Paylaş
Danışan: Hiçbir şeyden keyif alamıyorum artık, hatta uyanık olduğum her an acı çekiyorum. Çünkü her an aklımda o var. Ne yaparsam yapayım onu aklımdan çıkaramıyorum. Ne yemek yiyebiliyorum, ne uyuyabiliyorum, ne de kimseyle görüşmek istiyorum. Yüzü, gülüşü, sesi her an aklımda. Yanımda olsun, benimle olsun, beni sevsin istiyorum ama artık bu mümkün değil.
- Dr. Başak: Ne zamandır bu şekilde hissediyorsunuz?
Danışan: 4-5 aydır böyle hissediyorum ve artık dayanamıyorum. İşimi, sosyal ilişkilerimi, beslenmemi, uykumu her şeyimi olumsuz etkilemeye başladı. Daha fazla acı çekmek istemiyorum. Durup dururken ağlamak geliyor içimden. Bazen kendimi tutuyorum ama bazen de tutamıyorum. Arkadaşlarım da beni anlamıyor, bu halime anlam veremiyor çünkü normalde gayet sağlıklı, neşeli, eğlenceli bir insanımdır. Hayatımda ilk defa bu derece çaresiz hissediyorum. Yani normalde bu konuyu çoktan halletmiş olmam lazım, onu hiç düşünmüyor olmam lazım ama hiçbir şey yapamıyorum.
- Dr. Başak: Aklınızdan atmak istediğiniz halde atamıyorsunuz ve onunla ilgili düşünceler, zihinsel görüntüler hiç istemediğiniz halde sık sık aklınıza geliyor, doğru mu anladım?
Danışan: Evet bu kadar çok düşünmek istemiyorum, acı veriyor. Ama bazen de itiraf etmeliyim ki, özellikle onu düşünmek istiyorum. Sosyal medyada onun resimlerini araştırıyorum, onun neler yaptığını anlamaya çalışıyorum. Bazen de onu hatırlatan duygusal şarkılar dinliyorum ve sadece onu düşünüyorum. Bu önce iyi hissettiriyor ama aslında bana daha da fazla acı veriyor. Sanki yarama tuz basıyorum. Neden böyle yaptığıma anlam veremiyorum.
- Dr. Başak: Özel kişinin ardından bu gibi duygular yaşamak, sürekli onu düşünmek, unutamamak her insanın yaşayabileceği bir durumdur. Normal şartlarda acının, hüznün bir süre sonra yavaş yavaş geçmesini, akla gelen düşüncelerin sıklığının azalmasını ve hayatın eski haline dönmesini bekleriz.
YOKSA YETERİ KADAR İYİ DEĞİL MİYİM!
Danışan: Ne kadar süre normaldir?
- Dr. Başak: Bunun için
bir süre vermek doğru değil ama o kişinin her gün biraz daha az düşünülmesi, yaşanılan olumsuz duyguların yoğunluğunun ve sıklığının gittikçe azalması, her şeyin yolunda olduğuna işaret eder.
Diğer yandan ne yaparsa yapsın aklından atamadığı düşüncelerle baş edemeyen ve bu düşünceler neticesi yoğun olumsuz duygular yaşayan, sizin gibi davranan binlerce kişi var. Bu kişilerin ortak özelliği, düşüncelerinin takıntıya dönüşmüş olması. Takıntılar, aklımızdan atmak istesek de atamadığımız düşüncelerdir. Bu istenmeyen ve sık sık tekrarlanan düşünceler, insanların sürekli yoğun kaygı içinde olmalarına ve neticesinde hayatlarının yaşanmayacak hale gelmesine yol açabilir.
