Dr. Gündüz Tezmen

Bu kolesterol sorun yaratır mı?

2 Ekim 2002
SİZE kandaki kolesterol oranının sağlığa olan etkileriyle ilgili bir soru sormak istiyorum. Ben 29 yaşında bir bayanım, boyum 1.55 ve 55 kiloyum. Kanımdaki kolesterol oranı 240 mg/dl civarında, bununla birlikte iyi kolesterol olarak adlandırılan kolesterol de 55 mg/dl değerinde. Ailemde hiç kalp rahatsızlığı vakası yok. Ayrıca anne ve babamın kolesterol değerleri de normal sınırlar içerisinde. Şu anda eğitim için yurtdışında bulunuyorum ve sigortam pek çok şeyi kapsamıyor. Sizden bu değerlerin tehlike yaratıp yaratmayacağı konusunda bir ön bilgi almak istiyorum.

Meltem KANDIRALI

KÖŞEMİ
zaman zaman da olsa okuyorsanız, damar sertliği oluşumundaki risk faktörlerinden bahsettiğime rastlamış olmalısınız. Kolesterol yüksekliği bu risklerden biri. Faydalı kolesterol olarak adlandırılan HDL kolesterolün düşük olması başka bir risk. Fazla kilolu olmak, sigara içmek, tedaviyle kontrol altında tutulmayan yüksek tansiyon ve şeker hastalığı bulunması, hareketsiz yaşam, kalıtım, bu risklerden diğer bazıları. Bayanlarda menopoz öncesi dönemde risk daha düşük.

Şimdi bunlardan yola çıkarsak, menopoz öncesi dönemde bir bayan olmanız riski azaltıyor. Ailenizde kalp hastalığı ve yüksek kolesterol bulunmaması da önemli bir avantaj. Ayrıca HDL kolesterol düzeyiniz de yüksek. Boy ve kilo dengenizde en azından şu aşamada bir sorun yok. Bunlar sizin damar sertliği açısından risklerinizi azaltıyor. Yukarıda risk olarak belirttiğim diğer sorunlar hakkında mektubunuzda bilgi yok. Bunların da olmadığını varsayarsak, sadece kolesterol yüksekliği sizi önemli ölçüde tehdit etmiyor. Ancak ailenizde kolesterol sorunu bulunmadığına göre, sizdeki sorun beslenme bozukluğuna bağlı olabilir. Beslenmenize dikkat ederek kandaki kolesterol düzeyini de normale indirirseniz çok daha sağlıklı bir yaşam sürersiniz.
Yazının Devamını Oku

Bunların nedeni kolesterol mü?

1 Ekim 2002
BEN 37 yaşında bayan okurunuzum. Son günlerde bilhassa sağ gözümün devamlı seğirmesinden, sol ayağımın dizden aşağısında karıncalanma ve uyuşma olmasından şikáyetçiyim. Ayrıca sol göğsümde arada bıçak saplanır gibi bir ağrı meydana geliyor. Bir de baş dönmelerim oluyor.

NESRİN

MEKTUBUNUZUN
ekinde göndermiş olduğunuz tahlil sonuçları incelendiğinde, kandaki kolesterol düzeyinizin yüksek olduğu görülüyor. Bunun dışındaki tahlillerde önemli bir sorun yok.

37 yaşında bir bayanda kolesterolün yüksek olması, ya kötü beslendiğini ya da kalıtımla gelen bu yöndeki bir olumsuzluğun bulunduğunu düşündürür. Gerçi anlattığınız belirtilerin bununla bir ilişkisinin bulunmamasına rağmen, kolesterol düşürücü bir diyete girmeniz gerekiyor. Aksi takdirde bu sorun, özellikle menopoz sonrası kalp-damar sisteminizde önemli risk yaratacaktır. Bir süre diyet uyguladıktan sonra tahlillerinizi tekrarlayın. Eğer diyete rağmen kolesterol düzeyiniz normale inmiyorsa, konuyu bir hekimle görüşmeniz gerekiyor. Belki de kolesterol düşürücü bir ilaca başlamanız gerekebilecek.

