DÜNKÜ yazımda, Mark Spitz ve Christopher Dean gibi iki sporcuda kolesterol yüksekliği sorununun olduğu ve kolesterol bilincinin artmasında bu kişilerin öncü olarak görev aldıklarını belirtmiştim.
Bu yazıda ve yazılarımın başlığında da değindiğim gibi, kolesterol yüksekliği uzun süre gizli kalan bir tehlikedir. Ancak damarları tıkadığı takdirde, kalp krizi, felç ya da kangren gibi bir acil tablo ile karşımıza çıkıyor.
İşte, kolesterol bilincinin geliştirilmesi kampanyalarının temel amacı da, henüz böyle bir tablo ile karşılaşmamış kişilerde, kontrol yapılmasını sağlayıp, eğer kolesterol yükseliği varsa, gerekli önlemleri alarak riski azaltmak.
KOLESTEROL NEDİR?
Kolesterol, karaciğer tarafından üretilen ve tüm hücrelerde bulunan yağlı bir maddedir. Ayrıca hayvansal besinlerden de alınır. Kolesterol ve diğer kan yağları kan içinde erimezler. Vücutta, lipoproteinler adı verilen özel proteinler aracılığıyla taşınır. Düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) vücutta kolesterolün en önemli taşıyıcısıdır. Eğer, halk arasında ‘‘kötü kolesterol’’ olarak da bilinen, kolesterolle bağlanmış düşük yoğunluklu lipoproteinin (LDL-kolesterol) kandaki oranı yüksekse, damar çeperi içinde yavaşça birikerek kolesterol plakları oluşturur. Bu plaklar zamanla sertleşerek damar sertliği plakları halini alır ve damarları daraltmaya ve tıkamaya başlar. Bu plağın kendisinin ya da üzerinde oluşmuş pıhtının damarı tıkaması acil bir tablo yaratır. Kalbin kendini besleyen damarın tıkanması halinde enfarktüs adı verilen kalp krizi oluşur. Beyin damarının tıkanması halinde, ‘‘inme’’ adı da verilen felç tablosu ortaya çıkabilir. LDL kolesterolün risk yaratmaması için, kandaki düzeyinin 130 mg'ın altında olması gerekiyor.
Tüm lipoproteinler kötü değildir. Halk arasında ‘‘iyi kolesterol’’ olarak adlandırılan yüksek yoğunluklu lipoprotein, dokulardaki kolesterolün karaciğere taşınmasını sağladığı için koruyucu etki yaratır. HDL kolesterolün kandaki düzeyinin 35 mg'ın üzerinde olması halinde risk azalmaktadır.
YÜKSEK KOLESTEROL ÇOK YAYGIN MIDIR?
Değişik ülkelerde yapılan çalışmalar, kolesterol sorununun çok yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Ülkemizdeki araştırmalar, beslenme ve kalıtım özelliklerine bağlı olarak bazı bölgelerde daha fazla olmak üzere kolesterol sorununun yaygın olduğunu gösteriyor. Konunun daha tehlikeli olan kısmı, halkımızda HDL kolesterol düzeyinin genelde düşük olmasıdır. Bu da koruyucu etkiyi azaltarak kalp-damar hastalıklarının daha yaygın görülmesine yol açıyor.
Yapılan çalışmalar, kandaki total kolesterol düzeyinin yüzde 1 oranında azaltılmasının, koroner kalp hastalığına yakalanma riskini yüzde 2 oranında azalttığını ortaya koyuyor.
Yarınki yazımda, kalp-damar hastalıklarının oluşmasındaki diğer riskler ve bunlarla başa çıkabilme yolları konusunda bilgiler vereceğim.