Özel biri ile ilgili takıntısı olan kişiler sadece o kişiyi düşündüklerini, özlem duyduklarını ve bu nedenle hüzünlü olduklarını sanırlar. Oysa düşünceleri sadece o kişi ile ilgili değildir. Sürekli olarak kendilerini, o kişiyi veya ilişkilerini irdelerler. Kendilerini sürekli bir muhasebe, kontrol etme, analiz etme içinde bulurlar. Kafalarının içindeki sorulara cevap ararlar ve asıl kaygı, hüzün ve mutsuzluk yaratan düşünceler, bu sorulara verdikleri olumsuz cevaplardan ötürüdür:
- Yeteri kadar iyi değil miyim?
- Neyi yanlış yaptım?
- O mu suçlu ben mi?
- Acaba beni aldattı mı?
- Beni beğenmedi mi?
- Beni niye seçmiyor?
- Onun gibi birini bulabilecek miyim? Ya bulamazsam?
- Ben kötü bir insan mıyım?
SİZİ MUTSUZ EDEN OLUMSUZ YANITLARINIZ
Danışan: Bu çok doğru. Benim de aklımdan buna benzer binlerce soru geçiyor durmadan. Çoğunun cevabı da olumsuz. Doğal olarak kendimi çok mutsuz ediyorum.
- Dr. Başak: Aslında farkındaysanız, çoğu cevabını çok kolay veremeyeceğiniz ya da cevabından emin olamayacağınız sorular. Aklınıza sık sık geliyor olması da işte bu yüzden. Tam bir cevabı olamadığı için, soru şeklinde tekrar tekrar aklınıza geliyor ve siz cevabına bir türlü emin olamıyorsunuz. Emin olamayınca daha fazla kaygı ve endişe hissediyorsunuz, tekrar düşünüp daha iyi hissettirecek bir cevap bulma çabasına giriyorsunuz.
Bu çaba bir süre işe yarıyor ve sizi rahatlatıyor ama sonra yine “aklınıza bir kurt düşüyor” ve aynı soruları “ya öyle değil de böyleyse” şeklinde irdelemeye devam ediyorsunuz.
Bütün takıntılı düşünceler bu şekilde çalışır. Altında hep emin olamama duygusu vardır.
Aklınıza tekrar tekrar geri gelmesinin nedeni de budur.
DOSTLARINIZDAN YARDIM ALIN
Danışan: Kafamdaki hiçbir sorunun cevabı benim için net değil. Hiçbirinin cevabının doğru olup olmadığını bilemiyorum ve bu benim beynimi
kemirip duruyor. Ne yapmam gerek?
- Dr. Başak: İlk adım, kendinize sorduğunuz soruları ve verdiğiniz yanıtları ortaya çıkarmak olsun. Bunları yazmak, düşüncelerinizi yakalayıp organize etmenize yardımcı olur. Örneğin, o kişi aklınıza geldiğinde aklınızdan geçen ilk cümle ne?
Danışan: Neden olmadı?
- Dr. Başak: Şimdi bu soruya verdiğiniz cevapları alt alta yazın ve şöyle bir bakın. En altına bir çizgi çizin ve sonra da bunlara alternatif olabilecek, daha gerçekçi cümleler bulmaya çalışın.
Gerekirse yakın dostlarınızdan yardım alın. Bazı sorulara da “Bunun cevabını bilmem mümkün değil ve hiçbir zaman da bilemeyeceğim. Bilememek de normal ve bunu bu şekilde bırakabilirim, sürekli cevap aramaya çalışırsam bu bir takıntıya dönecek” şeklinde bir cevap yazabilirsiniz.
Bu düşüncelerin cevaplarının olmadığını ve artık bir takıntıya dönüştüğünü bilmek de sizin bu “çaresiz” düşüncelerden kurtulmanıza
yardımcı olacak.
NOT: Psikoterapi diyalogları gerçek kişilerin hikayeleri değildir, örnek oluşturmak amacıyla kurgulanmış hikayelerdir. İçeriği, psikoloji bilimine paralel olmakla beraber genel bilgilendirme ve tavsiye niteliğindedir.
Paylaş