Sizin şikáyetlerinizin çoğu sinir sistemini ilgilendiriyor; özellikle bacağınızda oluşan uyuşma için bir nöroloji uzmanıyla görüşmenizi tavsiye ederim.


Midemde fıtık var


İKİ hafta kadar önce endoskopi yaptırdım; reflü ve hiatus hernisi teşhisi konuldu. Halen PANTPAS isimli ilacı kullanmaktayım. (14'lük bir kutuyu sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez kullanarak bitirdim; şu anda günde bir tane alarak 3 kutu daha bitireceğim.)

Tedaviden yarar görmekteyim; şikáyetlerimde belirgin azalma var. Doktorumdan çok memnunum, ancak kendisiyle detaylı olarak, hastalığımın tekrarlamaması ya da tekrarladığı zamanlarda minimum rahatsızlık vermesi için ne yapmam gerektiğini konuşma fırsatım olmadı.

Zeynep KAYABAŞ

HİATUS
hernisi olarak adlandırılan tablo, göğüs ile karın boşluğunu ayıran diyafram adlı zarın altında olması gereken midenin, zaman zaman da olsa diyaframdaki yemek borusunun geçişi için bulunan delikten göğüs boşluğuna fıtıklaşması durumudur.

Reflü ise, midede bulunması gereken asidin yemek borusuna geri kaçması durumudur. Bu da yemek borusunda tahrişe neden olur.

Size uygulanan tedavi reflü açısından çok uygun. Mide fıtığı olarak da adlandırılan hiatus hernisinin ilaçla tedavisi söz konusu değil.

Sizin, gece yatarken midenizin boş olmasına, kilo almamaya, belinizi çok sıkan giysilerden uzak durmaya, özellikle mideniz doluyken eğilerek iş yapmamaya, mide asidinizi artıracak acı, ekşi, kızartma gibi gıdaları yememeye dikkat etmeniz gerekiyor. Ayrıca salçalı yiyeceklerin, çikolatanın, nanenin ve gazlı içeceklerin reflüyü artıracağını da bilmenizde yarar var.
Yazının Devamını Oku

Vücudun tansiyona alışması olası mı?

30 Eylül 2002
ANNEM yaklaşık 20 yıldır tansiyon hastası. Tansiyonunun 20 olduğu günler çok olmuştur. Normalde 16-9 oluyor.Yıllar geçtikçe vücudun bu tansiyonla yaşamaya alışması olası mıdır? Doktorlar yapılan tetkiklerde tansiyona yol açan bir şey bulamadılar, yaşı ise 48.

Böbreğinde bir taş var ve bu taş düşürülemiyor, fakat sancı da yapmıyor, sıkışmış diyorlar. Kalp atışları biraz yavaş olmasına rağmen kalbinde de hiçbir şey bulamadılar, kilosu ise normal; 60 kg.

Beni biraz bilgilendirirseniz çok sevinirim.

Rabia Aykaç Nohutçu

Yüksek tansiyon kalp-damar sistemi açısından en önemli risklerden biridir. Yapılan tetkiklerde yüksek tansiyona yol açacak bir sorun bulunmaması, tansiyonun önemini azaltmaz. Böyle durumlar, tıpta esansiyel hipertansiyon olarak adlandırılır. Tansiyonun sürekli yüksek olması ve hastanın herhangi bir belirti hissetmemesi de vücudun yüksek tansiyona alıştığının göstergesi değildir. Zaten yüksek tansiyona alışmak diye bir kavram da yoktur. Bir insanın tansiyonu yüksekse, bunun mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Bu amaçla doktorun uygun gördüğü ilaçlar ve diyetler tüm yaşam boyu hiç ara vermeden tam dozda uygulanmalıdır. İlaç değiştirmek, doz düzenlemek gibi konular, mutlaka bir hekim tarafından kararlaştırılmalıdır.

