Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Birlikte olmaya ihtiyacımız var

Toplumları düştükleri yerden yeniden ayağa kaldırmanın çaresi, her zaman o acıyı da birlikte hissedebilmekten, acıyı paylaşabilmekten geçer. Bir olmaya, beraber olmaya, birlikte dinlemeye, birlikte söylemeye, birlikte ağlamaya çok ihtiyacımız var.

Haberin Devamı

SEVGİLİ okurlarım,

Yaklaşık bir ay önce yaşadığımız iki büyük depremde kaybettiğimiz canlarımızın yasını hâlâ tutarken; içinde tarihin en eski kültürel miraslarını barındıran şehirlerimizin de adeta yok olduğunu görmek içimizi sızlatıyor.

UNUTMAMALI UNUTTURMAMALIYIZ

Ölenleri geri getirme şansımız yok ancak bu ülke, böyle büyük acıları bir daha yaşamamalı. Vatanımızın hemen hemen tamamının deprem bölgesi olduğunu artık biliyor ve bu korkuyu iliklerimize kadar hissediyoruz. Bunca canı bizden alanın sadece depremler olmadığını, konuya gereken önemin, gereken hassasiyetin gösterilmediğini de geç de olsa öğrendik. Canlarımızı bizden alan gerçekleri unutmamalı ve unutturmamalıyız. Bizler de birey olarak bu sorumluluğu üstlenmeli, deprem gerçeğiyle sonuna kadar mücadele etmeliyiz.

Birlikte olmaya ihtiyacımız var

Bütün bu acı gerçeklerin altından kalkabilmemiz için zamana, çabaya ve emeğe ihtiyacımız var. Umuyorum ki toplum olarak bu gayreti gösterecek olgunluğa sahibiz ve inanıyorum ki elbirliğiyle, dayanışma içinde yaralarımızı saracağız.

Haberin Devamı

Biz vicdanlı, özellikle kötü günde “bir” olmasını bilen, dayanışmadan beslenen bir milletin evlatları olarak; depremin ilk gününden itibaren genci yaşlısı, çoluğu çocuğu elimizden gelen her şeyi yaptık. Depremde yaşanan acı dolu hikâyeleri duydukça içimiz parçalandı ama öyle günler de oldu ki gördüklerimiz kararmış ruhlarımıza ışık oldu.

Mutlaka görmüşsünüzdür; Kahramanmaraş’ta Abdülhamid Han Camisi’nin eski imamı Ömer Faruk Hoca’yı... Cami hoparlöründen sadece çocukların yüzü biraz gülsün diye “Ali Baba’nın bir çiftliği var”ı ne de güzel söyledi... Askerlerimiz çocuklarla oyunlar oynadı... Bir çiftçimiz yıllardır traktör alabilmek için biriktirdiği parayı depremzedelere dağıttı. Çocuklarımız kumbaralarını kırıp içindekileri o bölgeye yolladı.

Futbol maçlarında çocuklarımız gülsün diye sahaya atılan oyuncakları seyretmeye doyamadık. Toplum olarak içimiz bir ve beraber olmanın coşkusuyla doldu.

Haberin Devamı

Kimi enkazda bulduğu kilolarca altını kimi kendisine verilen yastıktan çıkan altınları sahiplerine geri verdi, kimi çocuk oyuncağın fazlasını kabul etmedi, öteki çocuklar da oynasın diye...

Olayın hemen ardından kendi kendine anında organize oluveren, dayanışma ruhuyla hemen harekete geçen, birbirinin yardımına koşan vicdanı yüksek milletimizle ne kadar gurur duysak azdır. İşte bunlar yüreklerimizi ısıtıyor, bu birlik, bu beraberlik, bu yardımlaşma ve paylaşma duygusu, bu merhamet ve şefkat, bu dürüstlük ruhlarımıza ilaç gibi geliyor. O zaman kendimizi kocaman bir ailenin fertleri gibi hissediyoruz.

YAĞMACILIK DAVRANIŞ BOZUKLUĞUDUR

Ancak bu büyük aileye hiç yakışmayan, hırsızlar yağmacılar da var içimizde. Duyduğumuzda tüylerimizi ürperten olaylar da yaşıyoruz. Ülkemizin ve dünyanın her yerinden milyonlarca insan yardım etmek için çırpınırken, evindeki kıyafetini, yemeğini, parasını depremzedelere gönderirken, birileri can derdindeyken, enkazın altından bizi kurtarın diye bağırırken yağmacılık nasıl yapılır, anlaşılır gibi değil.

