Aralık ortasında dahi böyle soğuk görmedim. Yağmurluk altında dik yakalı kazak, üstünde ceket olmasına rağmen...
Birkaç izlenimi kağıda dökeceğim, parmaklarım soğuktan kitlenmiş, vazgeçiyorum. ‘‘Bu havada iş yapılmaz’’ diyerek çekip gideceğim. Oysa bu rutin iş değil; yılda bir kez tekrarlanan cinsten. Kanımdan, canımdan insanlar önümden geçiyor. Düzenli sıralar halinde, bronz ucu göğe yönelmiş hilalli yıldızlı bayraklar ellerinde. Gözlerim Atatürk Okulu flaması önünde minik öğrencilere takılıyor. Pırıl pırıl tek tip kıyafet içinde. Çehreleri soğuktan kızarmış, adımlarında aksama yok. Öğretmenleri sıra başlarında. 10-12 yaşlarında erkek çocuğu Mustafa Kemal'in portresini taşıyor. Az sonra ‘Amity (Halklar Dostluğu) Okulu’ndan önü süslü beyaz baş örtüleriyle ilk-orta okul öğrencileri öne çıkıyor. Küçük okul öğrencileri gurur duyulacak bir asalet tablosu çiziyorlar. Arkadan ‘‘Genç Türkler’’ çıkageliyor. Zıpkın gibi delikanlılar. ‘‘Mustafa Kemaller Ölmez’’ diye slogan atıyorlar. Tişörtlerde Türk bayrağı, alın bantlarında kökene sevgi yansıyor ‘‘I Love Turkey.’’
Bu bizim törenimiz; Amerika'da geleneksel hale dönüşen Türk Günü Yürüyüşü.
New York'taki okul bandoları hızlı ritmli müzik yapıyorlar Manhattan'ın göbeğindeki geçiş töreninde. Mehter Takımı'nın yüzyılları aşkın klasik marşı göz alabildiğine uzanan kortejdeki diğer bandoları bastırıyor. Sokak aralarında sırasını bekleyen seyyar sergiler, sosyal cemiyetler, meslek grupları, Türk camileri temsilcileri, üniversite öğrencilerimiz, Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye, Beşiktaş'tan Altay'a futbol kulüpleri taraftarları Madison Caddesi'nde ana geçişe girerken yeni sloganlar başlıyor: ‘‘En Büyük Türkiye, Başka Büyük Yok.’’
New York'un göbeğinde Amerika'daki Türk varlığının bir kez daha şahlanmasına şahit oluyorum. Türklükle ilgili mesajlar taşıyan seyyar sergiler arasında Koç'ların, Sabancı, Eczacıbaşı gibi dev kurumların adlarını arıyor, göremiyorum.
Madison'da cadde-sokak kavşakları Türk bayraklarıyla donanmış. Renkli giysiler içinde Devlet Folk Dansları ekibinin alımlı kız-erkek dansçıları kaldırımlardaki izleyicileri güleç yüzle selamlıyorlar. Tek ağızdan 10'uncu Yıl Marşı, Harbiye Marşı yüksek binalarda yansıyarak dağılıyor. Artık üşümüyorum, okyanus aşırı bu ülkede Türklük sevgisini, Anavatan özlemini paylaşmak istiyorum.
BM karşısındaki Dag Hammarskjöld Meydanı yürüyüşün son merhalesi. Tıkabasa dolu. Köfte-kebap tezahları, hediyelik eşyalar, dostlarla ayakta sohbet, halk oyunları, bayrak-flama ve posterlerle sanki New York'ta değil, Türkiye'de bol katılımlı bir açıkhava toplantısındayız. Türkiye'den gelen bakanlar, belediye başkanları, resmi temsilciler, dans, müzik gösterileri, konuşmaların yapılacağı meydanda yerlerini almışlar. Ufak bir protokol karmaşası oluyor bu arada. Devlet bakanlarından birinin eşine ait sandalyeye oturan BM'deki üst düzey bir diplomatımızın eşi ‘‘Ben buradan kalkmam’’ diyor. Yürüyüşü düzenleyen T.A.D. Federasyonu'nun baş yöneticisi kendi yerini vererek gereksiz tatsızlığı önlüyor.
Konuk bakanların konuşmaları sırasında devlet büyüklerimizin her ziyaretinde ‘‘Amerikalı olun. Bu ülkede anavatanınızın yararlarını, çıkarlarını savunun’’ şeklinde teşvikleri aklıma takılıyor. Özal'dan başlayıp Ecevit'e uzanan yönetim yelpazesi içinde sık sık yinelen bu çağrıya hálá alışamadım.
New York'ta yıllardır Yunanlısından İsraillisine, İtalyanından Polonyalısına, İrlandalısından Haitilisine kadar Amerikan mozayiğinde yer alan göçmen ulusların geçiş törenlerini takip ettim, Fransız'ı, İngiliz'i dahil yabancı devlet adamlarının kendi toplumları karşısında konuşmalarını dinledim. Ama hiçbirinde ‘‘Amerikalı olun. Atalarınızın ülkesinin menfaatlerine yardım edin’’ dediklerini duymadım.
Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Doğu Akdeniz'e stratejik güç ve konumunu herkesin kabul ettiği, milli hasıla toplamı dünyada ilk 20 ülke arasında yer alan, Batı yanlılığı tartışılmaz Türkiye vatandaşlarından niye Amerikalı olması istensin? Böylesine bağımlılığa ihtiyacımız var mı ki?
Meydandaki binlerce insanda Türklük onuru dalga dalga yayılıyor. Marşlarda Türklük, folklorda Türkiye'nin kültürü, geleneği, çehrelerde Rize'den Şanlıurfa'ya kökenimizin şaşmaz görüntüsü sergileniyor. Mustafa Kemal tabloları taşıyan minik çocuklarımıza George Washington'ın resmi gösterilse muhtemelen dolar üstündeki adam diyecekler.