Paylaş
Danışan: Çok gergin bir ailem var, ne zaman beraber bir şeyler yapmaya çalışsak bir tartışma, bir kavga çıkıyor, ağzımızın tadı kaçıyor. Kimse sakin sakin birbirini dinlemiyor, herkes çok biliyor ve kendi bildiğinin tek doğru olduğuna inanıyor. Sesler birden yükseliyor. Küçücük bir farklı fikir, büyük bir kavgaya dönüşüyor. Önümüzde bir tatil var ama hiç gitmek gelmiyor içimden. Yine birbirimize gireceğiz diye korkuyorum. Bazen arkadaşlarımın ailelerine bakıyorum, ne kadar saygılılar, sakinler birbirlerine karşı. Nasıl bir kriz olursa olsun ortalık karışmıyor bizdeki gibi. Her şeyi sakin sakin halletmelerine, birbirleri ile sevgi dolu, anlayışlı, yapıcı konuşmalarına hayranım. Örneğin geçenlerde hep beraber bir seyahatten dönüyoruz. Arkadaşımın bavulu bir türlü çıkmadı. Ben gerildim şimdi ne olacak diye, onlar işi eğlenceye vurdu, birbirini teselli etti, tatlı tatlı beklediler. Biz bunu beceremeyiz işte. Bizde olsa büyük kavga çıkmıştı. Sesler hemen yükselir, ortalık gerilirdi. Herkes kendini haklı bulur, karşındakini suçlardı.
- Dr. Başak: Sizin de tartışmalara girdiğiniz oluyor mu?
Danışan: Maalesef her ne kadar istemesem de çoğu zaman kendimi tartışmanın içinde buluveriyorum. Sonra kendime çok sinirleniyorum ne gereksiz laflar söyledim diye.
- Dr. Başak: Aile üyelerinden bazılarının daha sinirli olduğunu söyleyebilir misiniz yoksa hepiniz aynı seviyede öfkeli misiniz?
Danışan: Galiba babam aramızda en sinirli olan. Patlamaya hazır bir bomba gibi. Onunla kavgasız iletişim neredeyse mümkün değil. Ama annemin de altta kaldığını hiç görmedim. Dolayısıyla bizim evde sakin bir muhabbete şahit olamazsınız!
ÖFKENİN TEMELİNDE BİYOLOJİK BİR HASTALIK OLABİLİR
- Dr. Başak: Öfke ve gerginlik durumları bazı biyolojik hastalıkların neticesinde ortaya çıkabilir. Örneğin şeker hastalığı, tiroit problemleri, kansızlık, beyin travması, bazı vitaminlerin vücutta eksik olması, hormonların dengesizliği gibi birçok fiziksel problem, insanların durumlara karşı toleransının düşmesine, daha sinirli, daha gergin olmasına yol açabilir. Babanızda böyle bir problem söz konusu olabilir mi?
Danışan: Olabilir, biraz kilosu var ve uykuları düzensiz. Ama ben onu bildim bileli sinirlidir. Yani bana daha ziyade iletişimi bilmiyor gibi geliyor, fiziksel bozukluktan ziyade kendisinde bir davranış bozukluğu olduğunu düşünüyorum. Sakin konuşmayı, duygularını, isteklerini bağırmadan ifade etmeyi hiç öğrenememiş sanki.
- Dr. Başak: Haklısınız, iletişim tarzı tamamen öğrenilen bir davranış. Okullarda okumayı yazmayı öğreniyoruz ama maalesef karşımızdakiyle nasıl sağlıklı bir şekilde iletişim kurmamız gerektiğini öğrenmiyoruz. Çocukluğumuzdan itibaren anne-babamızın veya etrafımızdaki diğer yetişkinlerin birbirlerini dinleme, konuşma şekillerini, problemleri çözme yöntemlerini, duygularını ifade etme becerilerini örnek alıyoruz, doğru veya yanlış.
Danışan: Bazen bir tartışma esnasında şöyle durup bakıyorum aile üyelerinin haline, kimse birbirinin fikrini beğenmiyor, eleştiriye gelemiyor, hep kendilerini haklı görüyorlar, hatta haklılıklarını kanıtlamak uğruna konudan sapıp birbirlerine saldırıyorlar. Ben aynısını yapmıyor muyum? Büyük olasılıkla yapıyorum çünkü ben de annemle babamın bir kopyasıyım. Dinlemeyi, hak vermeyi, hoşgörü göstermeyi bilmiyorum. İnsan bazen alttan alır değil mi, yok, bizim ailede böyle bir mevhum yok. Herkes çok gururlu, alttan alma eziklik olarak algılanır.