Böbreğindeki taşın üroloji uzmanları tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Eğer böbreğin süzmesini etkilemiyor, iltihap ya da kanama nedeni olmuyorsa, yerinde bırakılabilir ama belirli aralıklarla kontrol şartıyla...

Kalp atışlarının yavaş olması konusuna kalp elektrosu da denilen EKG'sini görmeden bir şey söyleme olanağım yok. Eğer yüksek tansiyon için beta bloker denilen gruptan bir ilaç kullanıyorsa, bu da kalbi yavaşlatabilir. Eğer doktorlar bir sorun olmadığını söylüyorsa kaygılanmayın.


Kolesterol nasıl ölçtürülür?


Bir süredir gözlerimin beyaz kısmında sarı noktalar oluştu, kolestrolden kaynaklanabileceği söylendi bana, kolestrolümü ölçtürmek için ne tür bir test yaptırmam gerekiyor. Bana bu konuda yazarsanız çok minnettar olurum. Bu arada yaşım 34. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Saygılarımla...

Şebnem E.

Kolesterol, kanda bulunan yağlardan bir grubun adıdır. Bu nedenle kan tahlili ile ölçülür. Kanın açlıkta alınması gerekir. Bu nedenle ölçüm yapılacak kişilere akşam yemeğinden sonra bir şey yememesi ve sabah aç karnına bir tıbbi tahlil laboratuvarına başvurması önerilir.
Yazının Devamını Oku

Alzheimer hastaları kaç yıl yaşar?

27 Eylül 2002
SAYIN Dr. Tezmen

Benim bilmek istediğim, Alzheimer hastalığına yakalanmış bir kişinin yaşama süresi kaç yıldır?

Bahar KURT/ALMANYA

ALZHEIMER
hastalığı sistemik bir özellik göstermediği gibi beyindeki solunum vb. yaşam merkezlerini de etkilemez. Bu nedenle kişinin yaşam süresiyle ilgili kısıtlama nedeni olmaz. Ancak bu hastalar kazalara çok açıktır. Örneğin, yemek pişirirken, ütü yaparken unuttukları için yangın riski yaratırlar, araba kullananlarda kaza nedeni olma riski yüksektir. Daha ileri safhalarda yemek yemeyerek ya da kolayca düşerek de risk taşıyabilirler. Hastaya bakan kişiler bütün bu riskleri bilerek gerekli önlemleri alırlarsa, hastalık yaşam süresini etkilemez.

Ne kadar su içmek gerekir?

BİR televizyon kanalında 8 bardak sudan fazlası içildiği takdirde, bir başka kanalda da günde 5 litre su içildiği zaman beynin zarar gördüğünü belirten bir haber yayımlandı. Oysa bizlere bolca suyun içilmesi gerektiği aşılanırdı. Bu haberi duyunca telaşlandım; çünkü ben yaklaşık 4.5 senedir günde 3 litre suyu canım çok isteyerek içiyorum. Tabii diğer içtiğim çay, kahve ve meşrubatları da eklersem bu en az 4 litreyi buluyor. Fazla su zararlı mıdır? Bu bir hastalık belirtisi olabilir mi?

İNSAN
bünyesinde dengeler çok önemlidir. Bu nedenle ideal dengeyi bulabilmek gerekiyor. Su içme konusunda aşırılıktan kaçma konusunda uyarılarda bulunulmasının nedeni, vücuttaki su ve tuzların ideal bir dengede bulunması gereğindendir. Vücuttaki suyun çoğalıp tuzun az alınması durumunda, kanın yoğunluğunda azalma olacaktır. Dokular arasında bulunan sıvının yoğunluğu daha fazla olacağı için, yoğunluğu dengelemek üzere kandan su çekilir. Böyle olunca doku şişmeye başlar. Vücudun diğer dokuları şiştiği zaman çevreye doğru genişleyebilir. Oysa beyin, kafatası nedeniyle yeterince genişleyebilme olanağına sahip değildir. Böye olunca beyin hücreleri sıkışmaya ve hasar görmeye başlar.

