Meraklısına müjdeler olsun, kanlı bıçaklı filmler peş peşe
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Dirseklerim tezgahta, önümde henüz sayfalarını açmadığım bir akşam gazetesi, gözlerim raflara dizili cicili bicili içki şişelerinde. Tanıdık barmen soruyor: ‘‘Her zamankinden mi?’’ Açık avucumu diklemesine kaldırıp ‘‘Bekle biraz’’ diyorum.
Gerginlik atma saati bu. Gazetede şöhretlerin dedikodu haberlerini okurken bir duble buzlu votka yudumlayacağım. Bu arada dudak tiryakiliği yaptığım bir kaç sigarayı tüttüreceğim. Yıllardır rutine dönüşmüş bir alışkanlık bu. Oysa şişelerin üstünde daire içinde sigarayı çapraz kesen çizgi zevk özgürlüğüme set çekiyor. Alt kısmında yazılı ikaz: ‘‘Kusura bakmayınız, sigara yasak.’’ Özgürlüğü sınırsız dünya kenti New York'ta sigara içimini yasaklamak saçmalığın dik álásı.
Sigara eşliğinde olmasa içki şöyle dursun sabah kahvesini dahi aradığım vaki değil. Eş-dostla yemekli sohbetlerde sigara, çatal-bıçak kadar önemli benim için. Tiryaki olmayan sanatçı arkadaşım Burhan Doğançay dahi bana kolaylık olsun diye buluşacağımız lokantaların sigara içilen bölümünde yer ayırtırdı.
Belediye Başkanı Michael Bloomberg'ün milyonu aşkın New York'lu tiryakilere azizliği bu. Başkan ilkin sigaraya zam getirdi. Tek paketin fiyatı bir gecede sekiz dolara fırladı. Ardından bar, lokanta, kulüplerde tütün kullanımı tümüyle yasaklandı.
Tanıdık barmenler, duman olan bahşişleri hatırlayıp akşamcıların ziyaretini özlüyor olmalılar. Şimdilerde, uluslararası anlaşmalar gereğince Bloomberg yasağının ulaşamadığı Birleşmiş Milletler barında içki-sigara ikilisini yaşatmaya devam ediyorum.
Sigara boykotu bir yana son günlerde bir zam furyası içinde New York. 11 Eylül terörünün sebep olduğu ekonomik zarar, zam kontrolündeki apartmanlara yüzde 10 civarında kira artışı getirecek. Bir milyona yakın kiracı için, ben dahil, önemli bir bütçe açığı kapıda. Hafta başında metro-otobüs bilet fiyatı 25 cent artışla iki dolara çıktı. Kısa mesafede dahi zaman kaybı saydığım için otobüs tercihimi de kısıtlamam gerekecek. Kolesterolümü ilaçsız düşürmeye uğraşan kardiyolog Özgen Doğan'ın yürüyüşe başlama tavsiyesini mecburen yerine getireceğim.
New York mayıs ayında yeniden bir canlanma içinde. Ekonomik krize rağmen yeni lokantalar, kulüpler birbiri ardına açılmaya başladı. Gazete ve dergiler egzotik isimli bazı lokallerin kapısında isim tabelası olmadığını yazıyorlar. Nedeni ise belirli bir kesime isim ve adresler özel ulakla ulaştırılmış. Çoğu 25-30 yaş arası zengin kitleye hitap eden kulüplerde iki bin dolarlık şampanyaların harcıalem bira çeşitleri ile bardağı 15 dolardan şaraplardan fazla satıldığı belirtiliyor.
Baharı kucaklayan mayıs yeni filmlerin vizyona girmek için yarıştığı ay. Listelerde dinlendirici bir film arıyorum. İlk gözüme çarpan sevdiğim aktör John Cusack'ın ‘Identity’si (Kimlik). Gişeye on dolar ödeyip yarı loş sinemaya giriyorum. İçerisi tıklım tıklım. Önde ikinci sıraya yerleşiyorum. Perde bir duvardan öbür duvara uzanmış. Film başlıyor, tenis maçı gibi bir sağa, bir sola bakarak izliyorum. Yağmurlu bir gecede çocuklu bir aile arabada bir yere gidiyorlar. Fon müziği kulak zarımı delecek kadar gürültülü. Lastiği aniden patlayınca araba duruyor. Direksiyondaki koca dışarı çıkıyor karısıyla. Erkek sert yağmur altında lastik değiştirmeye uğraşırken hızlı viraj alan bir arabanın bomba düşmesini andıran gürültüyle çarptığı kadın ön cama yapışıyor. Her taraf kanlar içinde. Yandakilerden özür dileyip kendimi dışarı atıyorum. Yanlış filme gelmişim. Sonradan okuduğum bir eleştirmen yazısında İdentity'de yağmurdan kaçıp bir otele sığınan on kişinin arka arkaya öleceğini açıklıyor. Filmin beş dakikasında pes ettiğime memnun oluyorum. Tatil günümde sinemaya niyetlenmem yarıda kalmasın diye bir on dolar daha verip aynı çatı altındaki Chicago'yu seyrediyorum.
Vizyondaki yeni filmlerin çoğu, benim gibi stresten nefret edenler için değil. Çoğunda manzaralar mezbahadan esinlenmiş. Etrafta kan gövdeyi götürüyor. Kollar, bacaklar havada uçuşuyor. Normal insanlar iki saniyede şekil değiştirip canavar, vahşi yaratık görünümüne bürünüyor. Millet böylesine filmlerden nasıl zevk alıyor, anlaşılır gibi değil. Ama azınlıkta kaldığım kesin. İdentity iki günde 9.5 milyon dolar hasılat yapmış. Geçen yıl 300 milyon dolar kazanan X-Men'in devamı X-Men United'in geçen hafta sonu gişe satışı 90 milyon dolar. Filmde olağanüstü güce sahip, gerektiğinde ölüm makinesine dönüşen, bilek derisi altından üçlü kılıç çıkan, çok kişilikli yaratıkların çılgınlıkları sergileniyor. Sırada Kurşun Geçmez Papaz, Mezar Soyguncusu, Matrix Reloaded, çirkinlik acubesi azman The Hulk gibi yenileri var. Meraklılarına müjdem olsun.