Paylaş
Acele mi ettik?
Kara topraklar örtüldü canımız, ciğerimiz masum insanlarımızın üstüne. Bedenleri soğudu, anıları taze. Ve hep öyle kalacak. Çoğunluğu yıllardır ‘‘geliyorum’’ diyen felaket ikazı raporlarını umursamayıp tedbire gerek görmeyenlerin, gözü bir salvoda köşeyi dönme azgınlığına bürünmüşlerin kurbanı. Olağanüstü bir durum patlak verdiğinde eli ayağı birbirine dolaşan bir kısım yetkililerin kurtarma işlemlerinde yetenek yoksunluğu, işbilmezliği tuz biber ekti hepsinin üstüne.
Türkiye'de politikacı çok ama devlet adamı yok. Deprem bu acı gerçeği ortaya çıkardı.
Binleri aşkın can kaybına neden olan deprem Türkiye'yi yarım yüzyıldır benzeri görülmemiş yoğunlukta yabancı basını işgal etti. Televizyonlar felaketi yerkürenin en ücra köşelerine taşırken gazeteler, haber ajansları Türkiye'yi günlerce baş haber olarak öne çıkardılar. Yaralarımız sarılmadan genel bir felaket muhasebesinde Türk insanının yıkılmaz moral gücünün bir kez daha sergilendiğini gördük.
Yayınları tüm Amerika'yı kaplayan TV kanalları İzmit, Adapazarı, Gölcük ve İstanbul'un Avcılar'ı gibi yerlerde felaketzedelere ilk yardıma koşanların çevre il ve ilçe halkı olduğunu bildirdiler. Yabancı yardım örgütleri insanların çoğu yerde enkazı çıplak elle kazdıklarını ifade ederek böylesine toplum dayanışmasına hiçbir yerde şahit olmadıklarını belirttiler.
Amerikan Kızıl Haç'ının Philadelphia örgütü sorumlusu Frank Donaghue ‘‘Türk ruhunun asaleti bambaşka’’ diye çeşitli TV programında yeralan röportajında verdiği örneği şöyle anlattı : ‘‘Gölcük'e gitmek üzere bir taksiye bindim. Şoför ilk fırında durdu, cebindeki bütün parayı çıkardı, ekmek verin dedi. Bağaj, arka koltuklar ekmekle doldu. Gölcük'e geldiğimizde önüne çıkan herkese ekmek dağıttı.’’
Gece-gündüz gazetelerde, ekranlarda yıkıntı görüntüleri, genç-yaşlı insanların enkaz altında çıkarılması, cansız bedenlerin taşınması Amerikan kamuoyunda Türkiye'ye yönelik ender bir sempati dalgalanmasına, yaygın bir yardım kampanyası oluşmasına yol açtı. Hıristiyan, yahudi yardım kurumları üyelerine çağrıda bulunurken çeşitli bölgelerde Türk camileri cemaatlerinden bağış toplamaya başladılar. Kıbrıs Barış Harekatı'ndan bu yana Amerika'da Türk toplumunda bu denli bir dayanışmaya şahit olmadık. Felaket Amerika'daki Türkleri kısa zamanda biraraya getirdi. Türk süpermarket, bakkal, kasap işleticileri, benzin istasyonları, çeşitli meslek erbabı Hürriyet'te listesi yayımlanan kurumlara, banka hesaplarına mali güçleri nisbetinde para göndermeye başladılar. İlkokul öğrencileri kumbaralarında biriktirdiklerini, emekliler tasarruf hesaplarındaki paraları büyükelçilik, konsolosluklara ve Türk bankalarında açılan deprem yardımları hesaplarına yatırdılar. Türk personelin çağrısı üzerine New York Hilton lobisinde bir yardım sandığı kuruldu.
New York'tan Miami'ya, Chicago'dan Los Angeles'e çok sayıda vatandaş ve ırkdaşımız kişisel eşya yerine ilaç, çadır, tıbbı malzeme, battaniye ve çadır dolu konteynerlerle Türkiye'ye uçtular.
Felaket vukuunda Türkleri kapalı yumruk gibi birleştiren duygu şahlanması sürerken 14 yıl önce Colombia'da bir doğa afeti zihnimde çağrışım yapıyor. Başkent Bogota'nın dışında Armero ilçesinde 25 bin kişinin bir gecede lav altında yok olduğu gecenin sabahında felaket yerindeydim. Basınçlı su ile temizlenen cesetleri, lav altında kalan evlerin durumunu, kurtarma faaliyetlerini günlerce izledim. New York'a döndükten sonra lav baskınının dokuzuncu gününde dahi kurumuş tabakalar altından canlı insanların çıkarıldığını TV ekranlarında gördüm.
Türkiye'deki kurtarma faaliyetleri depremin yedinci gününde durduruldu. Acaba acele mi ettik bu konuda ?
Paylaş