Daralmış kalp damarlarının balon yöntemiyle açılması ilk kez 1977’de uygulandı. Cleveland Kliniği’nden Prof. Dr. Murat Tuzcu, balon yöntemini anlatıyor.
İLK bypass ameliyatını izleyen yıllarda bazı araştırmacı hekimler daralmış kalp damarlarının kasıktan sokulan ince bir telin ucuna yerleştirilmiş bir balonun kullanılmasıyla açılmasının mümkün olup olamayacağını tartışıyorlardı. 1977 yılında İsviçreli hekim Andreas Gruntzig bu yöntemi kullanarak bir hastanın daralmış damarlarını, darlıkların içine yerleştirilip şişirilen küçük ince uzun balonlar aracılığıyla açmayı başardı.
Bu yöntemle damarları açılan hastaların göğüs ağrılarının geçtiği ve kalp kası kanlanmasının düzeldiği görüldükçe balon anjiyoplasti çok daha yaygın olarak kullanılmaya başladı. 1980'lerde giderek artan tecrübe balon anjiyoplasti yönteminin yararlarının yanı sıra üç zayıf noktasının da anlaşılmasını sağladı.
1- Bazı hastalarda balon şişirilip indirildikten sonra darlık ve yakınındaki bölgelerde oluşan derin çatlaklar veya pıhtı oluşumu beklenenden fazla hasara yol açıp, damarın daha da daralıp tıkanmasına neden olabiliyordu. Bu da hastayı başlangıçtakinden daha ağır duruma sokabiliyordu.
2- Bazı tıkanmış damarlar, özellikle yoğun biçimde kireçlenmiş olanlar, çok kıvrımlı dallar, tam tıkalı damarlar ya hiç açılamıyordu, açılsa da yeterli bir akım sağlanamıyordu.
3- Balon anjiyoplastinin en önemli sınırlılığı da bir kısım hastada yaratılan damar açıklığının ve sağlanan yararın uzun süreli olmayışıydı. Balonla darlıkları genişletilen hastaların yüzde 30 ile 50'si altı ay içinde göğüs ağrısı ile tekrar doktor karşısına geliyordu. Balonla genişlemiş damar bölgesinin kendisini iyileştirmek için oluşturduğu nedbe dokusu ve genişletilmiş damarın yeniden büzüşmesi, açılmış damarların yeniden daralmasına neden oluyordu. 1980'lerde bu zorlukları aşabilmek için bütün dünyada binlerce araştırıcı milyonlarca dolar harcayarak bir çözüm bulmak için çalıştılar. Bu çalışmalar iki cephede odaklaştı. Birincisi darlıkları açmak ve uzun süre açık tutmak için balondan daha etkin bir cihaz bulmak, ikincisi de balon anjiyoplastiden sonra oluşabilecek yeniden daralmayı önleyecek ilaçları geliştirmekti.
Balon anjiyoplasti yerine önerilen benzer katater ve telleri kullanarak daralmış damarları açmak için daraltıcı plakları kesip dışarı çıkaran (aterektomi) aletler, darlıkları lazer ışınıyla yok eden teller, daraltıcı plağı toz haline getiren saniyede 200 000 devirli elmas uçlu törpüler (rotablator), pıhtı emici tüpler bunlardan bazılarıydı. Nisbeten küçük hasta gruplarında yapılan çalışmalar yüz güldürücü sonuçlar verdiyse de karşılaştırmalı çalışmalar bu yeni cihaz ve yöntemlerin hiçbirinin balon anjiyoplastiden daha üstün olmadığını gösterdi. Bu cihazların kullanılmasına izin verilmiş olsa da, bu yöntemler günümüzde çok az sıklıkta kullanılmaktadırlar.
Prof. Dr. Murat Tuzcu Cleveland Kliniği
BALON NASIL UYGULANIYOR?
