Newyork Newyork







Doğan ULUÇ
Haberin Devamı

İz bırakan anılar

Telefonda kimle konuşsak hasta. Herkes soğuk algınlığı, hafif gripten şikayetçi. Her karşılaştığında bir diğerini kucaklayıp öpen insanlar, ‘‘Aman yaklaşma, sen de kaparsın’’ diye geriye çekiliyor. Kışın getirdiği arazları genelde hep başkalarında gördüğümüz için fazlaca önemsemiyoruz. Ama kendi kendimize nazar değdirdik. Kuzeyden inen soğuk dalga bizi de esir aldı. Okyanus suyunu ısıtıp kış ortasında New York'a yaz havası taşıyan El Nino'yu özlemle aramaya başladık. Yabancı meslektaşlarla ertelediğimiz yılın muhasebesi buluşmamızı hafta başında gerçekleştirdik.

Bu kez aramızda mesleğe yeni başlayanlar da var. Clinton dönemini değerlendirme, George W. Bush'un kabinesi hakkında görüş alışverişine hazırlanırken Amerikalı genç bir radyocu, ‘‘Anılarınızda iz bırakan olayları anlatsanız olur mu?’’ diye ortaya laf attı. Tüm grup onay verdi bu teklife. Oldum olası üç-beş kişi önünde dahi olsa şiir okuma, komik veya açık saçık hikaye anlatmayı beceremem. Yıllar önce Nurcan Akad, Ferai Tınç dahil bir grup Hürriyetçi ile Beyoğlu'nda bir meyhanede yemek sonrası solo şarkı seansı başladığında sıra bana gelirken içimden, ‘‘Muazzez Abacı burada olsa benim yerime söylemesi için bir yıllık maaşımı veririm’’ diye geçirmiştim.

Neyse ki meslek anılarını nakletmek için özel yetenek gerekmiyor. Amerikalı, İtalyan, Pakistanlı, Hollandalı gazetecilerin çoğu tanınmış politikacılarla görüşmelerinde kısmen yazılarında yer almayan hususları anlattılar. Sekreteriyle kırıştıran evli bir dışişleri bakanı, garsonun üstüne kahve dökmesi üzerine feryat eden bir parti lideri, kendisine kur yapan kadın bakana soracağı suali şaşıran muhabirin durumu, özel röportaj verdiği gazeteciyi akabinde bir basın toplantısında yalanlayan bir diğer bakanın söylediklerini ilgiyle dinledik.

Benim hikayem Güney Amerika'ya uzanıyordu. Falkland-Malvinas Harbi'nde Arjantin'de üç ay kaldım. Bu ülke ile İngiltere arasında acıklı bir harp izledim. Sıkı bir basın sansürü altında çalıştık. Buenos Aires Sheraton Oteli'nde hergün öğleden sonra Arjantin Silahlı Kuvvetleri'nin sözcüsü Deniz Albayı Juan yabancı basına olup bitenler hakkında bilgi verirdi. 20 dakika süren brifingde beni ve sanırım diğer gazetecileri en fazla rahatsız eden husus İngiliz gazetecilerin aşırı küstahlığı idi. İngiliz muhabirler otel karşısındaki Britanya Meydanı'nda futbol oynadıktan sonra kirli eşofmanlarla brifinge gelip sözcü Juan'a, ‘‘Adaların adı Malvinas değil Falkland. Başkent Port Argentino değil Stanley’’ diye düzeltme getirip, ‘‘ Söylediklerin yanlış, BBC'ye göre iki uçağınızı düşürdük’’ şeklinde çıkışırlardı.

Harbe tutuştuğu ülkenin muhabirlerinden kendi vatanında sürekli zılgıt yediğinde renkten renge giren Albay Juan'a bir gün, ‘‘20 dakikanın yarısı tercümeyle, beş dakikası Malvinas-Falkland isim tartışması, karşılıklı yalanlamayla geçiyor. Bize zaman kalmıyor.’’ deyince ertesi gün İngilizlere ‘‘Benimle çatışmakta ısrar ederseniz size yanıt vermeyeceğim.’’ dedi ve konu kapandı.

Oysa ABD'nin desteğini alan seçme İngiliz komandolarının apartopar Falkland cephesine gönderilen Arjantinli liselileri kıyımı, silahsız eğitim gemisi Belgrano'nun savaş alanı dışında torpillenip yüzlerce deniz öğrencisinin öldürülmesi tüm dünyada infial yarattı. Cesetleri okyanus dibine çöken öğrenci ailelerinin ağlaşmalı toplantısında karşılaştığım Albay Juan'a veryansın ettim: ‘‘Brifing verdiğiniz otel karşısındaki meydanın adı 'Britanya Meydanı.' İngilizler hayatında silah tutmamış gençlerinizi öldürüyor. Benim ülkem harpte olsaydı Türk halkı meydandaki levhayı söker atardı. Utanç verici bir durum bu.’’ Sert çıkışım bittiğinde sözcü Juan'ın çehresi mosmor olmuştu. Başı öne eğik, ‘‘Haklısınız. Bu konuyu ele almalıyız.’’ dedi. Harp sona erip New York'a döndüğümde Arjantin'de tanıdığım bir muhabir, meydanın ‘‘Plaza Argentino’’ (Arjantin Meydanı) şeklinde isim değiştirdiğini bildirdi.Arjantin adı geçtiğinde çirkin bir harbin anılarımda iz bırakan bir kalıntısı bu. Gene de yoğun İngiliz hayranlığı içindeki bu insanlara güvenim yok. Resmen isim değişikliğine rağmen belki de aralarında hala bu meydandan binlerce evladının canına kıyan ülke adıyla söz ediyorlardır.

Yazarın Tüm Yazıları