Paylaş
Manhattan'ı bir baştan bir başa kateden belediye otobüsünün arkasında abartmalı hayal gücüne sahip bir kafanın ürünü reklamda iki kadın arasında minik dedikodu alışverişi. ‘‘Kulağına geldi mi, James yüzüğünü fırlatıp dubleksi terketmiş. Spor Jaguar'ı, Harry Winston takılarını, diğer hediyeleri de Nancy'e bırakmış.’’ ‘‘Hiç bir şey almamış mı ayrılırken?’’ ‘‘Yalnızca köpeği Sonny ile Weitz kravat koleksiyonunu.’’
John Weitz erkek giysileri üreten fabrikaların sahibi. Kalabalık kesimlere yolcu taşıyan otobüslerin arkasındaki reklam panolarında yer alan yukardakine benzer reklam incileri billboardlardaki çıplak kadın resimlerinden fazla dikkati çekiyor.
İki çocuk babası Weitz geçenlerde Fifth Avenue üstünde lüks bir kooperatif binasında satışa çıkarılan bir daireye talip olduğunda yönetim kurulu isteğini reddetti. John Weitz mazbut bir aile reisi. Yirmi katlı binanın tümünü alacak kadar zengin milyoner işadamını Manhattan sosyetesinin ileri gelen diğer daire sahipleri niye mi istemiyor aynı binada? John Weitz'ın suçu(!) Yahudi olmak.
Liman girişindeki Hürriyet Anıtı'nın altında yoksul, ezilmiş, baskı görmüşlere, din-ırk ayrımından kaçanlara kucak açan mesaja rağmen New York ve Amerika'da insan hakları uygulamasında hala çifte standard uygulaması sürüyor. Zencilerin yanısıra Amerika'da doğan Yahudiler arasında, bankadaki hesabını çekse şube kapatacak parası olanları dahi New York, Connecticut, Beverly Hills, Dallas ve Chicago gibi yerlerdeki özel kulüpler üyeliğe kabul etmiyorlar.
Oysa Yahudiler de bu konuda sütten çıkma ak kaşık sayılamaz. İsrail doğumlu ve o ülkenin vatandaşı Adel Kaadan'ın Hayfa'nın güneyinde Katsir mevkiinde Yahudilerin yaşadığı bir kooperatiften daire alma isteği reddedildi. Adel'in de günahı(!) Arap kökenli olması.
Çeşitli toplumlar içinde din, ırk, renk ayrımına hemen her yerde rastlamak mümkün. Buna ilaveten kapitalist ülkelerde bireylerin ‘eski para-yeni para’ diye iki kategoride değerlendirilmesi ‘neo-conservatism’in tırmanışını yansıtıyor. Açıkça telaffuz edilmese dahi inkar edilemeyecek bir sınıf savaşı var yerkürede.
Prenses Diana ile kazada ölen Dodi'nin babası Mohammed al-Fayed bunun tipik bir örneği. Paris'in bir numaralı oteli Ritz, Londra'da sözde asillerin alışveriş ettiği ünlü Harrods'un sahibi Mısırlı milyarder al Fayed 30 yıldır tüm uğraşmalarına rağmen İngiliz uyruğuna alınmadı. İngiliz olma uğraşısından bıkmıyan al-Fayed şimdi araba kazasının ardında ‘ırkçılık komplosu’ yattığını ispata çalışıyor.
Irk, din ve ekonomik ayrıcalık yalnızca kişilere değil ülkelere de yönelik. 185 devletin temsil edildiği BM'deki ayrıcalık kuruluşundan beri süregeliyor. Üye devletler arasında eşitlik yasasında işlenmesine rağmen ülkeler ailesinde ekonomi ve askeri gücü diğerlerinden yüksek olanın borusu ötüyor.
Gelişmiş ve gelişme yolundaki ülkelerin temenni mahiyetinde tek oya sahip olduğu Genel Kurul'un yanında 15 üyeden oluşan Güvenlik Konseyi'nde gerçek söz sahibi Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çİn. Bu beş ülkeden biri, çıkarına uymayan bir kararı veto kullanarak iptal edebiliyor. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra tek süper güç haline gelen Amerika ise dilediği zaman 184 ülkeyi peşine takmayı başarıyor. Grenada ve Panama'yı işgali, Haiti yönetimini devirmeyi BM'ye zoraki onaylatan yerkürenin lideri Körfez Harbi'nin de önderliğini yaptı.
Zenci dikiş işçisi Rosa Parks'ın Alabama'da otobüste beyaz bir yolcuya yerini vermediği için tevkif edilmesi üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen beyaz-siyah farkı yok edilmiş değil. Hak ve özgürlük öncüsü Amerika'dan halkı altı sınıfa ayrılmış Hindistan'a insanlara uygulanan ırk, din, köken ayrıcalığı kolayca ortadan kalkacağa benzemiyor. 21'inci yüzyıl arefesinde Yeni Dünya'da zenci mitinglerinde suikaste kurban giden Martin Luther King'in ‘‘Bir rüya gördüm’’ şeklindeki ünlü çağrısı hala kulakları dolduruyor.
Paylaş