Kalp hastalıkları tedavisinde yeni bir çığır açan balon yöntemi uygulanmadan önce, kasıkta yerel uyuşturma yapılıp, dolaşım sistemine bir giriş sağlamak için atar damara ince, bir ucu açık, dışarı ucunda kapağı olan kısa bir boru yerleştirilir. Bu ince borunun içinden damarın içine ince, ucu yumuşak bir tel sokularak röntgen görüntülemesi altında aortanın kalpten çıktığı yere kadar itilir. Bundan sonra katater dediğimiz yaklaşık 1.5 metre uzunluğundaki tüpler bu telin üzerinden sanki bir ray üstünde giden tren gibi güvenle ilerletilir. Uçları koroner damarların ağzına oturabilecek biçimde kıvrımlı olan bu kataterler vücudun dışından kalbi besleyen damarlara ulaşılabilecek ve içinden balonların gönderilip yerleştirilebileceği uzun bir tünel oluştururlar. Kataterin vücut dışındaki ucundan içeri sokulan, bir milimetrenin üçte biri kalınlığında, ucu çok yumuşak incecik bir tel, kataterin diğer ucundan koroner damarın içine itilip röntgen görüntülemesi altında dikkatli manevralarla darlık bölgesinin ötesine yerleştirilir. Böylece vücudun dışından kalbi besleyen daralmış damardaki darlığın ötesine uzanan bir ray döşenmiştir sanki. Bu ince telin üstünden, ucunda genellikle 2 cm uzunluğunda, 2.5, 3 veya 3.5 mm çapında balon bulunan bir uzun tüp geçirilerek darlık bölgesine yerleştirilir. Balonu taşıyan tüpün vücut dışındaki ucuna takılan küçük bir pompayla balon 6-20 atmosfer arası basınçla şişirilir. Şişen balon damarın duvarında darlığı yaratan damar sertliği (ateroskleroz) plağı dediğimiz birikintiyi damar duvarına daha genişçe yayarak, küçük çatlaklar yaratarak ve damar duvarını dışa doğru iterek daralmış bölgeyi genişletir.
Sorular ve cevaplar
Normal öğünler yiyebilecek miyim
2000 yılı sonunda endoskopi olduğumda antral gastrit ve sfinkter, endoskobu gevşek sarıyor diye bir ifade vardı. 3 aylık bir tedavi sonucunda düzeldim ve 2 yıl boyunca bol bol yiyip içtim (baharat, acı, turşu dahil).
Son zamanda yine aynı hastalığa yakalandım. Aynı şekilde gastrit ve sliding tip hiatal hernia görüldü (Reflü özofagitis Grade I) şeklinde bir ifade kullanıldı. Bu hastalığı yenmek için illa zayıflamam mı gerekiyor. Verdiğim bilgilere göre hastalığımda bir ilerleme var mı? Eskisi gibi normal öğünler yiyebilecek miyim? Sliding hiatal hernia'nın eski sağlıklı haline dönme ihtimali var mı?
Bu hastalık bende psikolojik olarak kötü etkiler bırakıyor. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
M.İslamoğlu
***
Hiatal herni ya da Türkçesiyle mide fıtığı, karın ve göğüs boşluklarını ayıran diyaframda, yemek borusunun geçişi için gerekli olan açıklığın geniş ve mide bağlarının zayıf olması nedeniyle midenin en azından bir kısmının bu delikten göğüs boşluğuna geri kayması demektir. Midenin kayması hali özellikle karın içi basıncın arttığı hallerde daha sık görülür. Karın içi basıncı da şişmanlık nedeniyle karın içi yağların artması, fazla yemek nedeniyle midenin genişlemesi hallerinde daha fazla artar. Midenin dolu olduğu sıralarda yatmak da fıtıklaşmayı arttırıcı rol oynar.
Sizin bunlardan kaçınmanızda yarar olacaktır. Sizin ayrıca midenin başlangıcı ile yemek borusunun son kısmı arasında yer alan kapak görevi yapan kaslarınız da zayıf olduğu görülmüş. Bu da mide içeriğinin zaman zaman da olsa yemek borusuna geri kaçmasına yol açıyor. Yemek borusunun iç zarı midenin asitli içeriğine dayanacak yapıda olmadığı için, böyle anlarda tahriş oluyor. Bu geri kaçışta da karın içi basıncın artması etkin rol oynuyor. Midenin fazla dolu olması hallerinde ve dolu mideyle yattığınız zaman yer çekimi etkisiyle de asitli içeriğin yemek borusuna kaçması ihtimali artıyor. İşte bu nedenlerle siz bir yandan geri kaçışı önlemek için çaba gösterirken diğer yandan da midedeki asidin artışını önlemelisiniz. Bunun için de yiyeceklerinizde asit arttırıcı gıdalardan kaçınırken mide asidini düzenleyici ilaçlar, örneğin proton pompası inhibitörleri grubundan bir ilacı kullanabilirsiniz. Bu önlemleri aldığınız zaman mideniz düzeleceği gibi, bu nedenle bozulan psikolojiniz de düzelecektir.