Bu durum özellikle yüksek fırınlar gibi yoğun sıcak karşısında çalışan kişilerle, çöl gibi aşırı sıcak ortamlarda bulunan kişilerde büyük risk yaratır. Sürekli terlemeyle tuz ve su kaybeden kişiler bu kaybı karşılamak için sadece su içtiklerinde, yukarıda bahsettiğim riskle karşılaşırlar. Bu koşullarda olan kişilere, ihtiyaçları olan tuzun tamamını yemeklerle alamayacakları için koruyucu olarak tuz tabletleri verilir. Normal iklim koşullarında yaşayan kişilerin günde 1.5-2 litre civarında sıvı almaları uygundur. Sizin su içme temponuz muhtemelen psikolojik koşullarda oluşmuş bir alışkanlıktır. Ancak bunun size bir zarar vereceğini düşünmüyorum.
Yazının Devamını Oku

İdrar yolunuz iltihaplanmış olmalı

26 Eylül 2002
<B>A.ATLAS/ANKARA<br><br>GEREK </B>idrar yaptıktan ve gerekse cinsel ilişkiden sonra penisinizde yanma hissetmeniz, idrar yolunuzda bir tahriş olduğunu düşündürür. Bu tahriş çoğu zaman, dış idrar yolunun (üretra) iltihaplanmasıdır. İltihaplanma sinsi ve uzun bir seyir gösterdiği takdirde, akıntı gibi dikkat çekici bir belirti vermeksizin, sadece yanma gibi hafif belirtilerle seyreder. Bu gibi durumlarda yapılan sperm ve idrar tahlillerinde de bir bozukluk bulunamaz. Penisin sıkılması ile idrar deliğinde belirecek salgının tahlili, çoğu zaman iltihap etkeni olan mikrobun cinsinin belirlenmesine yardımcı olur.

Bazen mikrop da bulunamaz. O takdirde, daha önceden geçirilmiş olan iltihaplanmaların, idrar yolunun içinde bıraktığı tahrişin bu şikáyetlere neden olduğu düşünülür. Bu gibi tahrişler, acılı baharatlı yiyecekler ve alkolle daha da artacağı için bu yönde perhiz uygulanması tavsiye edilebilir.

Her guatr sinir yapmaz

G.ERDAĞ/ANTALYA

GUATR
tabiri, tiroit bezinin büyüdüğü tüm durumlar için kullanılır. Bu açıklamadan da görüleceği gibi, guatr bir hastalık olmayıp, tiroit bezinin birçok hastalığında görülebilen, ancak görülmesi şart olmayan bir belirtidir.

Tiroit hastalıklarının hepsinde sinirlilik görülmesi de şart değildir. Tıp dilinde hipertiroidi olarak adlandırılan ve tiroit bezinin aşırı hormon salgıladığı hastalıkta sinirlilik görülebilir. Ancak hipertiroidi hastalarının tümünde de guatr olması şart değildir.

Özetlemek gerekirse, guatr olanların ancak bazıları kolay sinirlenen yapıdadır. Bu durum da, hipertiroidi hastalığının tedavisiyle düzelir.

Kanında iltihap varmış

T.SULTAN/İSTANBUL

KANDA
iltihap denildiği zaman, akyuvarların (lökosit) sayısının yükselmesi de, kanın çökme hızı olan sedimantasyonun artması da anlaşılmaktadır. Lökosit sayısının artması öncelikle mikrobik bir hadiseyi düşündürürken, sedimantasyon hızının artması iltihaplı hastalıkların yanı sıra, aralarında romatizmal ya da tümöral hastalıkların da bulunduğu bir dizi soruna bağlı olabilir. Siz bunu belirtmediğiniz için daha kesin bir şey söylemek olanağı olmuyor. Ancak akciğerlerle ilgili yeni bir kontrolün yararlı olacağını söyleyebilirim.

