Paylaş
Danışan: Bir arkadaşımın kardeşine şizofreni teşhisi kondu. O günden beri uykularım kaçtı. Bütün gün aklımda hep aynı sorular var: “Acaba ben de şizofren miyim? Ya ben de şizofren olursam? Ya şizofren olduğumu anlamazsam?” Sürekli internete giriyorum, araştırıyorum, şizofren olduğuma dair hiçbir belirti yok ama aklımdan atamıyorum.
Dr. Başak: İnternetten neler öğrendiniz?
Danışan: Şizofren hastaları hayaller görürmüş ama onları gerçek sanırmış, olmayan kişilerle konuşurmuş, sesler duyarmış. Aslında beni en çok rahatlatan şeylerden biri de; şizofren olanlar asla hasta olduklarını kabul etmezlermiş. Hatta gördüklerine, duyduklarına inanırlarmış. Bir de çok tuhaf bir şey okudum internette; keşke okumaz olsaydım. Şizofreni hastaları kendilerini gıdıklayamazmış. Çünkü insan kendi yapacağı şeyi önceden bilirmiş ama şizofreni hastalarında böyle olmuyormuş. Bunu tam anlamadım ama şimdi bende takıntı oldu, sürekli kendimi gıdıklamaya çalışıyorum. Ortaya çok saçma bir görüntü çıkıyor. Çaktırmadan yapmaya çalışıyorum ama bazen yakınlarım görüyor. Bu sefer daha da çok korkuyorum, “Böyle acayip şeyler yaptığıma göre deliriyorum” diye düşünmeye başlıyorum. Çok fena bir duygu, bu duygudan bir türlü kurtulamıyorum.
Dr. Başak: Nasıl bir duygu yaşıyorsunuz?
Danışan: Çok korkuyorum, kaygılanıyorum, ellerim terliyor, kalbim çarpıyor. Hiçbir zaman sesler duymadım, olmayan şeyler de görmedim. Bir tarafım düşündüklerimin saçma olduğunu söylüyor ama elimde değil. Şizofren olmaktan artık aklımı yitirecek kadar korkuyorum. Bu kadar korku sonucu ruh sağlığım bozulur, aklımı yitiririm diye daha da korkuyorum. Yani anlayacağınız bütün gün bunları düşünmekten hiçbir şey yapamaz hale geldim. Yemek yiyemiyorum, işe gidiyorum ama bütün gün düşünceli ve kaygılıyım, insanlar anlayacak diye geriliyorum. Sadece kendimi gıdıkladıktan sonra biraz rahatlıyorum. Ama bu da kısa sürüyor çünkü bu sefer “Kendi kendini gıdıklayan insan delidir” diye düşünceler aklımdan geçiyor.
Dr. Başak: Başka korktuğunuz bir şey var mı?
YA FARKINA VARMADAN BİRİNE ZARAR VERİRSEM!
Dr. Başak: Anlattıklarınız şizofreni değil, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) belirtileri. OKB yaşayanlar sizin de tarif ettiğiniz yoğunlukta korkuya yol açan çeşitli düşüncelerle mücadele içindedirler. Bu düşüncelerin anlamsız olduğunu bildikleri halde, durdurmak ellerinde değildir. Düşünceler istemsiz olarak gelir ve kişinin bu düşüncelerle mücadelesi aşırı derecede zaman ve enerji harcamasına neden olur.
Danışan: Bende bir bozukluk olduğunu biliyordum ama ne olduğunu bilmiyordum. Bu, bildiğimiz takıntı hastalığı mı?
