize hizmet eden; devlete, millete, orduya yaptıkları katkının nişanesi, vefası olarak hemşire ve gönüllü Türk kadınları için de sürdürülür.
Onlara da Cihadiye yüzükleri hediye edilir.
Bu yürekli davranış o kadar etkili olur ki, orduya destek olunması gayesiyle Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, ‘1332 Cihadiye Yüzükleri‘ yaptırarak İstanbul’da 4 Mayıs 1915 tarihinde 5 kuruştan satışa çıkarmıştır.
EN ÇOK ŞEHİT VEREN İL BURSA
Şehitliklerde her yıl düzenlemeler yapılıyor.
Yeni bulgular elde ediliyor, yeni hikayeler öğreniliyor.
Bursa şehri Çanakkale’de en çok şehit veren illerin başında geliyor.
4 bin 92 şehidi olan kentimizi, Balıkesir (2 bin 717), Konya (2 bin 488) ve Kastamonu (2 bin 425) takip ediyor.
BURSA SEYYAR JANDARMA TABURU ŞEHİTLİK ANITI
En çok şehidi olan il olarak Bursa Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Garnizon ve Jandarma Bölge Komutanlığı işbirliğiyle Gelibolu, Kireçtepe’deki Bursa Seyyar Jandarma Taburu Şehitliği’nde düzenlemeler yaptı.
*
Bursa Taburu şehitlerine vefa borcumuz var.
10 dönümlük bir saha elden geçirildi, onarıldı ve 6 km yol yeniden düzenlendi.
Şehitlerine, şehitliğe sahip çıkan Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne de teşekkürü hak etti.
1914-1918 yılları arasında ülke gereksiz bir savaşın içine sokuldu, 600 bin şehit verdik...
Birinci Dünya Savaşı’nın sadece bir cephesi olan Çanakkale‘de 105 bin şehidimiz olduğu düşünülüyor.
Düşünülüyor!.. Çünkü kayıtlar sağlıklı tutulmamış.
*
Cephede şehit olanlar dışında, yaralı ve hastalıktan şehit olanlar ile kayıplarımız da var...
Osmanlı kaynaklarına göre; cephede 56 bin 643 şehit, 97 bin sakat ve 11 bin 178 kayıp kaydı düşülmüş. Çanakkale Boğaz Komutanlığı da şehitlerimizi; 57 bin olarak tespit etmiş.
Tarihten ibret almalı;
Şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum.
Paylaş