Öte yandan enseden başlayıp sol kola uzanan uyuşmalar, doktorunuzun söylediği şekilde kalp kaynaklı olabileceği gibi, boyun omurlarındaki disk fıtıklaşmasını da öncelikle düşündürmektedir. Eğer doktorunuz sadece beyin tomografisi çektirdiyse, boyunla ilgili MR ya da BT gibi tetkikleri yaptırmanızda yarar var.
Yazının Devamını Oku

Alzheimer hastalığı nedir? (3)

25 Eylül 2002
<B>SİZLERE </B>iki gündür Alzheimer hastalığını tanıtıyorum. Bunama tablosu gösteren hastalıklardan biri olan Alzheimer'ı düşündüren belirtileri ve hastalığın ilerlemesiyle ortaya çıkan durumları anlattım. TANI YÖNTEMLERİ

Hastalığın tanısının konulmasında, benzer belirtiler gösteren diğer hastalıkların ayırt edilmesi önemlidir. Depresyon, ilaç zehirlenmeleri, inme, parkinsonizm, beyin tümörleri, hipotiroidi, B12 vitamin eksikliği gibi hastalıklarda da benzer belirtiler görülür. Bu hastalıklara ait tetkiklerin yapılması, hastanın öyküsünün hasta yakınlarından ayrıntılı olarak dinlenilmesi, hastanın mental durumunun belirlenmesi yararlı sonuç vermektedir. Ayrıca MR (manyetik rezonans), BT (bilgisayarlı tomografi), PET (pozitron emisyon tomografisi), SPECT (tek foton emisyon bilgisayarlı tomografisi) gibi görüntüleme yöntemlerinin kullanılması ve özelikle bu tetkiklerin belirli aralıklarla yapılıp mukayese edilmesi, tanı konulmasında başvurulan yöntemlerdir.

TEDAVİSİ VAR MI?

Hastalığı tümden tedavi eden bir yöntem henüz geliştirilmedi. Erken dönemde başlanıldığı zaman hastalığın ilerlemesini kısmen de olsa yavaşlatan iki ilaç Türkiye'de piyasada bulunuyor. Cumartesi günkü yazımda da belirttiğim gibi, üçüncü ilaç da piyasaya çıkmak üzere. Ayrıca hastada rastlanan huzursuzluk, depresyon, uykusuzluk, halüsinasyon gibi ek tabloları ortadan kaldırarak, hem hastayı hem de bakımını üstlenenleri rahatlatacak ilaçlar da kullanılabiliyor.

HASTANIN BAKIMI

Hastalık kişiyi etkilediği kadar, bakımını üstlenen kişiyi de çok etkiler. Bu nedenle ‘‘Yaşam Hırsızı’’ olarak da adlandırılabilmektedir. Hastalar eskisinden daha çok sevgiye, anlayışa ve özenli bir bakıma ihtiyaç duyarlar. Yemek yemek, giyinmek, yıkanmak gibi işler için yardıma ihtiyaçları vardır.

Güvenlikleri çok önemlidir. Yalnız kaldıklarında ocağı açık unutup yangın tehlikesi yaratabilirler, deterjan gibi bir maddeyi içebilirler, kaygan bir zeminde kayıp bir yerlerini kırabilirler, araç kullanmaya kalkarlarsa ani bir olayda karar verme güçlüğü çekip kazalara yol açabilirler.

Para yönetimi sorun olabilir. Parasal varlığı olanların yakınlarının hekimleriyle konuşarak bu konuyu yasal bir çözüme bağlatmaları yararlı olacaktır.

