Paylaş
Miami'nin en işlek caddesi South Street açık hava saunası gibi. Yakıcı öğle sıcağında sokaklar bomboş. Buzhaneyi aratmayan lokanta ve barlar aksine insan almıyor. Yürüyüşten vazgeçip girdiğim lokantanın barında kahve ısmarladıktan sonra tepedeki ekranda gündüz haberlerini izlemeye başlıyorum.
Baş haber gene Bill Clinton'ın stajyer Monica'yla seks kaçamaklarına karşı savunması. Yan taburede eti, budu yerinde genç bir kadın, dantelli sütyen altında karış boyu şort giymiş. Monica'nın resmi ekranda belirince ‘‘Bu milletin uğraşacak işi yok mu bu zengin ‘sürtük' için koca Başkan ifadeye zorlanıyor?’’ diyerek dudak büküyor.
Görüşüne olumlu yanıt veriyoruz. ‘‘Clinton'la gönül rızasıyla yatmış, kimse de zarar görmemiş. Hillary'den başkasını ilgilendirmez bu iş. Evli hangi erkek yatmıyor ki?’’
Cevabımı beklerken beni tepeden tırnağa süzüyor, sonra ne iş yaptığımızı öğreniyor. ‘‘Ya siz?’’ deyince rahatça ‘‘Hayat kadınıyım’’ diyor. Kahvemden uzun bir yudum alıyorum. O devam ediyor, ‘‘İnsanlar kanlar içinde dövüşen boksörleri seyretmeye para veriyorlar, ringde sakatlanan, ölenler de oluyor ama ceza vermiyorlar. Ben iki çocuğuma bakmak için para karşılığı sevişiyorum. Baskın olunca cezaevine götürüyorlar. Amerika özgür bir ülke. Bu iş suç sayılmamalı, değil mi?’’
Amerika’nın tanımı hür insanların toprağı ifadesiyle başlıyor. Ama özgürlük kim için ve nereye kadar. İngiliz müstemlekesi döneminden kalma ve hala geçerli yasalar günah ile suç arasında fazlaca bir ayrım tanımıyor. Oysa zinadan cinayete çeşitli suçlarda adalet terazisi çoğu kez zengin, nüfuzlu ve şöhret sahipleri lehinde işliyor. Adını Debbie diye veren sarışın hayat kadını geçimini karşısına çıkanla yattığı için hapse giderken yüksek sosyete mensupları, Hollywood şöhretleri, süper modeller, ünlü işadamları zina işlediğinde yasalar tatile giriyor.
Peki ya Bill Clinton? Onun durumu başka. Özel Savcı Kenneth Starr, ABD Başkanı'nı eşi Hillary'yi Monica'yla boynuzlattığı için değil seks yaptığını inkar ederek yalancılığını ve yasaları engellediğini kanıtlamaya uğraşıyor. Gene de, 40 milyon dolar masrafa yol açan tahkikatın kökeninde politik nedenler yatıyor. Yoksa 200 küsur yıllık geçmişinde zina yaptığı için hayat kadını Debbie gibi demirparmaklık ardına giden tek bir Başkan yok. Örnek mi istersiniz?
Devletin kurucusu Washington'dan Jefferson, Jackson, Lincoln, Cleveland, Wilson, Harding, Eisenhower, Kennedy, Lyndon Johson ve Bush'a kadar iki düzineye yakın ABD Başkanı'nın evlilik dışı ilişkiler sürdürdüğünü tarihçiler belgelerle kanıtlamışlar. Çoğunun heykeli dikilen, harp gemilerinden cadde, meydanlara adları verilen liderler arasında Andrew Jackson'ın kocasından boşanmadan bir kadınla evlendiği, Jefferson ve Cleveland'ın metreslerinden çocuk sahibi oldukları, diğerlerinin birden fazla dost tuttuğu da herkesin bildiği şeyler.
Oysa Amerikan halkı evlilik dışı ilişki sürdürdüğünü kesin bildiği başkanların ikinci dönem için iktidara gelmelerine yeşil ışık yaktığı da ortada. Konu zina yerine yalancılık olunca iş değişiyor. Amerikan sistemi devletin tepesinden başlayıp yönetim kadrosu, kongresi, bürokrasisi ve özel sektöründe ‘yalan-dolan’a, ‘soygun-vurgun’a, ‘rüşvet-nüfuz suistimali’, ‘haksız servet edinme’ye izin vermiyor.
Bezmen, Aslıtürk, Ilıcak, Tecimer, Civan gibi yasa kaçakları Türkiye'ye polis refaketinde dahi dönseler ‘‘Vatan sizinle gurur duyuyor’’ diyecek safdiller mutlaka çıkacak. Amerikan halkı ise suistimali yalanla örten böylelerine merhamet gösterecek kadar budala değil.
Amerika kudret sahiplerinin dokunulmazlığına izin vermediği gibi yasaların üstünde güç tanımıyor. Uygarlık, demokrasi ve özgürlükler bu temel üstüne kurulmuş. Örnek alınacak Amerika da işte bu. Rastgele seçilmiş bir savcının dünya lideri ülkenin liderini sorguya çekmeyi başarması boş yere değil.
Paylaş