Multipl Skleroz ya da kısaca MS bağışıklık sisteminin bir hastalığı olarak biliniyor. Bu hastalığa yakalanan insanların bağışıklık sistemleri yanlışlıkla kendi merkezi sinir sistemi hücrelerine saldırıyor.
Beynin görme, yürüme konuşma gibi fonksiyonlar üzerindeki kontrol kabiliyeti zarar görüyor. Hastalığa Multiple (Çoklu) Sklerosis denmesinin nedeni beynin ve omuriliğin bir çok farklı alanını etkilemesi. Belirtiler, basit bir görme bulanıklığından tam bir felce kadar gidebiliyor.
Nedeni neDİR
MS'e kesin olarak neyin neden olduğu bilinmiyor. Bugüne kadar bu hastalık için daha önce geçirilmiş virütik enfeksiyonlar, çevreden gelen zehirli maddeler, kalıtım, beslenme alışkanlıkları, coğrafi faktörler, vücudun savunma sistemi problemleri gibi pek çok neden ortaya atılsa da bunlardan hiçbiri kanıtlanamadı. Kalıtım üzerinde çok durulan faktörler arasında. MS hastası olmuş bir akrabanızın olması MS'e yakalanma riskinizi yüzde 10-15 oranında arttırıyor. MS bulaşıcı bir hastalık değil.
Nasıl oluşuyor
Vücuttaki tüm sinir lifleri miyelin olarak adlandırılan koruyucu bir kılıfla sarılı. MS hastalarında bu kılıf zarar görüyor ve bu yerlerde parçalanan miyelin kılıfı yerine sert bir doku (skleroz) oluşuyor. Bu durumda beyinden çıkan ya da beyne giden elektrik akımları yavaşlıyor ve ilgili yerlere gidemiyor ya da yanlış yerlere gidiyor. Böylece MS belirtileri ortaya çıkıyor.
Kimler yakalanıyor
Dünyada 1.5-2 milyon, Türkiye'de ise 35 bin kişinin MS hastası olduğu düşünülüyor. Hastalığın belirtileri genelde 20-40 yaşları arasında ortaya çıkıyor. Kadınlarda daha çok görülüyor. Hastaların üçte ikisini kadınlar oluşturuyor. Hastalığın sıklığı ülkeden ülkeye değişiyor.
Belirtileri neler
MS farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Bu belirtiler etkilenen bölgeye göre değişiyor. Genelde vücutta uyuşmalar, kas güçsüzlüğü, denge bozukluğu, güçsüzlük, aralıklı bitkinlik, konuşma bozukluğu, hareketlerde dengesizlik, bulanık-çift görme, başdönmesi, idrar kaçırma şeklinde görülebiliyor.
Nasıl ilerliyor
Hastalığın seyri kişiden kişiye değişiyor. Bu nedenle doktorlar hastalarına kesin bir tanı koymaktan kaçındıkları durumlarda onlara 'büyük ihtimalle' ya da 'muhtemelen' MS'e yakalandıklarını söylüyorlar. Çünkü hastalığın teşhisi problemlerin şekline, tekrar durumuna, hangi sistemlerin zarar gördüğüne ve laboratuvar sonuçlarına göre yapılabiliyor. Hastalığın seyri ile ilgili kesin bir şey söylemek ise olanaksız.
Başlangıçta ortaya çıkan belirtiler ani olarak dakikalar ya da saatler içinde gelişiyor ve genelde saatler, günler ve haftalar içinde yok oluyor. Yani hastalık ataklar halinde seyrediyor. Atağın bitmesinin ardından hastalık ikinci bir atağa kadar gizli seyrini sürdürüyor.
Tedavisi var mı
Son zamanlarda tedaviler konusunda çeşitli ilerlemeler sağlanmış olsa da MS'in henüz kesin bir tedavisi yok. Avonex, Betaferon, Copaxone, Rebif gibi interferon ve polimer içeren ilaçlar MS ataklarının sayısını ve şiddetini azaltabiliyor. Son zamanlardaki çalışmalar erken dönemde başlanan interferon tedavileri ile hastalarda oluşabilen beyin dokusu kayıplarının önemli ölçekte azaltıldığını belirledi. Bu tedavilerin yan etkileri olsa da çoğu hasta bunlarla baş edebiliyor. Yine de hasta için en önemli olan vücudunda olacak değişiklikleri bilerek MS ile barışık bir şekilde yaşamasını öğrenmek.
Safinaz ona güç veriyor
Özlem Yaylı da bir MS hastası. 11 yıl önce yakalandığı hastalığı günde 16 hap alarak önlemeye çalışan Yaylı, kedi sevgisi sayesinde son dört yıldır hiç ilaç kullanmadan yaşamını sürdürüyor. MS atakları yüzünden ayaklarında dayanılmaz kramplar oluşan Özlem Yaylı’nın hayatı, 1999 Ekim ayında değişti: ‘‘İdealtepe’deki evimizin terasında eşimi beklerken yol kenarında beyaz bir tavşan görür gibi oldum. Ağrılarıma rağmen beş kat aşağı indim. Kapının kenarında bir poşetle oynayan yavru Van kedisini görünce çok sevindim. Öyle zayıftı ki adını Temel Reis'in zayıf sevgilisinden esinlenip Safinaz koydum. MS ataklarım Safinaz’ı bulduğum günden itibaren kesilmişti. Filmlerdeki gibi sevgi bir hastalığı yenmişti.’’
Süleyman ARAT/İSTANBUL
Çeşitli balık yiyin
Amerikan İlaç ve Gıda İdaresi (FDA) balığın nimetlerinden yeterince yararlanmak için mümkün olduğunca farklı balıklar yenilmesini önerdi. Balıkla ilgili öneride balıkların farklı miktarlarda sağlıklı yağlar içerdiği hatırlatıldı. Omega-3 yağ asitleri somon balığı, alabalık, uskumru ve sardalyada daha çok bulunuyor.
Haftanın Kitabı
Beslenme ve sağlıklı yaşam ilişkileri alanında yazdığı kitaplarla bu kavramlara yeni bakışlar getiren Montignac, ‘‘Yedikçe Zayıfla ve İnce Kal’’ isimli bu kitapta aç kalmadan zayıflamanın ve elde edilen kiloyu korumanın yöntemlerini anlatıyor.
Bu kitap bir hafta boyunca tüm D&R mağazalarında %15 indirimli