VAKIF VE DERNEK OLANAKLARI

Görüldüğü gibi Alzheimer hastalığı, özellikle hastanın bakımını üstlenen kişilere çok büyük yük getirmektedir. Bazen bu kişilerin işlerini bırakmalarını gerektirecek boyuta varabilmektedir.

Ayrıca gerek hastaların bakımı ve gerekse tedavisinde kullanılan ilaçlar açısından da çok büyük yükler getirmektedir. Bunun için en uygun ilaç tedavisinin, bakımında en uygun yöntemlerin belirlenmesi, hastayla yaşamayı öğrenmek konusunda hasta yakınlarının dayanışması çok büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla, Alzheimer Vakfı ve Alzheimer Derneği kurulmuş bulunmaktadır. Hasta ve yakınlarının yanı sıra, hastalık hakkında bilgi almak isteyenlerle, yardım ve destekte bulunmak isteyenler aşağıdaki iletişim olanaklarını kullanabilirler.

Alzheimer Vakfı ve Derneği: 0212 224 41 89
Yazının Devamını Oku

Alzheimer hastalığı nedir? (2)

24 Eylül 2002
<B>DÜNKÜ </B>yazımda Alzheimer hastalığından bahsetmeye başlamış, kimlerde görülebileceğini ve hastalığın haberci belirtilerini anlatmıştım. Hastalığın erken dönem belirtileri arasında unutkanlık önemli bir yer tutmaktadır. Ancak belirli bir düzeyde unutkanlık hemen herkeste görüldüğü için, karışıklığa yol açmakta, bazı kişilerin gereksiz yere telaşlanmasına, bazen de Alzheimer başladığı halde olayın tanınmasının gecikmesine neden olmaktadır. Alzheimer'daki unutkanlık, erken dönemde isimleri unutmak, hatırlamak için liste yapmak, aradığı kişileri unutup aynı konu için tekrar tekrar telefon etmek, randevulara gitmemek şeklinde görülürken, ilerlediğinde yüzleri unutmak, son olayları unutmak, hiçbir randevuyu hatırda tutamamak şeklinde görülür. Daha da ilerlediğinde aile bireylerini birbirleriyle karıştırmak ve tümüyle geçmişte yaşamak gibi bir durum kazanır.

KONUŞMA DA AKSAMAYA BAŞLAR Alzheimer hastalarında konuşma ve algılama bozuklukları da görülür. Konuşmada akıcılık bozulur, günlük yaşamda çok kullanılan eşyaların bile isimlerini hatırlamakta zorlanır. Giderek, konuşmada tekrarlar artar, sıradan konuşmalar sırasında kelime bulma güçlüğü olur, kapsamlı konuşmaları izlemede zorluklar başlar, yanlış anlamalar artar, düzensiz konuşma birbirinin devamı olmayan sözler haline dönüşür. Karmaşık işlemleri yapma zorluğu, araç kullanma zorluğu, ev temizliği ve bahçe bakımının ihmal edilmesinden başlayarak, giyinme ve banyo yapma gibi günlük işlerin aksamasına kadar artar.

SIKLIKLA KAYBOLURLAR Hastanın çevre uyumu bozulur. Başlangıçta, kendi evinde iken normal davranan biri tatilde ya da akrabasının yanında kalırken kolayca kaybolur. Giderek bildiği çevrede de kaybolmaya başlar. Hatta kendi evinde bile tuvaleti, kendi odasını bulamama noktasına varabilir.

Hastaların ruh hali de değişebilir. Depresyon en sık rastlanan durumdur. Gerçek dışı inanışlar, hayaller görülür. En sık gerçek dışı hayal, bir şeylerinin çalındığına inanmaktır. Çevredekileri sıklıkla hırsızlıkla suçlar. Ancak dikkat edilmesi gereken bir konu da, bu durumda olan kişilerin sömürülmeye çok açık olmaları nedeniyle hırsızlık iddialarının iyi araştırılmasıdır, hayal sanılan şey bazen de gerçek olabilir.

