Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Elmaşekeri

Geçmiş günlerden birinde orta yaşlı bir çift gelmişti kliniğe. Fahri Bey kırlaşmış saçları, sık sık burnunun üstüne düşen gözlüğü, taktığı kırmızı pantolon askısıyla çok sempatik görünmüştü gözüme. Seval Hanım ise eşinden daha genç görünüyordu. Etekleri uçuşan elbisesi, röfleli saçları ve koluna taktığı marka çantasıyla çok şıktı.

Haberin Devamı

Önce Seval Hanım’la konuştuk. Şöyle başladı söze:

- Fahri’yi biraz da zorla getirdim buraya. Biz birbiriyle iyi anlaşan bir çiftiz aslında. İki de çocuğumuz var. Biri 13, biri de 15 yaşında. Fahri çok iyi bir babadır. İşine çok düşkündür. Sabahtan akşama kadar çalışmaktan hiç yorulmaz ama cimri, hem de çok cimri. Bu da bir hastalık olabilir mi sizce?

Bu biraz da cimriliğin dozuna bağlı.

Şimdi ona cimri dediğimi duysa çok kızar. Onun için sizinle önce yalnız konuşmak istedim. O buna israf diyor. Çok şükür durumumuz iyi, çok iyi para kazanıyor kocam ama sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi istiyor ki sürekli geleceğe yatırım yapalım. Onunla alışverişe çıkmaya ödüm kopuyor. Her şeyin iyisine değil ucuzuna bakıyor. Eve yiyecek bile alırken “Aman çok alma, bozulmasın, haftaya yine alırız” deyip duruyor. O evdeyken hiçbirimize rahat vermez. Suyu çok akıttınız, musluğu sonuna kadar açmayın, odadan çıkınca elektrikleri açık bırakmayın, bunca saattir çay neden kaynıyor, tabağınızdaki yemeği bitirin, dökmek israftır filan diye sürekli konuşur. Eve yeni bir şey alacağız diye ödü kopar. Pahalı restoranlara gitmez. Çocuklar da büyüdü, onlara da çok karışıyor. Evde konuştuğumuz tek konu bunlar. Duyan da paraları yok sanır. Bu konu ilişkilerimizi de olumsuz etkiliyor. Artık harcadığımız parayı ondan saklar olduk. Tabii çoğu zaman yakalanıyoruz, o zaman da evde kıyamet kopuyor. Hem çocuklar hem ben kendimizi suçlu hissediyoruz. Böyle giderse aile birliğimiz bozulacak. Ha, bir tek konuda parayı hiç esirgemez, o da sağlık konusu.

* Nasıl yani?

Haberin Devamı

- Hepimizi en iyi doktorlara, en iyi özel hastanelere götürür. Para mara hiç gözüne gelmez.

* Neden acaba, bu konuda bir fikriniz var mı?

- Bilmem, ailesine çok düşkündür Fahri, kılımıza zarar gelecek diye ödü kopar.


***

SEVAL Hanım çıkınca bu sefer de Fahri Bey oturdu karşıma. Burada olmaktan duyduğu memnuniyetsizlik her halinden belliydi. Pantolon askılarını düzelterek başladı anlatmaya:

Elmaşekeri

- Seval’in size neler anlattığını tahmin ediyorum. Adımı cimriye çıkardılar. İsraf haramdır diyorum, kimse anlamıyor. Çocuklar da büyüdükçe bu konu artık iyice sorun oldu evde. Eşim aslında öyle çok savurgan bir kadın değildir. Her şeyin iyisini almak ister ama aldığını da hemen atmaz, kullanır.

Haberin Devamı

* (Sağlık konusunda bir takıntısı mı var acaba? Eşi de pek savurgan biri değil galiba.)

Sağlık konusunda çok memnunlar sizden.

- Hah, ben de onu diyorum zaten. Hayat bu, belli mi, yarın bir gün birimize bir şey olsa para lazım.

* Bu konuda eminim bir birikiminiz vardır.

- Var tabii, olmaz olur mu? Zaten hepsinin özel sağlık sigortalarını yaptırdım. Hem de en yükseğinden ama yine de tedbirli olmakta yarar.

ANNEMİ KAYBETTİK

* Sağlık hepimiz için önemli tabii ama bu konuda bu kadar endişelendiğinize göre, geçmişte sizi yaralayan bir şeyler olabilir mi?

- Yaralayan mı dediniz?

(Koltuğunda arkaya doğru kaykılıp eliyle saçlarını şöyle bir sıvazladıktan sonra başını önüne eğip düşünüyor. Demek var bir şeyler...)

Haberin Devamı

Hocam, biz zamanında çok yokluk çektik. Bizim çocuklar çok şükür yokluk nedir, hiç bilmediler. Gelecekte de bilmezler inşallah. Benim babam ormancıydı. Tek maaş, altı nüfus, zar zor geçinmeye çalışırdık. Ben ilkokula giderken annem hastalandı. Başladık hastanelere taşınmaya. Önemli de bir hastalıkmış. Babam iki üç yıl kadını doktorlara taşıdı durdu. Sonunda da öldü kadıncağız. Daha büyük yerlere götürebilseydik annemi belki de ölmez kurtulurdu. Annesizlik kolay değil tabii.

‘İLAÇ PARASI BULAMADIK’

(Sözün burasında duruyor. Gözlerini ovuşturup gözlüğünün camını sildikten sonra anlatmaya devam ediyor. Demek yarası derin.)

