Paylaş
Nesli tükenmiş insan
O çocukluk günlerimizde renklisi şöyle dursun siyah-beyazlı televizyonla dahi tanışmamıştık. Kiss, Best, Power FM gibi İngilizce adlı radyolar da yoktu. Eğlencemizdeki kısıtlılığı mahalle arsalarında oyunlarla telafi ederdik. Yüreğimizi alevlendirip, duygularımızı coşturan hafif Batı müziğine yaşımız elvermediği için kaçak girdiğimiz sinemalarda Amerikan ve Avrupa filmleriyle aşina olduk.
Ama Ankara Radyosu'nda ‘‘Koşuş, koşuş radyo başına, her Cumartesi günü’’ anonsuyla başlayan ' Radyo Çocuk Klübü'' programını iple çekerdik. Ayşe Abla hikayelerini, Tarık Abi ( Bulut )nin müziğini nefes kesip izler, dar dünyamıza renklendiren programın hiç bitmemesini isterdik. Yüzlerini görmediğimiz bu ikili, çocuk dünyamızın merkeziydi.
Yıllar sonra Tarık Bulut'un Amerika'ya göç ettiğini öğrendim. Yetişme yıllarımın kahramanı Yeni Dünya'da artık miniklere değil büyüklere yönelik programlar hazırlıyordu. New York'taki resmi turizm büromuz adına Atlantik yakasından Pasifik'e, Göller bölgesinden Meksika Körfezi'ne kıta ülkeyi enine boyuna dolaşıp Türkiye'nin tanıtımını yapıyordu. Amerika'nın köyünde kasabasında ilinde ilçesinde yazıp seslendirdiği şarkılarını orgu eşliğinde yorumluyor, müzik faslını bitirip anavatandan gelip-geçen uygarlıklar, sanat ve kültür hazinemiz hakkında konferansa başlıyordu. Bugün dahi Tarık Abi kadar Türk kimliği ve Türkiye'yi Amerika'nın en ücra köşelerine taşıyan bir başkasının olduğunu sanmıyorum. Ufak yapısında müzik, kültür elçiliğini yoğuran, tek başına çok sazlı konser verebilen bir şovmendi.
Çocukluğumun bu önemli şöhretiyle New York'ta ilk karşılaşmamda heyecanlanmadım dersem yalan olur. Amerika'da Türklerin gözdesi haline gelen Tarık Abi'nin anlattıklarını anılarımla süsleyerek dinliyordum. Anavatanda konservatuar eğitimini takiben Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası'nda timpanist olarak çalışmaya başlamış, radyodaki programlarıyla da çocukların gönlüne taht kurmuştu. Sayısız timpanistin yetişmesinde rol oynayan Tarık Bulut'u geçen yıl Türkiye Filarmoni Derneği ‘‘ Hocaların Hocası’’ ünvanıyla ödüllendirdi.
Yarım yüzyıldır yaşadığı Amerika'da Türkiye'den gelen devlet ve hükümet başkanları onuruna düzenlenen gecelerde, resmi balolarda müzisyen oğullarıyla oluşturduğu grupla sanatını sergiledi. 15 yıl önce taşındığı Florida'da bir dergi Tarık Bulut'u kapak röportajında ‘‘Müzik Adamı’’ diye lanse etti.
Çeşitli bölgelerde müzikli-konferanslarına izleyen Amerika'lılar yanısıra Rum ve Ermeni'lerin ‘‘Türkiye ve Türkleri bize Tarık sevdirdi’’ beyanları lokal basında sık sık yer aldı.
Bizce Tarık Abi'nin en büyük özelliği ‘‘adam gibi adam’’ olması. Ağzından ‘‘Hayır’’ sözcüğü çıkmayan, düşkünle ekmeğini paylaşan, iyilikseverliği bitmez, tükenmez bir insan. Yazar Ahmet Say ‘‘ Gerçek bir müzikçi. Anasından müzikçi doğmuş, ne yaparsa yapsın müzikçi olarak ölecek.’’diye söz ediyor. Onu yakından tanıma şansına sahip olmuş biri ‘‘Bir ağabey ki müziksiz olamaz, üretmekten yorulmaz. Müzik tarihine sen geçmezsen o tarih tarih sayılmaz’’ mesajını gönderiyor. Tarık Abi ise kendisini şöyle anlatıyor : ‘‘Piyanist değildi ama piyano çalardı. Kompozitör, bestece değildi ama birşeyler yazardı. Şarkıcı olmadan şarkı söylerdi. Sesimle sazımı başka bir alet gibi kullanıyorum. 50 yıldır dil, din, Türklük ve milli kültürümden kayba uğramadım.’’
Amerika'da Türklerin gözbebeği şimdi 80 yaşında. Oysa hala zıpkın bir delikanlı görünümünde. Önceki gün Türkiye'ye giderken bize uğradığında iki ses bandı bıraktı. ‘‘Konuşarak, enstrüman çalarak, koyabildiğim kadarıyla eski ve yeni müziğimle renkli bir hayat tablosu çizmek istedim. Adı ' Müzikli Yaşantım.' Gayem yeni kuşaklara birşey bırakmak’’dedi bir çırpıda. Anavatana gidiş heyecanı sevecen çehresine vurmuş.
Nesli tükenmiş bir insan Tarık Abi. Yüzünü çok ender görmemize rağmen özlemini hissediyoruz. Ruhsal zenginliğe kavuşmuş böyle insanlar yaşarken sevgimizi duyurmamız gerekiyor.
Paylaş