Paylaş
Eczacılık mesleğinin önemini, ilacın ne denli hayati ve kritik bir ürün olduğunu ülke olarak hiç bu kadar net görmemiştik. Depremin yaşandığı ilk andan itibaren belki de gıdadan bile önce ilaç ve tıbbi malzemelere ihtiyaç duyuldu. Yıkım çok büyük, ihtiyaçlar çok fazlaydı. Türkiye’nin dört bir yanında hizmet veren eczacılar, depremin ilk anından itibaren örgütlülük ve gönüllülük konusunda rol model olabilecek bir hizmet ortaya koydu. Aralarında enkaz altından ailesini çıkarıp, yıkılan eczanesini bırakıp sahra eczanelerinde gönüllü çalışanlar da var; akademisyen olarak çalıştığı ve 48 yıllık eczacılık hayatında hiç eczane eczacılığı yapmadığı halde sahra eczanesine gönüllü olarak çalışmaya giden de... Sizleri bu ruhun ardındaki bazı gizli kahramanlar ile tanıştırmak istiyorum. Anlatılanları dinlerken ben çok duygulandım.
44 eczacıyı kaybettik
Kahramanmaraş merkezli depremin hemen ardından Türk Eczacıları Birliği (TEB) afet koordinasyon ve yardım merkezini kurdu. Öncelikle TEB afet bölgelerindeki tüm eczacı odası başkanlarını arayarak durumu ve ihtiyaçları öğrenmeye çalıştı. Sadece Adıyaman Eczacı Odası Başkanı eczacı Hüseyin Kemal Taş’a ulaşılamamıştı. Sonradan anlaşıldı ki Taş enkaz altındaydı ve 44 meslektaşımız gibi o da kaybedildi.
Depremden etkilenen her bölge TEB tarafından belirli eczacı odalarıyla eşleştirildi. TEB Başkanı
eczacı Arman Üney “6 Şubat’ta depremi yaşadık. Aynı gün öğleden önce TIR eczanemizi Kahramanmaraş’a doğru yola çıkardık. Zamanla sayılarını arttırarak sahra eczanelerimizin sayısını 30’a çıkardık” diyor. Kendisinden şu bilgileri de öğrendim: Bölgede depremin ilk gününden itibaren 2 bin 500’e yakın eczacı gönüllü olarak sahra eczanelerinde görev aldı. Dönüşümlü çalışıldığı için çok sayıda eczacı da sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Bu eczanelerde bulunan ilaçlar eczacıların bireysel bağışlarıyla oraya gönderiliyor ve tamamen ücretsiz şekilde ihtiyaç sahiplerine veriliyor. Bu gönüllülük zincirinde tek başına 200 bin liralık ilaç bağışlayan eczacı da var.
‘Hızla organize olduk’
Bölgede gönüllü çalışanlardan biri de İstanbul Eczacı Odası Başkanı eczacı Şeker Pınar Özcan sahra eczanelerinin sadece depremzedeler için değil, orada görevli personelin ve gönüllülerin ihtiyaçlarını karşılamada da çok önemli olduğunu anlatıyor. “Enkazdan bir insanı kurtarırken elleri parçalanan kurtarma ekibi de elleri soğuktan çatlamış asker, polis veya personel de bizden ilaç temin ediyor” diyen Özcan, başarıyla yürütülen bu hizmetin arkasında mesleki örgütlülük olduğunu belirtiyor. Özcan “Bir anda organize olup hızlı hareket edebildik. Deprem bölgesinde en sistemli çalışan meslek gruplarından biriydik. 24 saat nerede, neye ihtiyaç olduğunu tespit edip doğru ürünü hastaya sürdürülebilir şekilde ulaştırıyoruz” diyor.
‘Yapma ilaç hazırladık’
TEB’in kurduğu sahra eczanelerinin dışında bölgede gönüllü eczacılar da vardı. HPV aşılarının ücretsiz olmasıyla ilgili çalışmalarından tanıyor olabileceğiniz eczacı Cem Kılınç da depremin ikinci gününden itibaren sahadaydı. Kılınç, ilaçlarını temin eden insanların ağlayarak eczacılara sarıldığını ancak tek görevlerinin ilaç temin etmek olmadığını vurguluyor. Kılınç şöyle diyor: “Eczacının halk sağlığındaki rolü tekrar açığa çıktı. Burada uyuz vakaları gördük. Hazır losyonlardan versek 24 saat sonra duş alması gerekiyor, burada duş imkânı yok. Tableti var ama hem çok pahalı hem de piyasada yok. Biz de yapma ilaçlar hazırlayarak sorunun çözümüne katkı sağladık. Birçok eczacı bite karşı korunmak için bitki hidrolatları gönderdi. Ayrıca ağrı kesici majistral kremler hazırladık. Ülkemizde eczacıların tansiyon ölçmesi dahi yasak ama sahada tetanoz aşısını bile yapıyor eczacılar.” Kılınç ayrıca, bölgeden birinin “Eczaneler bir dönem marketlere dönüştürülecekti. İyi ki dönüştürülmemiş, eczacılar burada çok önemli iş çıkardı” dediğini aktardı.
