Paylaş
BM ve Amerika tarihe geçecek bir gün yaşıyor bugün. 53'üncü Genel Kurul açılışında Başkan Bill Clinton kürsüye çıkarak 185 ülkenin devlet, hükümet başkanları ile dışişleri bakanları önünde konuşma yapacak. Dünya lideri ve ev sahibi ülkenin başkanı Ortadoğu barış süreci, Hindistan ve Pakistan arasında tırmanan gerginlik, Kongo ve Angola'da iç savaşlar, uluslarararası terorizm, harp eşiğindeki İran-Afganistan ve benzeri çıbanbaşı sorunlara özetle değinecek.
İran'dan Cumhurbaşkanı Hatemi, Güney Afrika'dan Mandela, Türkiye'den İsmail Cem, İngiltere'den Başbakan Tony Blair, Japonya'dan Başbakan Obuchi gibi salonu dolduran yüzlerce üst düzey devlet ve hükümet temsilcileriyle biz de Clinton'ın konuşmasını izleyeceğiz.
ABD Başkanı'nın dünya barış ve güvenliğini tehdit eden sorunlardaki görüşlerini yabancı meslekdaşları dikkatle dinleyecekler mi? Sanmıyorum.
Bana kalırsa Genel Kurulu dolduran kalabalık bebek yüzlü başkan konuşurken Monica'nın iri gögüsleri, dolgun dudakları, baygın bakışları, yuvarlak kalçalarını gözönüne getirip belleklerinde bu ikilinin Beyaz Saray'da seks kaçamakları üzerinde fanteziler üretecekler.
Clinton kürsüde iken radyo ve özel TV'lerde ABD Başkanı ile stajyer Monica'nın seks ilişkilerinin ayrıntıları yayınlanacak. Milyonlarca Amerikalı radyo ve ekranlardan Başkan ile stajyerin savcıların sorgulamasında oral, puro, telefon seksi, Clinton'ın Monica'yı nasıl orgazma ulaştırdığını açıklayan yanıtlarını öğrenecekler. 21 Eylül 1998 tarihe geçecek bir gün.
Aşağılanmaya tahammülün bir sınırı mutlaka olması gerek. Geçmişte saray dalkavukları sultanların aşağılamasını meslek icabı görürdü. Ama tabanın tavanı aşağıladığı ve de zirvedekinin bunu sineye çektiği ne eskilerde ne de günümüzde pek görülmemiş şey değil. Oysa son iki haftadır Amerikan toplumu seyyar satıcıdan ev kadınına, öğrencisinden işadamına, kongre üyesine kadar ABD Başkanı Bill Clinton'ı şamar oğlanına çevirdi.
Monica'yla seks ilişkisi gazetelerde porno tefrikası halinde yayınlanan, ifadesi kitap halinde satışa çıkarılan Clinton gittiği yerlerde kendisini Beyaz Saray'a taşıyanların aşırı hücumlarıyla karşılaşıyor. Demokratik Parti adaylarına bağış kampanyasına çıkan Başkan'ı yollarda bekleyen halk ‘Çocuklarımızı düşün ve istifa et’, ‘Yalancı Başkan istemiyoruz’, ‘Clinton Yüce Divan’a', ‘Kızlarımızdan uzak dur’ yazılı posterlerle karşılıyor.
Kongrenin muhalefet kanadındaki Cumhuriyetçiler ‘Monicagate’den sonra Whitewatergate (Clinton'ların nüfuz suistimali), Chinagate (Uzakdoğulu işadamlarından yasadışı bağış alma) ve diğerleri gelecek. İstifası dahi kurtuluş değil' diye karanlık bir tablo çiziyorlar. Demokrat Kongre üyeleri ise Başkan'ın yemin altında yalan söylemesini, şahitleri yalan ifadeye zorlamasını affedilmeyecek suç görüyorlar. Kızı, Hillary Clinton'ın erkek kardeşiyle Beyaz Saray'da nikahlanan California Senatörü Barbara Boxer dahi bir açıklama yaparak Bill Clinton'ı ‘Namussuzluk ve ahlak yoksunluğu’ ile suçlamaktan çekinmiyor.
Yazılı-görüntülü basın Beyaz Saray skandalı ile yatıp kalkıyor. Yazarlar ‘Clinton gençleri evlilik öncesi seksten caydırmak, evlilik dışı ilişkilerin ahlaksızlığını vurgulama’ kampanyasını 250 milyon dolarla başlattığı 28 Şubat 1997 akşamı ofisinde Monica'nın elbisesine ünlü ‘leke’yi bıraktı. Amerika bu karakterde bir başkana layık değil. Saygınlığını kaybetti' şeklinde veryansın ediyorlar.
Tüm bunlara rağmen toplumun her kesiminde küçümsenme, tahkir ve alaylara, aşağılanmaya hedef olan Clinton'ın ‘af yakarışı’ taktiği haricinde tepki gösterdiği yok. Kısa süreli kabine toplantılarında bizzat seçtiği bakanları da artık kendisini ciddiye almıyor. Ekranlarda, gazete sayfalarında neşesinden geçilmediği görülen Hillary ise zina rekortmeni eşine bağlılık rolünde Oscar ödülü alacak ölçüde başarılı oyun sergiliyor.
Doruğuna erişmiş bu rezilliğe katlanmaya kaybedilecek ABD Başkanlığı dahi olsa değer mi? Şeref ve haysiyet bu denli ucuzladı mı? Ses ve görüntü bantlarının yayınlamasıyla sonun başlangıcı göründü.
Paylaş