Paylaş
OKUR MEKTUPLARI
Kan uyuşmazlığı var mı?
H.O./ANKARA
Sizin kan grubunuz O Rh Pozitif, karınızınki A Rh pozitif, kızınızınki ise A Rh Negatif bulunmuş. Siz bu durumda bir kan uyuşmazlığı olması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Mektubunuzda açıkça belirtmemişsiniz ama, hem sizin hem de eşinizin Rh faktörlerinin pozitif olmasına rağmen kızınızın nasıl Rh negatif olduğunu düşünüyorsanız, hemen belirteyim ki bu olabilen bir durumdur. Anlatılması uzun sürecek kalıtım kurallarına göre, sizlerden olacak çocukların kan grupları A veya O, Rh faktörleri de Pozitif veya Negatif olabilir. Kızınız bunlara uyduğuna göre endişe etmeyin.
Eğer endişeniz anne ve bebek arasında kan uyuşmazlığı sorunu ise bu yönden de endişe etmemelisiniz. Kan uyuşmazlığı, annenin Rh negatif, bebeğin Rh pozitif olduğu hallerde ortaya çıkan bir durumdur. Oğlunuzun Rh Negatif, eşinizin Rh Pozitif olması nedeniyle kan uyuşmazlığı olmamış.
Sizin ikinci çocuğunuzda da kan uyuşmazlığı olmaz. Kadının Rh Negatif erkeğin Rh Pozitif olduğu hallerde dikkatli olmak gerekir. Çünkü bu ilişkiden oluşacak bebek büyük ihtimalle Rh Pozitif kan taşıyacaktır, o zaman da kan uyuşmazlığı olur. Eğer zayıf ihtimal gerçekleşir ve bebek Rh Negatif kan taşırsa kan uyuşmazlığı olmaz.
Ameliyat olmamalı mıydı?
Halen 53 yaşında olan eşim 40 yaşında menopoza girdi. O yıllarda şikayetleri nedeniyle ilaç önerilmişti. Bununla adetleri normale döndü. Bir süre sonra tekrar aksamalar başlayınca ilaçlar değiştirildi.
1997 yılı başında, smear testinde şüpheli bir durum görüldüğü için, rahim ağzında kansere çevirme riski olan bir sorun görüldü ve ameliyat edildi. Şimdilerde eşimde kemik erimesi olduğu söylendi. Bizi endişelendiren şey doktorların farklı görüşleri. Bir doktor menopozda kemik erimesinin doğal olduğunu, buna alışması gerektiğini söylerken, bir diğeri ameliyatı gereksiz olduğunu söylüyor. Bir doktor da ameliyat olduğu için, ileride rahim ağzında oluşacak tümörün, artık doğrudan rahim içinde oluşacağını söyledi... S.AKIN/ANTALYA
Mektubunuzu okuduktan sonra, doktorların açıklamalarını yanlış anladığınızı diledim. Çünkü söylenenlerin gerçekle bir ilgisi yok. Menapoz sonrası kemik yoğunluğunun azalması hızlanır ama bugünkü olanaklarla, bu kadere razı olmayı önermek doğru değil. Osteoporoz tedavisinde kullanılan güçlü ilaçlar var. Kaldı ki eşinizde çok ileri bir durum yok. Bu konuyu bilen bir doktora başvurduğunuz taktirde tedavi olanağına kavuşacaktır.
Geçirdiği rahim ameliyatı ile ilgili olarak söylenenlerde de hata var. Biopsi ile rahim ağzında hücre yozlaşması başladığına göre bunu yerinde bırakmak, kanser oluşmasına bile bile göz yummak demektir. Yapılan ameliyatla rahim ağzındaki sorunlu olan kısım alınmış ve yozlaşan hücreler uzaklaştırılmış olduğu için eşiniz rahim ağzı kanserine yakalanmaktan korumuş demektir. Böyle bir ameliyat geçirdiği için rahim içinde kansere yakalanma riskinin artmış olduğu gibi görüşe de anlam vermek mümkün değil. Rahim ağzı (serviks) ile, rahim iç zarı (endometrium) farklı dokulardır. Bu nedenle bunların kanserleri de birbirinden farklıdır. Rahim ağzında (servikste) oluşacak kanserin burası ameliyat olduğu için rahim iç zarında (endometrium) oluşması hiçbir şekilde söz konusu değildir.