Devam edecek

(İzmitli okurlarımın dikkatine: Bugün saat 14.00'te Yahya Kaptan'daki Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde, ‘Ağrısız Yaşam’ı konu alan bir sağlık söyleşisi yapacağım. Tüm okurlarımı davet ediyorum.)
Yazının Devamını Oku

Alzheimer hastalığı nedir?

23 Eylül 2002
<B>ALZHEIMER </B>hastalığı, başta hafıza olmak üzere zihinsel yetileri bozan, ilerleyici ve geri dönüşümsüz bir beyin hastalığıdır. Halk arasında ‘‘bunama’’ olarak adlandırılan, demans grubu hastalıkların en sık rastlanan tipidir.

İlk olarak 1906 yılında, 51 yaşındaki kadın hastasında böyle bir hastalığın var olduğunu tanımlayan Alman nörolog Dr. Alois Alzheimer'ın adı bu hastalığa verilmiştir. Özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru dünya üzerindeki yaşlı nüfusun artmasıyla daha sık rastlanması ve giderek toplumsal sorun haline gelmesi nedeniyle üzerinde yoğun çalışmalar yapılmış ve tedavisinde önemli gelişmeler kaydedilmeye başlanmıştır.

KİMLERDE GÖRÜLÜR?

Bulaşıcı özelliği olmayan Alzheimer hastalığının riski yaşla artar. 65 yaşın üzerinde her 10 kişiden birinde, 85 yaşın üzerinde her 2 kişiden birinde görülür. Kadınlarda daha sık görüldüğü yolunda, henüz kanıtlanmamış bazı görüşler vardır. Birinci dereceden bir aile yakınında hastalığın bulunması, riski 4 kat daha artırmaktadır. Önemli bir kafa travması ya da boksörlerde olduğu gibi sık kafa travmaları riskin 2 kat daha artmasına yol açmaktadır.

TEHLİKENİN 10 BELİRTİSİ

1. Günlük yaşam işlevlerini etkileyen bellek kaybı

2. Günlük yaşam işlevlerini yapmada güçlük

3. Kelime bulmada güçlük

4. Zaman ve mekán karmaşası

5. Yargıya varma ve karar vermede güçlük

6. Pratik düşünme becerisinde güçlük

7. Sık kullanılan eşyaları yanlış yere koyma

8. Ruh hali ya da davranışlarda değişim

9. Kişilik değişimleri

10.Sorumluluktan kaçınma

Bireyin kendisi ya da yakınları bu belirtilerden bir ya da birkaçını fark ettiğinde, vakit geçirmeden bir nöroloğa başvurması büyük önem taşır.

Hastalık sinsi başlar ve aylar içinde yavaş bir ilerleme gösterir. Genellikle ilk belirtiler fark edildikten sonra, ortalama 5 yıl içinde zihinsel işlevler ciddi biçimde bozulma göstererek hastayı bakıma muhtaç duruma getirir. Başlangıçta genellikle unutkanlık göze çarpar. Zamanla çevresine, işine, hobilerine ilgisizlik başlar, konuşurken bazı kelimeleri bulamayabilir, aynı şeyi tekrar tekrar söyler, günleri, ayları, bildiği yolları, mekanları karıştırabilir. Unutkanlık, yakınlarının isimlerini hatırlayamamaya varabilir, kişileri tanıma, giyinme, yıkanma gibi günlük işlevleri yapmada güçlük, para hesabı yapamama gibi belirtiler tipiktir. Uyku düzeninde bozulma, çabuk sinirlenme, amaçsız şekilde dolaşma, depresyon ve halüsinasyon (hayal görme) gibi ruhsal belirtiler görülebilir. İleri evrede ise eşini, çocuklarını tanıyamama, kendi başına beslenememe, yürüyememe eklenir, hatta idrar ve dışkısını tutamaz.

Devam edecek
Yazının Devamını Oku