O’Henry üretken bir yazar. Gösterişsiz bu meyhanenin plastik örtülü masasında yüzlerce hikaye ve şiirlerini kaleme almış. Pazar yazım için Amerikalı hikayecinin masasında ilham beklemeye kalksam meyhane kepenk indirine kadar beklemem gerekecek. Kasaya ödeme yapıp sokağa çıkıyorum.
Yazı aratmayan sıcak bir haziran günü,
Pete’in Meyhanesi’nde kaldırımdaki masalar erkenden kapılmış. Benim için sorun yok, içeride oturacağım.
Burası,
New York’un en eski meyhanesi. Kayıtlara göre 1864’ten bu yana faaliyetini sürdürüyor. Oysa şöhreti
akşamcılara bir asırdır verdiği hizmetten değil,
O’Henry’den kaynaklanıyor. Esas adı
William Sydney Porter olan ünlü hikaye yazarı, klasik sınıfına giren eserlerini
Pete’in Meyhanesi’nde yazmış. Dış tente üzerinde "
O’Henry’nin meşhur ettiği yer" ibaresi var.
Gözlerim meyhane loşluğuna alışırken, soldaki ilk masaya yerleşiyorum. Duvarda
O’Henry’nin resmi, el yazısıyla bir mektup,
Magi’nin Hediyesi’nden birkaç alıntı çerçeve içinde. Bir de not düşülmüş: "
O’Henry, Magi’nin Hediyesi’ni bu masada yazdı."
*
Konusunu henüz tespit etmediğim pazar yazımı burada kağıda dökmeye kararlıyım. Anılarım lise yıllarına, belleğimde bölük pörçük kalmış
Magi’nin Hediyesi’ne uzanıyor. Hazin bir aşk hikayesi bu. Birbirine çılgınlar gibi aşık, yoksul ama mutlu bir çift hikayenin kahramanı
, Della ile
Jim, genç bir karı-koca.
Alımlı bir kadın
Della, gür saçları beline kadar iniyor. Kocası
Jim’in eşinden sonra en kıymetli varlığı altın bir saat.
Noel yaklaşıyor. Zenginlerin yanı sıra dar gelirlilerin de yakınlarıyla hediye teatisinde bulunduğu gün
Noel. Oysa bu çiftin hediye alacak parası yok. Erkek, akşam eve geldiğinde eşine parlak ambalajlı bir kutu getiriyor. İçinde pahalı bir mağazadan alınmış irili-ufaklı taraklar var. Kadının çehresindeki mutlu ifade donuklaşıyor. Göz pınarlarında yaşlar birikiyor.
Jim şaşkın, bakışları eşinin saçlarını kucaklayan eşarbına takılıyor.
Della eşarbını çıkarıyor, beline uzanmış saçları kulak hizasında kesilmiş. Erkek donup kalıyor. Eşinin masa üstüne koyduğu küçük kutuda altın bir zincir var. Çocukluğundan beri makas görmemiş saçlarını kestirerek berbere satan
Della, karşılığında
Noel hediyesi olarak kocasının saati için zincir satın almış.
Jim ise tarak setini almak uğruna altın saatini satmış. Karşılıklı derin, sınırsız, özveriyle beslenen bir sevginin hikayesi,
Magi’nin Hediyesi. Yazar gerçek bir ilişkinin öyküsünden mi esinlenmiş, bilmiyorum.
Pete’in Meyhanesi’ndeki çerçeveli notta
O’Henry’nin klasikler arasına giren bu hikayeyi 1905 yılında yazdığı belirtiliyor.
*
O’Henry üretken bir yazar. Gösterişsiz bu meyhanenin plastik örtülü masasında yüzlerce hikaye ve şiirini kaleme almış. Pazar yazım için
Amerikalı hikayecinin masasında ilham beklemeye kalksam meyhane kepenk indirine kadar beklemem gerekecek. Kasaya ödeme yapıp sokağa çıkıyorum.
*
Güneş,
Victorian mimarisindeki evler ardında kaybolmuş. Programımda
Hugh Jackman ile
Rebecca Romjin’in ’
X-Man: The Last Stand’ filmi var. Sarışın güzel
Romjin, kamera karşısına çıplak vücudu boya ile kaplı çıkıyor.
Chelsea’de
Clearwater sinemasının iki köşesinde trafik kilitlenmiş, polis araçları üstünde yanar-döner lambalar pırıltı saçıyorlar. Görünürde polisiye olay yok ama burası
New York, bir sebebi olsa gerek.
Birden, belleğimde hafta ortasında bize özel ulakla teslim edilen bir mektubun içeriği çağrışım yapıyor. Gönderen ’
Tanrı’nın Şahitleri’ adında
İncil’i yorumlayan koyu bir
Hıristiyan araştırma kuruluşu. Ürkütücü ikazlar var mektupta: "Sembolik
İncil kodlarına göre
Amerika, insanın sebep olduğu bir kıyamete şahit olacak. Bu kıyamet, nükleer bombalarla gerçekleşecek. 9 Haziran’da güneşin doğuşu ile 10 Haziran güneş’in batışı arasında teröristler 7 nükleer bomba ile
New York’a saldıracaklar. İlk nükleer bomba,
Manhattan’da
Birleşmiş Milletler binasına düşecek. Hayati önem yaşıyan uyarımızı dikkate alarak dinsiz dahi olsanız Haziran’ın ikinci yarısından önce
New York’u terk edin. Ama esas kıyamet, 23 Mart 2008’de başlayıp 20 Ağustos 2008’e kadar sürecek. Gerçek
Hıristiyanlar dışında, insanlık yok olacak. 220 din bilgini yıllarca süren
İncil araştırmalarıyla bu sonuçta görüş birliğine vardılar."
Günü, tarihi ve sayısının açıklanmasıyla nükleer bomba saldırısı olur mu hiç?
Hıristiyan kuruluşun deli saçması iddialarını ciddiye almak için insanın üşütmüş olması lazım. Ama
New Yorklular, 11 Eylül terörünü hálá unutmuş değil. Acaba
Chelsea’deki polis araçları, benzeri bir ihbar üzerine mi sinema çevresini kordona almışlar? Saatimdeki tarihe bakıyorum Haziran’ın 10’u. Bomba patlamış olsa duyulmaz mıydı? Güneş battığına göre
New York’a saldırıyı da atlatmış sayılırız. Sırada Mart-Ağustos 2008 tarihleri var dünyayı yok edecek kıyamet günü için.
*
O’Henry’nin uğrağı
Pete’in Meyhanesi,
Chelsea yürüyüşünde polis birikimi, şakası dahi tüyler ürperten nükleer bomba saldırıları, seksi
Rebecca Romjin’in anadan üryan vücudunu düşünerek yoluma devam ediyorum. Pazar yazımda nelerden bahsedeceğime hálá karar vermiş değilim. Hem de
New York gibi yazı malzemesinin bol olduğu bir kentte. En iyisi eve gidip TV’de
Tony Ödül Gecesi’ni seyretmek.