Mike Tyson yerde ama altın kaplama dişleri Lennox Lewis'in sol baldırına kitlenmiş.
Havada yumruklar uçuşuyor. Dev yapılı korumalar, yardımcılar, organizatörler birbiriyle itiş-kakışta. Küfürlerin bini bir para. Muhabir, fotoğrafçı, kameraman kalabalığı şaşkınlık içinde. Gene de flaşlar çakıyor, motorlu kameralar şakırdıyor. Lewis ile Tyson'ın Nisan başında yapılacak dünya boks şampiyonluğu maçının lüks Millenium Oteli'ndeki sözde takdim toplantısı bu. Oysa mahalle kavgasına dönüşen toplantıda yalnızca yumruklar konuşuyor.
Boks eldiveni yerine deli gömleğine layık Mike Tyson'ın bacağını ısırdığı Lennox Lewis ‘‘Belki de kuduz aşısı olacağım’’ diye açıklama yapıyor. Daha önce de rakibi Holyfield'in iki kez kulağını ısırarak koparan Tyson gazetelere gönderdiği faks mesajında başlattığı kavgayı ‘‘Buraya maçın promosyonunu yapmaya geldim. Lewis'in koruması üzerime gelince kendimi korudum’’ şeklinde savunuyor.
Amerika'da herşey promosyon üstüne kurulu. Amerikalı süreceği aracı, okuyacağı kitabı, seyredeceği piyesi, traş olacağı jileti,bağış yapacağı kurumu, vergi uzmanı, borsa simsarı, doktoru gibi akla gelen her ihtiyacını gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda izlediği reklam ve promosyonlarla sağlıyor. Milyarlarca dolarlık bir sanayi bu. Ama Tyson dahil promosyonları üstelik para harcamadan kendi çıkarları için yapanlar var. Nisan'daki yarım saatlik maçına 20 milyon doları garanti edilen çılgın boksör, film başına 10-15 milyon dolar alan Gwyneth Paltrow, Richard Gere, multimilyoner şarkıcı Madonna, Jane Fonda ve sinema-eğlence aleminin diğer şöhretleri ‘‘Afganistan'daki kadınlara, yetim çocuklara, Afrika'da yoksullara para gönderin’’ diye sağda solda nutuk atıyorlar. Buna karşın yardım kurumları bu ünlülerin hiçbirinden çek almadıklarını bildiriyor.
Oscar ödüllü Paltrow ekranda ‘‘Siz Afganistan'da yoksul dul kadınlara yardım yaptınız mı?’’ sorusuna ‘‘Konuya toplum olarak eğilmeliyiz, bir kişinin yardımı sorunu çözmez’’ yanıtını veriyor. Bebekliğinde gümüş kaşıkla beslenen, zengin aile çocuğu Gwyneth açlığın ıstırabını, boş mideyle bir köşeye büzülüp uyumaya çalışmanın güçlüğünü nasıl bilir?
Haftalar önce aldığım yeni yıl kartındaki mesaj aklıma geliyor: ‘‘Bir akil adam okyanus sahilinde öğle üzeri yürürken az ilerisinde kumlardan tek tek topladığı deniz yıldızlarını yumuşak kol hareketiyle okyanusa atan bir genci görüyor. Yanına yaklaştığında 'Hayırlı günler! Niye atıyorsun bunları denize' diyor. Genç adam 'Güneş tepede, birazdan sular çekilecek, denize atmazsam ölecekler' cevabını veriyor. 'Peki ama bu sahil kilometrelerce uzun. Her taraf deniz yıldızıyla dolu. Ne değiştirecek senin yaptığın?' diye konuşmasını genç nezaketle dinliyor. Ardından tekrar kuma eğilip bir deniz yıldızını parmaklarıyla incitmeden tutup aynı şekilde denize fırlatırken akil adamı yanıtlıyor: 'Suya attığım bu denizyıldızı için çok şey değişti şimdi.’’'
New York sakinlerine yakıştırılacak bir örnek bu. Aradan dört ay geçmesine rağmen New York'lular itfaiyeci, polis, ofis personeli gibi 11 Eylül terör saldırılarında can veren üç bine yakın insanın geride kalan ailelerine yardımda yarışıyorlar. Devlet desteğiyle bugüne kadar toplanan para altı milyar doları aştı. Ölenlere aile başına ödenecek miktar ise bir milyon 650 bin dolar. Ödemeler bu meblağ ile bitmiyor. Hala çeşitli sanat etkinliklerinin hasılatından önemli kısmı ‘‘Terör Kurbanlarına Yardım Fonu’’na aktarılıyor. Manhattan'da New York İtfaiye Müdürlüğü Müzesi'nde fona destek için ‘‘Aramızdaki Kahramanlar’’ adlı bir sergi açıldı. Sergide Süperman, Captain America, Thor, İron Man, Spider Man gibi karikatür macera kahramanlarının saldırıya uğrayan Dünya Ticaret Merkezi'ndeki hayali işlevleri büyük boy tablolarda gösteriliyor. Sergiye çok sayıda tablo bağışlayan Marvel Comics tasarımcısı Matty Ryan yakınıyor: ‘‘Bu karakterlerin hepsi New York kökenli. Ama süpergüçlerine rağmen onlar da herkes gibi terörü önlemekte çaresiz kaldı.’’ Sergide satışa sunulan 100 tablonun parası da yardım fonuna gidecek.
Teröre kurban gidenlerin ailelerine yönelik yardım-bağış kampanyaları süregelirken dramı kazanca dönüştürmekten kaçınmayanlar da yok değil. Dünya Ticaret Merkezi'nin eski hali, Ground Zero denilen çöküntü mahalinin resimlerini yol kavşaklarında, kaldırım üstünde turistlere pazarlayan satıcıların sayısı da kabarık. Bir de New York polis ve itfaiye elemanlarının kullandığı NYPD-FDNY logolu taklit şapka ve kasklar peynir-ekmek gibi satılıyor. New York'lular trajediyi ticarete çeviren işportacılardan şikayete başlayınca çoğu kaçak göçmen olan satıcılar tezgah kapamaya mecbur kaldılar.