Paylaş
Sevgili okurlarım,
YARIN Anneler Günü. Şimdiden bütün annelerin ve yüreğinde annelik duygusu taşıyanların bu özel gününü yürekten kutluyorum.
İyi bir anneye sahipseniz eğer, bu dünyanın en şanslı insanlarından birisiniz ve gelecekte siz de çocuklarınıza çok iyi bir anne olma potansiyeline sahipsiniz demektir. Çünkü çocuklar annelerinin duygularını adeta emer, onun ne hissettiğini anlar ve o da öyle hisseder. Yani iyi bir anneye sahip olmak, sadece sizin değil sizden sonraki kuşakların da kaderini yazar.
İyi bir anne çocuğunu şefkatle sarıp sarmalar, öpmelere doyamaz, onu sevgisiyle besler, koruyup kollar. Ama bir yandan da çocuğunun hayatla tanışmasına, hayallerinin peşinden gitmesine, bazen de hatalar yapmasına, tökezlemesine izin verir. Bunların hayatın doğal bir parçası olduğunu, iyinin kötüyle bir arada bulunduğunu, dünyanın en özel besinlerinden biri olan balı üreten arıların, aynı zamanda iğnelerini de hazır beklettiğini öğretir.
Nasıl ki bir çocuğun bedensel ihtiyaçlarına önem veriyorsak, onların psikolojik ihtiyaçlarını karşılamayı da ihmal etmeyelim. Bu ihtiyaçların onların karnının doyması kadar önemli olduğunu unutmayalım. Sevgimizi, şefkatimizi, anlayışımızı, özellikle saygımızı onlardan hiç esirgemeliyim. Biz onlara bu duyguları verelim ki onlar hem sağlıklı büyüyebilsin hem de yarın bir yetişkin olduklarında önce kendilerine, sonra da çocuklarına, eşlerine, arkadaşlarına ve topluma sevgi ve saygı gösterebilsinler.
Sevgiye, şefkate doyamadan büyüyen çocukların içinde, karanlık ve kocaman bir boşluk oluşur, hayat boyu kendilerini eksik hissederler. Gözlerinin ışığı bile sönük kalır böyle büyüyen çocukların. Sevgisizlik onların sadece psikolojisini etkilemez, bağışıklık sistemlerini zayıflattığı için fiziksel olarak da türlü hastalıklara yatkınlıklarını artırır.
ÖNCE KENDİ ANNEMİZİ TANIYALIM
Sevgili Anneler,
İyi bir anne olmak için ilk önce kendi annemizi, kendi annemizle olan ilişkimizi gözden geçirelim. Nasıl bir anneyle büyüdük, bunu kendimize hatırlatalım. İyi ki dediklerimizi ve keşkelerimizi uzun uzun düşünelim. Mutlu anılarımıza ve kalp kırıklıklarımıza daha yakından bakalım. Bütün bunlar size kendinizle ilgili çok şey anlatacaktır.
Geçmişten bize kalan acılarımızı, kapanmayan yaralarımızı, korkularımızı, endişelerimizi çocuklarımıza taşımamaya özen gösterelim. Ve bu hayatı mutlu kadınlar olarak yaşamak en büyük hedefimiz olsun.
Sonra da dönüp kendi evlatlarımıza bakalım...
Onları her şeyden önce koşulsuzca seviyor, öpüp okşuyor, her konuda destekliyor muyuz?
Onları memnun etmenin tek yolunun her şeye “evet” demek olmadığını, bazen de net bir şekilde “hayır” demeyi başarabiliyor muyuz?
Onları bizim uzantımız olarak görmek yerine bizden çok farklı bireyler olduklarını kabul edip her konuda onlara yeteri kadar saygı gösterebiliyor muyuz?
Çocuklarımız, her zaman bizleri arkalarında yıkılmaz bir kale olarak görebiliyorlar mı?
Ölümden gayri onları hiçbir zaman terk etmeyeceğimizden emin mi çocuklarımız?
Onlara asla ve asla fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamıyoruz, değil mi? Şiddetin izlerinin çok derin olduğunu, şiddet gören çocukların yarın başkalarına da şiddet uygulayacağını ya da kendilerine şiddet uygulanmasına izin vereceklerini biliyoruz değil mi?
Onlara iyi bakalım, bir dediklerini iki etmeyelim, her şeyin en iyisini yedirip en iyisini giydirelim derken çocuklarımızı “hayat acemisi“ haline mi getiriyoruz?
Böyle yapar, onlara çocukken hiç sorumluluk vermez, ailenin sorunlarını onlarla paylaşmaz, hiçbir konuda fikirlerini almazsak,- gelecekte kendi ayakları üzerinde bile durmakta zorluk çekeceklerini, hayatta başarılı olamayacaklarını, sorumluluk almaktan korkacaklarını, hayatlarını disipline edemeyeceklerini de unutmuyoruz değil mi?
DERT ORTAĞINIZ ÇOCUKLARINIZ DEĞİL
Çocuklarınızı dert ortağınız olarak görmüyor, “Babanızın kahrını sizin yüzünüzden çekiyorum. Siz olmasanız bu evde bir dakika durmam” da demiyorsunuz değil mi? Umarım, küçük yaşta onların sırtına taşıyamayacakları kadar gönül derdi yüklemiyorsunuz.
Son olarak da onlara bakan gözlerimiz ne diyor, bu bakışlardan onlar neler anlıyor, bunu biliyor muyuz? Bakışlarımızla onlara sevgi ve güven mi veriyoruz yoksa bu bakışlardan “Senden nasıl olsa adam olmaz” mesajını mı alıyorlar.
Onları aşağılamak, umutlarını kırmak yerine onları sık sık yüceltiyor, bizim için ne kadar değerli ve önemli olduklarını onlara hissettirebiliyor muyuz?
Unutmayın ki çocuklarımız “MUTLU OLMAYI” doğdukları evde, bizim mutluluğumuzu paylaşırken öğrenirler.
SİZ ANNE BABALAR, çocuklarınıza mutluluğu ne kadar öğretebildiyseniz, çocuklarınız gelecekte o kadar mutlu olurlar.
Onların hayat sahnesinde örnek aldıkları en iyi oyuncular sizlersiniz. Çocuklarınızın kaşı, gözü, boyu, posu size ne kadar benziyorsa hayatın içinde mutlulukları, mutsuzlukları da benzeyecek.
İyi anne babalar, her zaman iyi çocuklar kazandırır topluma.
Ve bizi dokuz ay karnında taşıyıp dünyaya getiren, bizi bağrına basan, seven, okşayan, her derdimize derman olan, sevincimizle sevinen, üzüntülerimizle hüzünlenen, her türlü kahrımızı, kaprisimizi çeken, bizi nazlandıran, emeğini bizden hiç esirgemeyen sevgili fedakâr annelerimiz...
İyi ki varsınız.
Ebediyete intikal eden annelerimize de Tanrı’dan rahmet dilerim. Nur içinde, huzur içinde yatsınlar...
SEVGİYLE KALIN
Sizler de bana gb@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilirsiniz. Hoşça kalın, sevgiyle kalın...
Paylaş