Çehresini hayal meyal hatırlıyorum. Akşamları arabamı almak üzere yanından geçerken tel parmaklıklı çit arkasında siluetini görürdüm. Taşımacılık şirketi Josef'in donuk görünüşlü ofislerinin kapısını mekan edinmiş bir evsizdi.
Kapı önündeki mukavva kutu içinde gecelerdi. Boyuna kısa geldiği için ayaklarını karnına çekmesine rağmen lastik ayakkabıları gene dışarda kalırdı. Zaman zaman yatak niyetine kullandığı kutu önündeki bardaklara buruşturup attığım kağıt paraların dahi farkında olduğuna emin değilim. Birkaç laf etmeye dahi teşebbüsten çekindim. Kainatın en önemli kentinde yaşanan dramının suçluluk utancını paylaşmaya gönlüm razı olmadı hiç.
Önceki akşam bir kez daha Josef'in önünden geçerken içim ezildi. Mukavva kutunun arkasındaki kapı üstüne karakalemle yazılı bir duyuru asmışlar. ‘‘Dino'nun Anısına’’ diye başlayan duyuru şöyle devam ediyor: ‘‘Evsiz'di. 15 Ocak '03 de öldü. 49 yaşında idi. İyi insan, iyi arkadaştı. Canı, soğuğu ve imkansızlıklarıyla bütünleşmiş New York yaşamına daha fazla dayanmadı.’’
Kim yazdı?
Yazılar kalp şeklinde çerçeveye alınmış. Yan tarafında ‘barış’ simgesi. Mukavva kutu önünde boynu bükük krizantemler, uzun saplarında hala dik duran kırmızı güller vazo içinde. Kapı köşesinde tel süpürge, bir de adam boyu kauçuk bitkisi.
Rüzgar rotasını hesaplayıp arkamdaki beton sütunun arkasına sığınarak bir sigara yakıyorum. Tekrar okuyorum Dino için yazılmış birkaç satırlık ağıdı. Herhalde kendi gibi evsiz arkadaşı yazmış olmalı. Yarım asırlık bir ömrün böylesine özetlenmesine gönlüm razı olmuyor ama yapacak bir şey de yok artık. Acaba nasıl bir ailede dünyaya geldi? Ana-babası kimdi? Başından evlilik geçti mi? Eğitimi neydi, bir işte çalıştı mı? Nasıl evsizler ordusuna katıldı? Çoluk-çocuk, yakın akrabaları, eğer varsa, Dino'nun akıbetini biliyorlar mı? Keşke tanışıp konuşsaydım diye hayıflanıyorum.
BM'NİN KOMŞUSU
Dino'nun kapı aralığındaki mekanı BM binasından bir sokak aşağısında. Dünya toplumlarının sorunlarına çözüm bulmak amacıyla kurulmuş bu örgütün katlarından dondurucu soğuk ile bunaltıcı sıcağı kutu içinde geçiren kader mahkumunun yaşamını noktaladığı mekanı görmek mümkün. Ama kimin umurunda? Evsizler, yoksullukla kıvranıp McDonalds önündeki çöp sepetlerinde köfte-ekmek artığı arayanlara sıcak aş, başını sokacağı bir çatı bulmak BM'nin işi değil ki? Zenginliği, refah düzeyi dillerden düşmeyen Amerika'nın dışlanmış insanlarına el uzatması lazım.
Gözümün önünde Dino'nun siluetiyle Saddam'ın görüntüleri canlanıyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush uluslararası camiayı sürekli tehdit ederek Saddam'ı ortadan kaldıracak bir savaşın desteklenmesini istiyor. Amerika'nın yeni bir Irak harekatı için harcayacağı meblağ yüz milyar dolara yakın. Bush ‘‘Saddam insanlık düşmanı. Güvenliğimiz için bu sorunu yok etmeliyiz’’ diyor. Kara mizahın dik alası bu.
Amerika nerde, Saddam nerde? Arada bir düzine memleket, koca bir okyanus var. Saddam rejimi büyüteç altında izleniyor. Karadan havadan, geceli gündüzlü gözaltında. Çevresindeki ülkeler için Saddam tehlike bir yana sorun dahi değil uzun zamandır. Gel de Bush'a anlat!
Teksas gelenekleriyle yetişen Bush tipik bir kovboy. BM tarihinde benzerini hatırlamadığım kabadayılık üslubunu uluslararası diplomasiye yerleştirmeye çalışıyor. Oysa Bağdat yolunda sarfedeceği onca milyar doların faiziyle öz vatandaşı Dino gibilerini kapı aralıkları, kuytu köşelerden çekip insan gibi yaşam düzenine sokması işten bile değil.
Amerikalılar doğuştan kabadayı bir millet. Kovboylara da düşkün. Ünlü politikacı, ABD'nin eski dışişleri bakanlarından Dr. Henry Kissinger dahi bir röportaj sırasında tekrar hayata geldiğinde hangi mesleği seçmek istediği sorusuna ‘‘Belimde bir çift tabancayla, at üzerinde bir Teksas kasabasına giren kovboy olmak isterdim’’ diye yanıt vermişti.
KOVBOYLARIN ASIL İŞİ
Kovboyların esas işi sığır gütmek. Hollywood çoban karakterlerine bir çift tabanca verip beyazperdeye getirmiş. Kızılderili neslinin kökünü kazıdıkları da masal. Esas çatışmalar toplu, tüfekli askerlerle semersiz at üstünde silahı ok-yay olan yerliler arasında geçmiş. Modern çağda yoksulluk, sefalet gibi sorunları çözüm getirmesi gerekenler kovboy değil. New York ve diğer kentlerde Dino ve benzeri gariban takımının ızdırabına son verecek kişiler belediye başkanları.
New York'un çiçeği burnunda belediye başkanı Michael Bloomberg, adını taşıyan dev bir medya kuruluşunun sahibi. Milyarder işadamı Bloomberg'in hayatında bir gün dahi kavurucu soğukta sokakta kaldığını, yarım gününü aç geçirdiğini sanmıyorum. Manhattan'da inşası bitmek üzere olan iş merkezinin maliyeti 100 milyon doları aşıyor. Çevresindeki gökdelenlerin servis kapılarında evsizlerin yan yana gecelediğine çok şahit oldum. Bloomberg limuzininden sokağa inip haşmetli binaların çevresini mesken edinen unutulmuş insan manzaralarını görerek harekete geçerse Dino'nun ruhu şad olur.