Nabzım çok düşüyor
Benim yüksek tansiyonum var. Bunun için sürekli olarak ilaç kullanıyorum. Bununla tansiyonum normale iniyor ama nabzım da çok düşüyor. Sürekli olarak 55-60 civarındaki nabzım zaman zaman 50’ye kadar iniyor. Nabız çok düştüğü zaman ne yapmam lazım? Nabız hangi rakama kadar düşerse tehlike arzeder? H.BAHADIRLI
Yaş ilerledikçe nabız sayısı azalır. Bunun yanısıra bazı ilaçlar da nabız sayısını etkiler. Özellikle yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan beta bloker cinsi ilaçlarda bu etki daha çok görülür. Nabzın 65 civarında olması doğal. Daha düşük rakamların sorun yaratma ihtimali var. Nabzın çok düşük olması, ritm bozukluğu oluşmasına yol açabildiği gibi, tıp dilinde blok olarak adlandırılan, kalbi çalıştıran elektriğin iletiminin yavaşlaması ya da iletimin bazı yerlerde durması halinin göstergesi olabilir. Bu nedenle özellikle nabzın çok düşük olduğu anda bir hastaneye başvurarak EKG çektirmeniz aydınlatıcı olacaktır. Doktorunuz buna bakarak tedavi planınızı düzenleyebilir. Bunun yeterli olmadığı hallerde Holter adı verilen tetkik de yapılabilir. Bu tetkik, vücuda takılan küçük ve portatif bir cihazla 24 saat süreyle kalbin elektrosunun çekilmesidir. Hasta, bu cihazla tüm gününü normal yaşantısındaki gibi sürdürür. Ertesi gün yapılan incelemede 24 saat süresince kalbin çalışma düzeni hakkında bilgi edinilir. Böylece, uygulanacak tedavi daha sağlıklı olacaktır.
İdrar tutmanın zararı var mı ?
S.KOÇ
Böbreklerden süzülen idrar, mesanede (idrar kesesi) birikir. İdrar biriktikçe gerilen mesane duvarlarındaki duyu sinirleri, belirli bir noktadan sonra kişiyi uyararak idrar etme isteği yaratır. Bu uyarı gelmesine rağmen idrarı tutmaya çalışmak ve bunu alışkanlık haline getirmek, mesanedeki duyu sinirlerinin duyarlığını azaltmanın yanısıra, idrarın boşaltılmasını sağlayan mesane kaslarının gevşemesine yol açabilir. Böylece kişi, ancak idrarı çok biriktiğinde bunun farkına varabilir hale geldiği gibi, tuvalate gittiğinde de tüm idrarını boşaltamaz bir hale gelebilir.
İdrarın mesane içinde uzun süre kalması, idrar yolu iltihaplanması ihtimalini arttırır. İdrara karışabilen mikroplar bölünerek çoğalırlar. Bir adet mikrop önce iki, sonra dört, daha sonra sekiz, onaltı, otuziki, altmışdört gibi sayılarla artar. Yüzlerce mikrop karışırsa, bu çok kısa zamanda milyarlara çıkar. İdrar yaptığınızda mesaneyi tümden boşaltamazsanız mikropların büyük bir kısmı mesanede kalmış olur ve bir sonraki idrar yapmaya kadar süratle çoğalmaya devam eder. İdrar yoluna karışan mikroplar mesaneyi iltihaplandırırsa, sistit olarak da adlandırılan mesane iltihabı, mikroplar böbreğe ulaşırsa piyelonefrit olarak adlandırılan böbrek iltihabı oluşur. Sık tekrarlayan böbrek iltihapları, halk arasında ‘böbreklerin çürümesi’ diye adlandırılan böbrek yetersizliklerine yol açabilir.
Paylaş