Aradan zaman geçti. Bir gün babam beni bakkala, ekmek almaya yolladı. Bozuk yokmuş, kâğıt para verdi elime. Ekmeği aldım tam geleceğim, kırmızı elmaşekerleri takıldı gözüme. Nasıl olsa yanımda para da var, bir tane alıp eve yalaya yalaya geldim. Babam elimdeki elmaşekerini görünce kızdı. “Siz böyle parayı savurduğunuz için annene ilaç parası bulamadık, bak öldü gitti kadın” dedi.

Haberin Devamı

(Yine duruyor. Boğazına bir hıçkırık takıldı, ondan kurtulmaya çalışıyor. Çok duygulandı. O çocuk haliyle, belki de annesinin ölümünden kendini suçladı.)

Neyse işte... Şimdi nereden geldiyse aklıma.

BABAMI KURTARABİLDİM

* O hep duruyormuş zaten zihninizde. Bunu daha önce yakınlarınıza anlattınız mı?

- Yok canım, bunlar anlatılır mı? Geçti gitti işte...

* Geçmiş ama gitmemiş. Ne hissettiniz o zaman?

- Ne hissedeceğim, demek dedim, biz hiç para harcamasak annem ölmezdi. Zaten ondan sonra çok gerekmedikçe hiçbir şey almadım. Sonra yatılı okula gittim, babama yük olmamak için erken yaşta çalışmaya başladım. Biraz elim para tutmaya başlamıştı ki bu sefer de babam hastalandı. O zamanlar çok da param yok. Gün oldu aç gezdim ama en iyi doktorlara götürdüm babamı. Çok şükür şimdi sağ, bağıyla, bahçesiyle uğraşır durur. Annemi kurtaramadım ama babamı kurtardım.

Haberin Devamı

* Anneniz hastalandığında siz çocuk değil de yetişkin olsaydınız eminim onun için de elinizden geleni yapardınız. O zamanlar çok mu suçladınız kendinizi?

- Suçluyor tabii insan. Bir elmaşekeriyle olmaz tabii bu işler ama keşke daha dikkatli olsaydım dediğim çok oldu.

EŞİM İDARE EDERDİ BENİ

* Şimdi sağlık konusu dışındaki bu tutumluluğunuzun geçmişteki elmaşekeriyle bir bağlantısı olabilir mi sizce?

- Yok canım, öyle aklıma geldi anlatıverdim.

* Öyle olmadı. Ben size sağlık konusundaki titizliğinizi sordum, siz de bana ilk önce bunu anlattınız. Bazen yaşarken hiç önem verdiğimiz, küçük sandığımız yaşantılar biz hiç fark etmeden derinden etkiler bizi. Hele de çocukken, o çocuk bir de annesini yeni kaybetmişken bir elmaşekeri uğruna yıllarca kendini suçlayabilir. Sizde de öyle olmuş. Tutumlu olmak çok güzel bir şey ama bunu evde büyük bir sorun haline getirmek ne kadar doğru bilemedim. Hem eşiniz kıymet bilen bir kadın. Çok savurgan değil. Öyle demediniz mi?

- Öyle öyle... Çocuklar bu yaşa gelmeden eşim bunları sorun etmez, idare ederdi beni.

* Şimdi de idare etme sırası sizde. Ergen yaşa gelince onları bir süre idare etmek gerekiyor, öyle değil mi? Siz iyi bir baba olduğunuz kadar iyi de bir evlat olmuşsunuz. Aslında babanız da anneniz için elinden geleni yapmış ama kendine ettiği sitemden o gün siz de payınızı almışsınız. Kardeşlerin en büyükleri miydiniz siz?

Evet, en büyük çocuk bendim.

İLK ÇOCUKTA ÖĞRENİLİR

* Öyle olur bu işler. Anne babalar ilk çocuklarında öğrenirler ebeveyn olmayı. Bazen de arkadaş gibi görürler onları. Aslında o gün sizi suçlamamış babanız gibi geldi bana, derdini paylaşmış sizinle. İnsan sevdiklerini kaybedince geriye kalanların keşkeleri hiç bitmez. Size de öyle mi oldu?

- Bilmem, öyle oldu galiba... Zaten çok üzülmüştüm anneme, bir de böyle olunca... Siz nereden biliyorsunuz benim iyi baba ve iyi bir evlat olduğumu? Neye göre söylediniz bunu?

* İyi bir baba olduğunuzu eşiniz söyledi, zaten onların sağlığına verdiğiniz önem de bunu gösteriyor. İyi bir evlat olduğunuzu da sizin anlattıklarınızdan anladım.

(Gülümsüyor, rahatladı.)

* O günden sonra hiç elmaşekeri yediniz mi?

- Yok, yemedim, çocukluk bitmiş zaten, elmaşekeri yiyecek halimiz mi kaldı?

* Yiyin bence, çocuklarınıza da alın, beraber yiyin. Belki bana anlattıklarınızı onlara da anlatırsınız. Bir yandan o günleri anar, bir yandan da afiyetle yersiniz şekerlerinizi.

BİR SEPET ELMAŞEKERİ

O gün, birbirine çok yakışan bu çift gülerek çıktılar klinikten. Hemen ertesi günü bizim kliniğe bir sepet elmaşekeri geldi. Tabii gönderenin kim olduğunu hemen anladım.

Sizler de bana drgulserenb@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın, sevgiyle kalın.

Yazarın Tüm Yazıları