DÜNKÜ yazımda Türk Eczacılar Birliği'nin (TEB) aşı kampanyaları uygulayan firmalar ve doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunması üzerine, bu çeşit kampanyaların topluma zarar değil yarar getireceği yolundaki görüşümü belirtmiştim.
TEB, Hepatit B hastalığı aşı kampanyalarına da karşı çıkmış. Bilinmesi gereken gerçek, ülkemizde Hepatit B taşıyıcısı olanların oranının Batı ülkelerine göre çok yüksek olduğu. Yapılan araştırmalarda bu oran % 11 civarında bulunuyor. Böyle olunca ülkemiz için Hepatit B kampanyalarının önemi çok daha büyük. Hepatit B hastalığı yüzünden her yıl çok kişi ölüyor. Birçok kişiye de karaciğer nakli ameliyatı yapılıyor ve bunların bir kısmı da devlet kesesinden yurtdışında ameliyata gidebiliyor. Verilen rakamlara göre karaciğer nakli yapılan 8 hastaya harcanan para ile 1 milyon 300 bin çocuğun Hepatit aşısı yapılabiliyor. Böylece hastalığın önü alınabildiği için, ne insanlar Hepatit'ten hastalanıp ölüyor, ne de organ nakli gibi zor ve masraflı bir işleme gerek kalıyor.
Dünkü yazımda da belirtmiştim, sadece bir antibiyotik markasının 20 milyon dolarlık cirosu, ülkemizin tüm aşılara harcadığı para kadar tutuyor. Diğer marka ve cinslerdeki antibiyotiklere harcanan paraları düşünürseniz, bilinçli bir korunma ile harcamayı yarıya indirdiğinizde ülkemizin maddi kazancı kadar insanların sağlık alanındaki kazançlarının da çok büyük olacağı anlaşılır.
EN ÖNEMLİ SİLAH: BİLGİ
Sağlıklı bir yaşama ulaşmada birçok şeye ihtiyaç var. Bu ihtiyaçlar, sağlık kuruluşlarına, sağlık elemanlarına, belediyelerin görev alanına giren temiz içme suyu sağlamaktan kanalizasyon sistemlerine varıncaya kadar çok çeşitlidir. Ancak ben sağlığın korunmasında, sağlıklı bir yaşam sürdürülebilmesinde en büyük silahımızın bilgi olduğunu düşünüyorum. Unutmayın, tanımadığınız düşmandan korunamazsınız. Hastalık etkeni olan mikropların nasıl bulaştığını bilirseniz ondan uzak durabilirsiniz. Eğer yanlış beslendiğinizi bilmezseniz bir süre sonra hastalanmanız kaçınılmaz olur.
Aynı şekilde hastalıkların belirtilerini tanımak da erken teşhisle daha kolay bir tedavi olanağı sağlayacaktır.
Ortalama eğitim süresinin ilkokul 4. sınıftan terk düzeyinde olduğu ülkemizde, halkımıza sağlık bilgisi aktarmada hepimize görev düşüyor. Bu köşe uzun yıllardır, mütevazı ölçekte kendine düşeni yapmaya çalışıyor. Ancak bu alanda çok kişiye görev düşüyor. ‘‘Reklam olur, gereksiz ilaç tüketimine yol açar’’ kaygısıyla ilaç firmalarının tanıtımına çok katı sınırlar konulmuş. Bu sınırlamaların yanlış sonuç verdiği, ülkemizde yanlış ve gereksiz kullanılan ilaç oranının yüksekliğinden anlaşılıyor. Bence yeni bir düzenleme yapılarak ilaç firmaları, sağlık alanında halk eğitimi konusunda görevlendirilmelidir. Bırakın her firma kendi uzmanlık alanıyla ilgili bilgilendirme kampanyaları yapsın; kuralları koyduğunuz zaman zarar değil büyük fayda getirecektir.
Göreve geldiğinin ilk günü, koruyucu hekimliğin öneminden bahseden yeni Sağlık Bakanımızın bu konuyu da dikkate alacağını umuyorum.