‘Çocuğumu kaybedeceğim’
Adıyaman’daki sahra eczanesinde 11 gün boyunca kalan İstanbul Eczacılar Kooperatifi Genel Sekreteri Erhan Alınmaz yaşadıklarını şöyle aktarıyor: “Organ nakilli bir hasta ilacını beş gün boyunca kullanamadığını ve durumunun acil olduğunu söyledi. Ancak ilaç ne bizde ne de çevre illerde vardı. Biz ilacı bulmaya çalışırken hastanın babası eczaneye geldi. ‘İlacını bulamazsanız çocuğumu kaybedeceğim’ diye ağlıyordu. İlacı İstanbul’da bulduk. Bir ecza deposu uçakla İstanbul’dan ilacı gönderdi. Depremzedenin gözlerindeki mutluluğu unutmayacağım.”
Kesintisiz ilaç temini salgın hastalıklara engel oldu
Çevre illerin eczacıları da deprem bölgelerine yardım için olağanüstü çaba sarf etti. O gruplardan biri de kendi şehirleri de etkilenmiş olmasına rağmen Hatay’a destek olmaya koşan Adana’da çalışan eczacılardı. Adana Eczacı Odası Başkanı eczacı Sedat Unul süreci şöyle anlattı: “Antakya şehir merkezinde hiç eczane kalmamıştı. İlk konteynır Hatay’a geldiğinde üç saat içinde bölge eczacılarının desteğiyle konteynırı tamamen ilaç ve diğer eczane ürünleriyle doldurulup eczaneye dönüştürdük. Bölgeye ulaşım da en başta oldukça zorluydu. Yanan limanın yanından ısıyı hissederek geçip deniz sularıyla dolu yolları aşarak bölgeye ulaştık. Türkiye’deki her ilden eczacıların akın akın desteğe geldiğini gördük. Kesintisiz olarak ilaç temin etmemiz, salgın hastalık çıkmasına engel oldu.”
Birçok eczacı kendi eczanesini kapatıp gönüllü olarak deprem bölgesine gitti.
‘Bağışlar ziyan olmadı’
İstanbul’dan gönüllü olarak Hatay’a giden eczacı Jin Özsaygılı iki sahra eczanesi ve bir gemi eczanesinin kuruluşunda yer aldı. Özsaygılı “Daha önce depremi deneyimlediğim için oraya gitmek ve sahada çalışmak istedim. Depremden ziyade savaş ortamı gibiydi. Burada eczacıların yaptığı en güzel şey, meslek örgütüyle birlikte organize şekilde hareket etmeleri oldu. Eczacılardan çok yoğun bağış olmasına rağmen ilaçların hiçbiri ziyan olmadı. Yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştı“ dedi.
Depremzede eczacılar ilaçlarını hibe etti
Hatay’a İstanbul Eczacı Odası (İEO) ile ilk giden ekipte yer alan eczacı Berkay Şengüler “Bölgeye gittiğimizde Antakya merkezde açık eczane yoktu. Yardımlar TIR’la parça parça geliyordu. Ancak ilk dönemde acil ihtiyacımız olan ürünler vardı. Hasarlı binaların altındaki bazı eczanelerin eczacılarını aradık. İEO’dan gönüllü geldiğimizi söyledik ve ‘Hakkınızı helal ediyorsanız eczanenizden ilaçları alacağız’ dedik. Eczacılar da gönül rahatlığıyla alabileceğimizi söylediler ve ilaçlarını hibe ettiler. Biz de oradan ihtiyacımız olan ilaçları alıp sahra eczanesine getirdik” diyor.
‘Çay da yaptım, kutuları da boşalttım’
Acıbadem Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi eczacı Yasemin Uzuner de sahra eczanesinde gönüllü olarak çalışanlardan. 48 yıldır eczacı olan Uzuner hiç eczane eczacılığı yapmamış. Uzuner yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Eczane eczacısı arkadaşlar gibi aktif olamadım ama kutuları boşalttım, ürünleri ayırıp dolaplara yerleştirdim. Çay yaptım, tuvaletin torbalarını değiştirdim. Orada, insanların yaralarına merhem olduğunuzu görüp iyi ki buradayım diyorsunuz.”
Kamyonetini veren de var, bisikletiyle ilaç dağıtan da...
İlaçların ücra köylere de ulaştırılması gerekiyordu. O noktada da bölgede eczacılara yardımcı olan çok sayıda gönüllü olmuş. Ailesini enkaz altından çıkardıktan sonra bölgede gönüllü olarak çalışan Hatay Eczacı Odası Başkanı Sedat Aközcan anlatıyor: “Sahra eczanelerinden birini kurduktan sonra bir vatandaşımız geldi. ‘İstanbul’dan bir şeye ihtiyacınız var mı’ dedi. ‘Kamyonet’ dedik. Anahtarını bize verdi. ‘Alın başkanım, üç ay sonra gelir, alırım’ dedi. Bu bizim için çok büyük bir destekti. Hâlâ o kamyoneti kullanıyoruz.” Yollar bozuk olduğu için arabayla ilaç ulaştırılamayan yerlere kendi motoru veya bisikletiyle gönüllü kuryelik yaparak ilaçları götüren destekçilerin de olduğunu söylüyor.
Paylaş