“ALTTAN ALMAK” EZİKLİK DEĞİL ONURLU BİR DAVRANIŞ
- Dr. Başak: Oysa “alttan almak” dediğiniz şey, karşınızdakine yöneltmek üzere olduğunuz silahları indirmek, savaşa girmemektir. Yani biri sizinle saldırganca konuştuğunda, sözel silahlarını donandığında, eğer siz de sözel silahlarla karşılık verirseniz savaş çıkar. İki taraf da yaralanır, zarar görür. Savaştan zarar görmeden çıkmak imkansızdır. Oysa bir tartışma sırasında biri size saldırdığında, siz silahlarınızı indirdiğinizde emin olun karşınızdaki de indirecektir.
Danışan: Bunu yapabilmem neredeyse imkansız. Yani birisi bana saldıracak, ben de alttan alacağım. Ne kadar istesem de yapamam, bu benim yapıma aykırı.
- Dr. Başak: Birçok insan için bu imkansız kadar zor ama biraz önce hayranlıkla bahsettiğiniz, sakin sakin konuşan ve dinleyen insanlar aslında bunu yapıyorlar. Karşınızdakinin eleştirisi veya “saldırısı” karşısında sakin kalmayı öğrenebildiğinizde “savaş” yerine “anlaşma” için adım atmış oluyorsunuz. Biraz önce de bahsettiğimiz gibi bu öğrenilebilen bir davranış. Eğer siz de büyürken anne-babanızın birbirlerini sabır ve saygıyla dinlediklerini, birbirlerine karşı “galibiyet” kazanmak için kanıt toplamak yerine çözüm ürettiklerini gözleseydiniz, siz de iletişim konusunda daha donanımlı olabilirdiniz. En önemlisi, “alttan almak” olarak algıladığımız durumun “ezik” bir durum değil tam tersine onurlu bir davranış olduğuna inanırdınız.
Empati dinleme egzersizi
- Dr. Başak: Karşınızdakini yargılamadan dinleyebilmenin, onu anlayabilmenin, empati yapabilmenin en önemli yolu ona “Nasıl hissediyorsun?” ya da “Bu durum seni nasıl hissettiriyor?” diye sormaktır. İletişimlerde kavga, tartışma, gerginlik olmasını istemiyorsanız, karşınızdakinin ne dediğini, ne hissettiğini ve ne anlatmaya çalıştığını anlamanız gerek. İki kişi birbirini tam olarak anladığında iletişim çok daha sakin, düzeyli ve işlevsel olacaktır. Empatik dinleme yapabilmek çok fazla özen ve gayret ister. İki püf noktası var: Yargılama ve sor! Bu konuda kendinizi geliştirmek istiyorsanız, düzenli egzersiz yapar gibi, bugünden itibaren “dinleme” tarzınızı gözden geçirin ve “empatik dinleme” egzersizlerinize başlayın!
EN ÖNEMLİ UNSUR EMPATİ KURMAK
Danışan: Kavga etmeyi öğrendiysem alttan almayı, dinlemeyi de öğrenebilirim yani. Bunu en yakın arkadaşım da sık sık söylüyor bana. O çok farklı yapıda bir aileden gelmiş. Kimse kimseye sesini yükseltmemiş. Babası o kadar sakin bir insan ki şaşırıyorum. Ben ona kızdığımda veya bir tartışmaya girdiğimizde bana “Lütfen beni dinle, beni anlamaya çalış, kendini benim yerine koy” diyor. O zaman kendimi çok kötü hissediyorum.
- Dr. Başak: Doğru iletişimin en önemli unsuru önyargısızca dinlemek ve empati kurabilmek. Çoğu insan dinlerken empati yaptığını sanıyor, oysa empati yapmak o kadar kolay değil. Empati doğru bir şekilde yapılabilse zaten ne tartışma olur ne kavga. Empati yapmanın sırrı, dünyayı karşınızdakinin gözünden görmeye çalışmaktır. Bu illa ki ona hak vermeniz veya onun söylediğini kabul etmeniz anlamına gelmez. Kendinizi onun yerine koymaya çalışmak, onun duygularını anlamaya çalışmaktır.
NOT
Psikoterapi diyalogları, yaşanmış hikayelerden esinlenerek, psikoterapi sürecinde kullanılan yöntemlere örnek oluşturmak amacıyla yaratılmıştır. İçeriği psikolojideki bilimsel gelişmelere paralel olmakla beraber genel bilgilendirme ve tavsiye niteliğindedir.
Paylaş