Çok alıngan bir milletiz. Eleştiriye tahammülümüz yok. Bir de haksız suçlamaları gereğinden fazla büyütme huyumuz var.
Birkaç gün önce Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı iki kardeş turist Alman'ın elektrikli sandalyede idam edilmesinden Amerika'yı suçlu buldu. İki Alman Teksas'da soygun sırasında bir bakkalı öldürdükleri için idama mahkum edilmişti. Lahey'deki mahkeme Başkan Geroge W. Bush'un Teksas valiliği sırasında cereyan eden olayda turist katillerin Alman diplomatlarıyla görüşmesine fırsat verilmeden cezanın infazıyla uluslararası yasaların ihlal edildiğini bildirdi.
Sonra ne oldu? Hiç. Amerika basını mahkemenin Amerika'yı, eski Vali Bush'u suçlu çıkarmasını kısa bir haberle geçiştirdi. Amerika Adalet Bakanlığı'nın Uluslararası Adalet Divanı'na, eğer verdiyse, yanıtına yazılı-görüntülü basında rastlamadık.
Olay Türkiye'de olsaydı herhalde yer yerinden oynardı. Katiller yargılanırken batılı heyetler gelir, beyanatlar birbirini takip eder, insan hakları yasaları, idam cezasının barbarlığı öne sürülür, suçlu sanki bizmişiz gibi kendimizi savunma zorunda kalırdık. Çifte standart, iki yüzlülüğün dik alası bu gibi durumların örneklerini çok gördük. Avrupa, haddine düşmüşse gitsin eski Teksas valisi Başkan Bush'tan hesap sorsun.
Geçenlerde başarılı bir Türk işadamıyla konuşuyorduk. Diasporadaki Ermenilerle Türk işadamlarını biraraya getirmek üzere girişimlerde bulunan işadamı sözde Ermeni soykırımı konusunun, bazı ülkelerin soykırımını tanımasının Türkiye'de çok büyütüldüğünü söylüyordu. ‘‘Guatemala'da 36 yıl süren iç harpte yüzbinlerce insan öldü. Uluslararası Af Örgütü soykırım diye niteledi. Güney Amerika tarihinde en uzun süren iç harpte katliamın yüzde 93'ünü ordu yaptı. Sonunda solcu gerillalar ile hükümet barış anlaşmasıyla iç savaşı noktaladılar. Yeni başkan Ramirez'le solcu lider Ramirez'e UNESCO Houphouet-Boigny barış ödülü verildi.’’
Peki soykırımı çığlıkları? Çocukluğundan bu yana yaşamı Türkiye dışında geçen işadamının bir kelimesini değiştirmeye mecbur kaldığımız yanıtı şöyle: ‘‘Kimin dilinde Guatemala?’’
Her nedense hükümetler, resmi ve özel sektörümüz Türkiye'nin büyüklüğü, insan kaynağı zenginliği, jeopolitik gücü, çeşitli alanda ülke potansiyelinin gelişmiş devletleri kıskandıracak ölçüde olduğunu farkında değil görünüyor. Dünya lideri konumundaki Amerika'da sözü en çok dinlenen, cumhuriyetçiler kadar demokrat yönetimlerin görüşlerinden yararlandığı ABD eski dışişleri bakanı Dr. Henry Kissinger son yayımladığı kitabında Türkiye'nin önemini ısrarla vurguluyor. ‘‘Amerika'nın Dış Politikaya İhtiyacı Var mı ?’’ başlıklı kitabında Dr.Kissinger, ‘‘Batı için pivot ülke Türkiye'dir. Bölgede en güçlü orduya sahip, Batı ile ittifak içinde, İsrail'le dost ve kaçınılmaz coğrafyası nedeniyle Türkiye tüm güçler için çok önemli’’ diyor. Resmi görevinden yıllar önce ayrılmış olmasına rağmen ABD başkanlarının dış politikalarına katkıda bulunan Kissinger Orta Doğu'yla ilgili bir bölümde, ‘‘Körfez'de istikrarı bozacak girişimler geri püskürtülmeli. Irak'ın BM çerçevesinde her türlü tecavüzüne karşı çıkılmalı. Olası bir karşılaşmada destek sağlamak için müttefiklerimizle ilişkileri güçlendirmek hayati önem taşıyacaktır. Müttefiklerin başında Türkiye geliyor. Irak, İran ve kargaşa içindeki Kafkaslar gözönünde tutularak herhangi bir krizde Türkiye ile işbirliği zaruri olacaktır. Amerika ve daha fazlası Avrupa'da Türkiye'nin değerini takdir etmeden yaptıklarını bir hak diye kabul etme eğilimi var. Bu ülkeler iç politikalarına boyun eğerek Türklerin ulusal gururunu, onların özel durumlarını önemsemezlik içindeler. Avrupa ve ABD gibi sanayici demokrasiler kendi ulusal güvenliklerinin tehlikede olduğunu hatırlamalıdır. Türkiye'nin iç yapısına yönelik tercihleri bu zaruri durumlarla dengelenmelidir. Irak kuzeyinde bağımsız bir Kürt cumhuriyeti Türkiye'yi huzursuz edeceği gibi ABD'nin Körfez politikasını taahhüdünü de zayıflatacaktır’’ diye ekliyor.
Amerika ve Batı'nın bir numaralı dış politikacısı Henry Kissinger okyanus ötesinden Türkiye'nin önemini böylece vurgularken Ankara İMF'den AB'ye hala eziklik içinde. Herkes büyüklüğümüzün farkında, bizler hariç.