Dr. Başak: Evet, obsesyon İngilizce’den dilimize girmiş bir kelime, takıntı anlamına geliyor. Takıntılar, mantıksız olduğunu bilmemize rağmen davetsiz, ısrarlı, tekrarlayan fikir, düşünce ve imgelerdir. Kurtulmaya çalıştıkça ve kurtulmaya çalışırken yaptığınız hiçbir şey işe yaramadıkça daha yoğun bir kaygı yaratır ve bu kaygı hayatı yaşanılmaz hale getirebilir. İnsanlarda çeşitli obsesyonlar vardır: Bulaşma takıntısı (mikrop kapma, AIDS olma vs.), saldırganlık takıntısı (başkalarına fark etmeden zarar verme korkusu), cinsel takıntılar (yasak veya sapık cinsel düşünceler, imgeler, eşcinsellik kaygıları, cinsel-saldırgan davranışta bulunma korkusu), ilişkisel takıntılar (ilişkide bulunduğu kişilerin sevip sevmediği konusunu sürekli düşünme, aldatılma, terk edilme korkusu), biriktirme ve saklama takıntıları (eşyalara uğurlu, uğursuz şeklinde anlamlar verme, atamama), büyüsel düşünceler (uğurlu sayılar, nesneler belirleme, bunlarla hayatı yönetmeye çalışma), dinsel takıntılar (içinden dine, tanrıya küfretme, yanlış dua okuma, dua tekrarlama), akıl hastalığı korkusu (delirme, akıl hastanesine kapatılma) ve bunun dışında da olabilecek birçok takıntı vardır.
KOMPULSİYONLAR OBSESYONA TEPKİDİR
Danışan: Bende iki tanesi var: Zarar verme ve delirme takıntısı. Küçüklüğümde de bir süre kırmızı eşyalara elleyemezdim ama o kendiliğinden geçti. Peki kompulsif ne demek?
Dr. Başak: Kompulsiyonlar ise bir obsesyona tepki olarak, takıntılı düşüncenin yarattığı kaygıyı azaltmak amacıyla yapılan, belirli kuralları olan tipik hareketlerdir. Örneğin elinize mikrop bulaştığı fikri sizde yoğun kaygıya neden olur, kaygıyı azaltana kadar elinizi yıkama ihtiyacı duyarsınız.
Danışan: Benim kendimi gıdıklamam da kompulsiyon yani.
Dr. Başak: Evet. Bazen bir davranış yapmak sizi rahatlatırken, bazen de korktuğunuz durumdan kaçınmak sizi rahatlatır. Örneğin çizgilere basmamak, el sıkmamak, bıçaklardan uzak durmak gibi. Kompulsiyonların temel amacı kaygıları azaltmaktır; insanların çok çeşitli obsesyonları olduğu gibi, çok çeşitli kompulsiyonları da vardır; sürekli kontrol etmek, dua etme, özür dileme, tekrar etme, nesneleri/sayıları/kelimeleri sayma, başkalarını da kendi ritüellerine katma, aynı sıra ve düzende yapması için ısrar etme, kendine ve başkalarına zarar gelmemesi için önlemler alma, liste yapma, koklama, dokunma vs...
YANLIŞ TEDAVİ SIKINTILARI KRONİKLEŞTİRİR
Danışan: Bu anlattıklarınız içimi rahatlattı. Delirmiyorum demek. Peki bu düşüncelerden nasıl kurtulurum?
Dr. Başak: En son bilimsel araştırmalar Kognitif (Bilişsel) ve Davranışçı terapinin takıntı hastalığının tedavisinde en etkin psikoterapi yöntemi olduğunu söylüyor. Bilişsel terapinin OKB hastalığını tedavi etmek için özel yöntem ve teknikleri vardır. Eğer doğru tedavi alırsanız sıkıntılarınızdan kurtulabilirsiniz, yanlış tedavi yöntemleri ise iyileştirmek yerine sıkıntılarınızın kronikleşmesine ve ağırlaşmasına yol açar. Örneğin takıntılarınızı “Deli değilsin merak etme, deli olsan ben anlardım” şeklinde geçiştirmeye ve sizi rahatlatmaya çalışan kişiler, takıntılarınızın derinleşmesine neden olabilir. Takıntılarınızı tek tek belirlemek, farkına varmak, sıklığını, yoğunluğunu tespit etmek, tedavinizin ilk adımıdır. Bazı OKB hastalarının psikoterapi yanında ilaç tedavisi de alması gerekebilir.
NOT: Psikoterapi diyalogları, yaşanmış hikayelerden esinlenilerek, psikoterapi sürecinde kullanılan yöntemlere örnek oluşturmak amacıyla yaratılmıştır. İçeriği psikolojideki bilimsel gelişmelere paralel olmakla beraber genel bilgilendirme ve tavsiye niteliğindedir.
Paylaş