Kıbrıs, adanın Türk ve Rum halkları arasında ciddi sorun olduğu 39 yıllık geçmişinde, 1974 Barış Harekatı ile KKTC kurulması dışında, en tarihi dönemini yaşıyor.
BM Genel Sekreteri Kofi Annan 11 Kasım'da Kıbrıs Türk ve Rum liderlerine eş zamanlı olarak çözüme yönelik bir öneriler dizisi sundu. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a New York'ta ve Genel Sekreterin Özel Temsilcisi Alvaro DeSoto'nun Kıbrıs Rum yönetimi lideri Glafkos Klerides'e Lefkoşe'de verdiği öneriler dizisine ilk değerlendirme yanıtlarının bir hafta içinde verilmesi istendi.
Klerides'ten 18 Kasım'da ‘‘Ben görüşmelere gecikme olmadan başlamaya hazırım’’ yanıtı geldi. Denktaş'ın yanıtı ise ‘‘Henüz iyileşmedim, hastanedeyim. Zamanlama kötü. Kibar bir jest değil bu. Ada'ya dönüp danışmanlarımla, Meclis'imle, Türkiye ile istişare sürdürmem gerekiyor. Zaman konusunda esneklik gösterin’’ oldu. Annan ziyaret ettiği Belgrad'dan yaptığı bir açıklamada ‘‘Gecikme bu fırsatın kaçmasına yol açabilir. Çok kaygılıyım. Sorundaki ana meselelerin AB Konseyi toplantısından önce çözülmesi gerekiyor’’ ihtarında bulundu. Türk tarafının yanıtı geciktirmesi doğru olmadı.
Kıbrıs Türk kesiminin Annan'ın önerilerine ‘‘Müzakere edilebilir’’ cevabı gelirse esas çözüm süreci başlamış olacak. Denktaş ve Klerides basında ‘‘Çözüm Planı’’ diye isimlendirilen 150 sayfalık öneri dizisi üzerinde seri müzakereler sürdürüp yanıtlarını, rezerv de koyarak imzaladıktan sonra Kopenhag'da 12-13 Aralık'ta yapılacak AB Konseyi toplantıları başlamadan önce Konsey sekreterliğine teslim etmeleri gerekiyor.
Kıbrıs'ta iki ‘parça’ devletin ortaklaşa oluşturacağı ‘Yeni Kıbrıs Devleti’ kuruluş planı üzerinde taraflar 28 Şubat 2003 tarihine kadar müzakereleri tamamlayıp 31 Mart 2003 günü Kıbrıs Türk ve Rum halklarının referandurumuna başvuracaklar. Bir taraf halkının yeni devlete ‘hayır’ demesi halinde tüm plan suya düşecek. İki halkın kabul etmesi halinde 16 Nisan 2003 tarihinde Atina'da yapılacak AB Konsey toplantısında yeni devletin AB üyeliğine kabul sürecinin başladığı açıklanacak. Kıbrıs Türkleri şimdi bir yol kavşağında ve köşeye sıkışmış görünümünde. Taraflar arasında denge kurulmuş olmasına rağmen plan karışık. BM Güvenlik Konseyi'nin ‘‘İyi Niyet' misyonuna atadığı Genel Sekreter'in taraflara ‘Plan' sunma yetkisi yok. BM eski genel sekreteri Butros Gali de ‘Fikirler Dizisi’ adıyla sunduğu ‘plan’ı rahatsızlık yarattığı için geriye çekmeye mecbur kalmıştı. Annan'ın aslında plan olan ‘‘Öneriler dizisi’’ne eklediği haritalara KKTC yönetimi hazırlık safhasında muhalefet etti.
Plan Kıbrıs Türk kesiminin yüzde 20 civarında toprakları Rum yönetimine terketmesini öngörüyor. İçeriye girintili, verimli araziyi kapsayan topraklar 50-55 bin Kıbrıslı Türk'ü bir kez daha evinden, tarlasından göçe zorlayacak. 20 bine yakın Rum da kuzeye dönüp KKTC topraklarına yerleşecekler. Bir Türk diplomatı ‘‘Bu toprakları Rumlara vermeye razı olan lider, adı Denktaş dahi olsa koltuğundan olur. Onaylayan hükümet, meclis anında düşer’’ diye konuşuyor.
Kişiliği kanıtlanmış Rauf Denktaş'ın durumu ise soru işareti. Türk Kıbrıs sancağını kaldıran usta devlet adamı kalp ameliyatının üzerinden bir buçuk ay geçmesine rağmen hala sağlığına kavuşmuş değil. KKTC'nin dışlanmış statüsü ile Türkiye'nin AB üyeliği açısından sonuçları büyük önem taşıyan bu plana ‘Evet-Hayır’ yanıtı safhasında Denktaş'ın devre dışı bırakılmasını düşünmek de zor.
Verilen sayısız ödünlere rağmen plan Rumlar açısından da pek parlak değil. Rum yönetimi planda önerilen ‘Yeni Devlet’ teriminden nefret ediyor. Yeni Devlet'in yeni bayrağı, yeni milli marşı, aralarında Kıbrıs Türkleri dahil yeni yöneticileri olacak. Rumlar ‘Sözde Başkan’ diye sürekli sataştığı Denktaş'ın Klerides veya halefiyle eşcumhurbaşkanlığını kabule mecbur kalacak. Ada'nın işgalinden bir daha söz edemeyecekler, Kıbrıslı Türkler büyükelçiliklere de atanacak. Uluslararası arenada Türkiye'yi karalama fırsatını kaybedecekler. Rumların da işi güç. Şimdi iki taraf bu ciddi dönüm noktasında karşı karşıya. Bakalım BM ve AB'ye hangi taraf kafa tutacak?