Zayıf insanlar nasıl düşünür?

Çoğu kişi zayıf insanların hiçbir çaba göstermeden, ne yerlerse yesinler zayıf kalabildiklerini düşünüp hem kendilerinin bu şanslı türden olmadıklarına üzülüyor hem de onlara karşı içten içe bir kızgınlık besliyorlar.

Haberin Devamı

Oysa zayıf insanların yemek yemek, hareket etmek, kiloyu korumak ile ilgili düşünceleri ve davranışları oldukça farklı!

Günümüzde en çok araştırılan ve depresyon, kaygı bozuklukları gibi psikolojik problemlerin iyileşmesinde etkili olduğu kanıtlanmış bir psikoterapi yöntemi olan ‘kognitif terapi’ye göre, aklımızdan geçen düşünceler, duygularımıza ve davranışlarımıza yön verir.
Beck Kognitif ve Davranış Terapi ve Araştırma Enstitüsü başkanı Dr. Judith Beck, aklımızdan geçen düşüncelerin yemek yeme davranışımıza da yön verdiği tezinden yola çıkarak, yemek yeme davranışı ve zayıflamak üzerine son yıllarda birçok çalışma yaptı ve psikolojik destekle zayıflamanın mümkün olduğunu gösterdi.
Bu konuda iki kitabı olan Dr. Beck, seminerler, workshop’lar düzenleyerek; başarılı bir diyet için veya kilo problemi yaşamamak için yapılması gerekenleri anlatıyor.
Dr. Beck’in aktarmak istediği temel bilgi; zayıflamak istiyorsak bizi gereğinden fazla yemeğe sevk eden düşünceler ile baş etmeyi öğrenmemiz, bu düşünceleri değiştirmemiz, hatta ‘zayıf insanlar’ gibi düşünmemiz gerekiyor.
Zayıf insanların yemek yemek ve kilo almak konusundaki düşüncelerini ve davranışlarını, Dr. Beck’in kitaplarını okuduğumdan beri ben de daha fazla fark ediyorum. Hatta onların düşünce şekillerini ve alışkanlıklarını incelemek için yaptığım görüşmeleri, izinleriyle kaydedip ‘Psikolojik Yöntemlerle Zayıflama’ seminerlerimde, hayatları boyunca kilo vermeye çalışan katılımcılara izletiyorum.
Seyredenler sanki ‘yeni tür bir insan’ ile tanışmışçasına şaşırıyorlar. Çünkü çoğu kişi zayıf insanların hiçbir çaba göstermeden, ne yerlerse yesinler zayıf kalabildiklerini düşünüp hem kendilerinin bu şanslı türden olmadıklarına üzülüyor hem de zayıf insanların çok şanslı olduklarını düşünüp onlara karşı içten içe bir kızgınlık besliyorlar.
Oysa zayıf insanların yemek yemek, hareket etmek, kiloyu korumak ile ilgili düşünceleri ve davranışları oldukça farklı!
* Zayıf olmak için hiç bitmeyen bir çaba içindedirler.
* Yedikleri ve yaktıkları konusunda, cüzdanlarındaki paralarının girişi ve çıkışından daha hassas bir hesap içindedirler.
* Yakamayacaklarını düşünüyorlarsa yemezler, yerlerse mutlaka yakmanın bir yolunu bulurlar.
* Genellikle akşam 7’den sonra hiçbir güç onlara yemek yediremez.
* Yemeğe masaya konulan ekmekten başlamazlar.
* Yemekten önce salata, çorba içerek karınlarını az kalorili besinlerle doyururlar.
* Şişman olmayı bedenlerine saygısızlık olarak görürler

ACIKINCA YERLER ÖĞÜN ATLAMAZLAR

* Çoğunlukla sebze ve meyve tüketirler.
* Tabaklarını sıyırmazlar. Etin yanında gelen patates, pilav gibi yüksek karbonhidratlı yiyeceklere dokunmazlar. ‘Tabağımda ne varsa bitirmem gerek’ düşüncesini çok saçma bulurlar.
* Kaliteli besinler tüketmeye özen gösterirler. ‘Az ve öz’ mantığı ile beslenirler.
* Sık sık ama küçük porsiyonlarla yerler.
* Kendilerine zaman ayırır, ihtiyaçlarına öncelik veririler. Doğru beslenmek, egzersiz yapmak, düzenli uyumak, stresten uzak durmak gibi ‘ince’ olmayı sağlayan aktivitelerin her şeyden daha önemli olduğuna inanarak, hayatlarını ona göre düzenlerler.
* Kendilerine iyi bakmayan insanları anlayamazlar.
* Ailelerindeki diğer kişiler de çoğunlukla zayıftır ve aile içinde doğru beslenme, spor yapma alışkanlıkları yerleşmiştir. Aile kültürü içinde şişmanlık, önlenmesi gereken bir ‘problem’ olarak algılanır.
* Çok çeşit peşinde koşmazlar. Araştırmalara göre, çok çeşit her zaman daha fazla iştah açar, merak uyandırır. Doysanız bile yemediğiniz ne varsa aklınız onda kalır.
* Acıkmadan yemek yemezler.
* Acıkınca yerler ve öğün atlamazlar. Bu da ihtiyaçlarını önemsedikleri, bedenlerine saygı duydukları anlamına gelir. Kahvaltıyı kesinlikle atlamazlar.

HER BİRİ BİRER GURME GİBİDİR

* Sağlıklı olmak hayatın en önemli amacıdır. Sağlıklı olmak için açık havada yürüyüş yapmak, hareket etmek ve doğru beslenmek gerektiğine inanırlar.
* Daha fazla yürür, merdiven çıkar, daha az otururlar. Yapılan bir araştırmaya göre, kilo problemi olanlar, zayıf insanlardan günde ortalama iki saat daha fazla oturuyorlar.
Zayıf insanların yüzde 90’ı ise düzenli olarak yürüyüş, yaparak, bisiklete binerek, evde egzersiz yaparak veya spor salonuna giderek haraketi hayatlarından eksik etmiyor.
* Kendilerini düzenli olarak tartarlar, tartmasalar da kıyafetlerini ölçü olarak kullanıp kilolarını sürekli olarak monitor ederler. İpin ucunun kaçmasına izin vermezler. Ufak bir artışta hemen önlem alırlar.
* Her biri birer gurme gibidir. İyi olmayan şeyleri ağızlarına sokmazlar. Laf olsun diye yemezler. Her lokmadan keyif almayı tercih ederler.
* Karşı koyamayacakları veya olumsuz duygular yaşadıklarında daha fazla yiyeceklerini bildikleri gıdaları eve sokmazlar.
* Diyet yapmak ve çabuk çözümler aramak yerine, sağlıklı yemek yemeyi ve egzersizi hayatlarının bir parçası haline getiriler.
* Olumsuz duygularla baş etmek ve iyi hissetmek için yemek yemezler. İyi hissetmek için egzersiz yapmayı, sosyalleşmeyi, yardım istemeyi, kitap okumayı, müzik dinlemeyi tercih ederler.
* Dışarıda yediklerinde mümkünse yarım porsiyon sipariş verirler
* Tatlı canları istediğinde, yağ ve kalori miktarını düşünerek sütlü tatlıları tercih ederler.
* Zayıf olmayı sadece görüntüleri için değil sağlıkları için istedikleri ve olması gerek “insan formu” olarak düşündükleri için, zayıf kalma disiplini açısından kendilerini zorlanmış hissetmezler, aksine gurur duyarlar.

Yazarın Tüm Yazıları