Paylaş
Minik otelin plajında Florida'nın ‘Altın Sahil’ini inceliyorum. Fort Lauderdale'den Palm Beach'e Atlantik kıyıları gözalabildiğine uzanıyor. Yanyana sıralı otelleri, çift katlı apartmanları, lüks villaları, rengarenk çiçeklerle bezenmiş bahçeleri, dev palmiye ağaçları ayırıyor. Denize paralel caddede bar, lokanta, dükkanlar dizi halde. Kavurucu sıcaklar bastığı için etraf fazla kalabalık değil. Az ileride bir kaç genç sörfle dalga yavrularına tırmanıyor. Denizi sanki Florya. Su, 50 metre ileride küçük çocukların ancak belinde. Mendil boyu bikinili kızlar, iri adaleli erkekler salınarak geçiyor önümden. Tepede güneş koca bir daire. Tek bulut yok uçuk mavi gökte. Nereye baksam deniz, kum, yeşillik, tropikal bitkiler ve modern binalar.
Florida Tanrı'nın Amerika'ya bağışladığı bir yeryüzü cenneti. İnce kumlara serdiğim havlunun üstüne uzanırken ‘Buralarda yaşamak gerçek mutluluk’ diye düşünüyorum. Gene de içimde bir garip duygu var, yerimden doğrulup çevreye bir daha göz gezdiriyorum. Okyanus karşıda ufuk çizgisiyle birleşiyor. Uzaklarda iki ufak nokta var, tanker olsa gerek. Sağda solda gençler dışında insan yok boğucu güneş altında. Nerede Bodrum, Marmaris koylarının canlılığı, lokanta, kulüplerin karşı sahile ulaşan müziği, gölgeleri suya düşen köprüleriyle Boğaziçi'nın güzelliği. Önemli bir eksiklik var ‘Altın Sahil’in görkeminde. Sahrada kum tanesi, ummanda bir damla gibi hissediyor insan kendisini. Boyut bilmeyen bu muazzam tabloda kaybolmuşluk duygusu basıyor içime.
Aklıma ‘kaybolmak’ isteyenler geliyor bu anda. Onlar için Florida veya New York olsun fark etmiyor. Kırmızı bültenle aranan Ayşegül Tecimer, Miami'nin art-deco gökdeleni Portofino'da gözden ırak yaşıyor. Soygun-vurgun eseri dolarları çuvalla Amerika'ya taşıyan Şişli eski belediye başkanı Gülay Aslıtürk'ün ‘Altın Sahili’nde doğum yaptığı söyleniyor. Ünlü kaçaklardan Engin Civan'ın da Florida'da, Halil Bezmen'in New York'ta evler aldığı bildiriliyor.
Oysa Amerika şaibeli servetlerini taşıyanlar için ideal bir yer değil. Manhattan'ın görkemine, gece-gündüz mola vermeyen hızlı temposuna alışması için başı dik, hesabını veremeyeceği bir eylemi olmaması lazım insanın. Venedik'in rutubetli Canale Grande'si, Amsterdam'ın sevimsiz Amstel Gracht'ını kıskandıracak cazibede Florida kanallarının iki yanındaki villalarda servetleri alın teriyle kazanılmış insanlar yaşıyor. Ama Ayşegül, Gülay, Civan ile New York'un gözde semtlerinde lüks dairelere kapanmış Bezmen'ler ve benzerleri gibi kaçağı oynamıyor bu kimseler.
Ünlü Türk kaçakları New York girişindeki Hürriyet Abidesi kaidesine yazılı mesajı yanlış okumuşlar. Emma Lazarus'un kaleme aldığı mesaj ‘Baskı, esaret altındakilere kapımız açık’ diye yeryüzünün insanlarına çağrıda bulunuyor. Adresi saklı, kimliği gizli, telefonu başka isme kayıtlı soyguncu, vurguncu, yasa kaçağı taifesi için geçerli değil bu davet. Dili, adet ve geleneği farklı bu ortamda Amerikalı'dan dost, arkadaş bulmaları kolay olmayacak. Üstüne üstlük burada yaşayan Türkler arasına çıkacak yüzleri de yok.
Efe Özal dahi doğa zenginliğiyle ünlü Atlantik yakasında hangi parayla satın aldığı belli olmayan mülkünü de sonunda elden çıkardı. West Palm Beach'de bir milyon dolarlık lüks villayı 300 bin dolar zararla satmaya mecbur kaldı.
Emekli, memur, işçi, öksüz ve yetimlerin hakkı olan düzinelerle okul, hastane, ucuz konut yapılacak paraları Amerika'ya taşıyan ünlü kaçaklar kurtuluşu Amerika'ya kapağı atarak bulacaklarını sanıyorlarsa büyük yanılgı içindeler. Yasaların geçerli olduğu dev ülkede bir gün kapıları çalınıp bavulla taşınan paraların hesabını soranlar çıkacak karşılarına. Veya kişiliksiz yaşamdan usanıp herşeyi göze alarak vatana dönecekler.
Sonsuza kadar kaçak ancak Holywood filmlerine özgü bir senaryo.
Paylaş