Haberin Devamı

Yağmacılık eylem olarak hem doğada hem de insanlığın daha ilkel dönemlerinden beri sıklıkla görülen bir davranış bozukluğudur. Bu davranışı daha da acımasız kılan, çalma eylemini gerçekleştiren kişinin bunu, karşı tarafın en çaresiz olduğu anda yapmasıdır. Tıpkı eşekarıları gibi... Eşekarıları da böyledir. Bal arılarını öldürüp onların kovanlarını yağmalarlar. Tarih boyunca birçok önemli medeniyet, sahip olduğu zenginlik yağmalandığı için yıkılmıştır.

Ancak insanlar hem zihnen hem duygusal anlamda geliştikçe dürüstlük, adalet, merhamet, yardımseverlik gibi güzel değerleri fark etmiş, bireysel ve toplumsal olarak kendi varlığını korumanın, bu değerleri yaşamak ve yaşatmakla mümkün olduğu gerçeğini anlamıştır. Bu değerler yerleşip geliştikçe hem bireylerin hem de toplumların refahı ve huzuru artar.

Haberin Devamı

Pek çok kültür gibi bizim kültürümüz de yağmacılığı kınamış ve aşağılamıştır. Bizim insanımız da binlerce yıllık kadim kültürümüz ve inançlarımız doğrultusunda yardımseverliği, zor durumda olana el uzatmayı, ekmeğini diğeriyle paylaşmayı çok önemli bir değer olarak hayatına yerleştirmiştir. Bu değerler sayesinde iyi günde ve kötü günde birlik ve bütünlüğünü korumuş, türlü sıkıntıları elbirliğiyle atlatmayı başarmıştır.

Bizler, küçük büyük, yaşlı genç, çoluk çocuk hepimiz bir yanımızla ezelden beri utangaç bir toplumuz ve bizi utandıracak işler yapmaktan hep sakındık. Utanmak, insanı en ince yerinden yaralayan ama bir yanıyla da en insanca duyguların başında gelir. Utanan insan bizim toplumumuzda her zaman saygıyla karşılanır ve utanan insanların her zaman arkasında durulur.

Haberin Devamı

Bizler toplum olarak utanma duygumuzu kaybetmiş olamayız, olmamalıyız. Eğer gerçekten bu duygu yok olma eğilimindeyse, bunun nedenlerini hepimiz bir kere daha oturup düşünmeliyiz. Utanmayı bilen insan başkasının malına el uzatmaz, çalmaz, çırpmaz, yetimin hakkını korur, zor durumdaki insanları istismar etmez, haram lokma yemez. Bizler, kadim kültürümüzden gelen “Ağlayanın malı gülene hayır etmez, hayat bunun hesabını er geç sorar” diyen ninelerimizin, dedelerimizin sözleriyle büyüdük.

ACILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR

Acılarla, sıkıntılarla boğuşmak herkes için çok zordur ancak aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, birlik ve beraberliğin, tek yürek olmanın sağlanması için de bir fırsattır. Bizler bu zor günlerde daha iyi, daha huzurlu insan olma fırsatını mutlaka değerlendirelim...

Hepimizin içine işleyen bu büyük acıyı, yası nasıl atlatacağımız konusunu da çok önemli buluyorum. Toplumları düştükleri yerden yeniden ayağa kaldırmanın çaresi, her zaman o acıyı da birlikte hissedebilmekten, acıyı paylaşabilmekten geçer. Biliyorsunuz acılar, paylaşıldıkça azalır.

Uzun süredir, futbol maçları dışında halkımız bir araya gelemiyor. Eski âdetler unutuldu, yerine daha iyi bir şeyler koyamadık. Eskiden böyle günlerde insanlar mutlaka bir araya gelir, birlikte ağlar, ölüleri için ağıtlar yakarlarmış. Şimdi ne milli ne de dini bayramlarımızı birlikte kutlayamıyoruz. Bu bayramlar adeta hepimiz için tatil yapma, seyahate gitme fırsatı haline geldi.

Birbirimize öfkelenmek, birbirimizi eleştirmek dışında birbirimizle sevgi dolu ilişkiler kurmayı, sevinci de, acıyı da paylaşmayı unuttuk. Sosyal medya şiddet ve öfke kusma, birbirimizi en ince yerinden yaralama, kırma, örseleme, aşağılama yeri haline geldi.

Bizler taştan değil, etten kemikten ibaret, duygulu insanlarız. İyiliği, güzelliği, sevgiyi, merhameti, bir olmayı, beraber olmayı acıyı da tatlıyı da yürekten paylaşmayı öyle özledik ki... Yedi göbek öteden bize kadar uzanan kolektif bilinçdışımız, kulaklarımıza hep bunu fısıldıyor. Sanatçılarımızı birlikte dinlemeye, birlikte söylemeye, birlikte ağlamaya, birlikte ağıtlar yakmaya öyle çok ihtiyacımız var ki...

SEVGİYLE KALIN

Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın, sağlıkla, sevgiyle kalın. Sizler de bana gb@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilir ve sorularınızı bu adrese yazabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları