Geçtiğimiz günlerde televizyon programında karşılıklı görüştüğümüz Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sözlerinin arasında, ülkemizde tüm sağlık harcamalarının yüzde 40'lık bölümünü ilaç giderlerinin oluşturduğunu açıkladı. Toplam sağlık harcamamız gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında düşük bile olsa bu oran çok yüksek.
OECD ülkeleri arasında, toplam sağlık harcaması içinde ilaç gderleri en yüksek ülke Türkiye... İsviçre gibi, İskandinav ülkeleri gibi ekonomileri düzgün ülkelerde ise bu oran yüzde 10-15 civarında kalıyor.
Ülkemizde ilaç giderlerinin çok büyük kısmı, devletin omuzunda. SSK, BAĞKUR, Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kuruluşları ve halen çalışan memurlar için ilgili kurumlarının ödediği ilaç giderleri büyük rakamlara ulaşıyor.
Devlet bu kadar para ödüyor da herkes her ilacı bulabiliyor mu? Bu soruyu gidin SSK hastanelerinin kapısındakilere, hatta bu kurumlarda çalışan doktorlara sorun, bakalım ne cevap alırsınız. ‘‘En ucuz’’ politikası nedeniyle işe yarayıp yaramadığı bile henüz test edilmemiş ilaçları yazmak zorunda kalan hekimler, hekimin yazdığı en ucuz ilaç bile bulunmadığı için, hastane eczacıları tarafından ‘‘Nasıl olsa bu da aynı işe yarar’’ diye verilmiş bambaşka ilaçları almak zorunda kalan hastalar, bakalım size ne diyecekler.
Bu kadar para harcanıyor ve ne hekim, ne de hasta mutlu olamıyorsa burada bir yanlış var demektir, ülkemizin ilaç ve tedavi politikası yanlış demektir. Sosyal güvenlik kuruluşları, hastaların, pahalı ilaçların daha ucuz kopyaları ile tedavi edilmesini tercih ediyor. Oysa bunun çaresi ‘‘ucuz ilaç’’ değil ‘‘ucuz tedavi’’ kurallarıdır.
Bütün dünya böyle yapıyor, tabii ki bizden başka. Örneğin yaşam boyu ilaç kullanması gereken bir yüksek tansiyon hastası, bu basamaklardan geçmeden, ilaç firmalarının propagandası sonucu o alandaki en güçlü ilaç olduğuna inandırılmış hekim tarafından, belki de gereksiz olarak yaşam boyu en pahalı ilacı kullanmak zorunda bırakılıyor.
İlaç konusunda Türkiye'nin duayenlerinden olan Prof. Dr. Cankat Tulunay, bir yazısında, İsveç'in ilaç tercihi konusunu anlatıyor. Tıbbi adı ‘‘erektil disfonksiyon’’ olan cinsel güçsüzlük tedavisinde kullanılan ilaçların bedellerini neden devletin ödemediği sorulduğunda İsveç Sağlık otoritelerin ‘‘O noktaya gelinceye kadar, benim halkımın daha öncelikli ihtiyaçları var’’ diye yanıt veriyor. En güçlü ekonomilerden birinin sağlık otoriteleri bu cevabı veriyor. Ülkemizdeki duruma bir göz atarsak, alet olmadığı için hastane kapılarından çevrilen beyin kanamalılar, film çekimi için ilaç olmadığından hastanelerde bekletilen acil hastalar, kan bankaları düzeltilemediği için bebekliğinde AIDS olan Y.O'lar, ailesi para bulamadığı için hastanelerde rehin kalan bebekler bir yanda, öte yanda da halkının cinsel güçsüzlüğünü tedavi etmek için hiçbir fedakarlıktan kaçmayan devlet...
Sorular sorunlar
BALIK YAĞI KİLO YAPAR MI?
Ben 7 yıl önce by-pass ameliyatı geçirdim ve kolesterol sorunum var. Düzenli olarak Lipitor (20 mg) kullanıyorum. Siz de yazınızda balık yağı tableti alınmasını tavsiye ediyorsunuz. Çevremde de kullananlar var, ancak ben kullanmak konusunda çok tereddütlüyüm. Nedeni ise kilo almak korkusu. Genellikle çok kilo yaptığı söyleniyor. Nejat Aydemir
Omega 3 adı verilen yağ asitlerinin damar sertliğinden korunmada önemli katkıları oluyor. Bunlar birçok kaynaktan alınabilir. Balık yağı da dahil olmak üzere tüm yağların bir gramı yaklaşık olarak 9 kalori civarında bir enerji içerir. Bir kapsülün yarım gram civarında olduğu ve ortalama bir insanın günlük enerji harcamasının günde 2-3 bin kalori civarında olduğu dikkate alınınca, ne kadar şişmanlatıcı olabileceğini siz de takdir edersiniz.