Rauf Denktaş ile kadim dostu Glafkos Klerides giderek jet sosyete yaşamına ayak uydurmaya başladı.
Lefkoşe, New York, Troubeck, Grion'da yemekli-içkili toplantılar kafi değilmiş gibi geçen hafta Paris'te buluştular. Aşıklar Şehri'nin lüks oteli Bristol'da BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la birlikte çalışma yemeğinde tekrar bir araya geldiler.
Şimdi sıra New York'ta. Ekim başında New York'ta buluşup Kıbrıs sorununu tartışacaklar. Denktaş ile Klerides yaşını başını almış iki kurt devlet adamı. Uzun yolculukları bünyeleri kaldıracak olsa Klerides ‘‘Vre Rauf, boş ver New York'u, Paris'i. Gelecek sefer Bali'de buluşalım, ben orasını görmedim’’ diyecek. Fotoğraf ustası Denktaş belki de ‘‘Tamam Glafkos. Ama yeni makineler çıkmış Hong Kong'da. Sonraki görüşmemizi de orada yapalım’’ teklifinde bulunacak.
Şaka bir yana Kıbrıs gibi sorun dostlar başına. İşgal altındaki topraklarda devlet kurma mücadelesi veren Yaser Arafat yıllardır suikaste kurban gitme korkusuyla yaşıyor. Bir yandan kurduğu FKÖ'deki muhaliflerini öte yandan İsrail'in Mossad'ını gözlüyor. Şaron'la cebelleşen Arafat'ın Denktaş-Klerides ikilisine gıpta ettiği kesin.
Aslında Kıbrıs diye sorun yok. Gene de BM Genel Kurulu'nun 57'nci dönem toplantıları gündeminde Kıbrıs baş sıralarda. Komiklik bu noktada başlıyor. BM'ye üye 190 ülkenin tartışacağı 168 maddeli gündemde en eski üç sorundan biri Kıbrıs. Kıbrıs 39 yıldır Genel Kurul önüne geliyor. Akdeniz'in bu turist uğrağı adasında bunca yıl, zorunlu 1974 harekatı hariç, Türk ve Rum toplumları arasında savaş, silahlı çatışma şöyle dursun sokak kavgası dahi çıkmamış. Rum kesimi Batı'nın en yüksek gelir düzeyine sahip. BM ambargosu yüzünden Türk kesiminin durumu fazlaca parlak değil ama ırk, din farkına rağmen Ada sakinlerinin can kaygısı içinde yaşadıkları söylenemez. Bosna, Ruanda, Burundi, Kongo, Zimbabve ve Keşmir'deki insan kıyımının Kıbrıs'ta sergilenmesi mümkün değil. Tam donanımlı İngiliz üsleri, BM Barış Gücü, Türk ve Yunan askeri birlikleriyle Türk ve Rum halklarının güvenliği zaten garanti altında. Öyleyse Kıbrıs hangi gerekçeyle sorun?
Kıbrıs'ı BM gündemine girdiği tarihten beri izliyorum. Hep aynı şeyleri yazıp-çizmekten usanmadım dersem yalan söylemiş olurum. Dört kez karşılıklı görüştüğüm Makarios'tan Klerides'e tüm Rum liderleriyle sayısız konuşmalar yaptım. Sampson darbesiyle Kıbrıs'tan kaçan Makarios'la ilk görüşen gazeteci olarak ‘‘Türkiye olmasaydı Ada Yunanistan'a ilhak edilecekti. Türkiye'ye teşekkür ediyorum’’ itirafı hala belleğimde.
İki toplum arasında Lefkoşe'den Cenevre, Viyana, New York'a uzanan görüşmelerin tarihi 1968'e gidiyor. O tarihten bu yana Denktaş'ın Makarios ve Kipriyanu ile başlayan zirveler, ikili toplantılar, dolaylı görüşmelerinin sayısı yüzleri aşıyor. Yalnızca Ocak 2002'de başlayan zirve toplantıları daha yıl dolmadan 60'ı geçti. Ama çözümde öze yönelik arpa boyu ilerleme kaydedilmedi. Karşı kesimde liderlerin değiştiği görüşmelerde Kıbrıs Türk tezinin temsilcisi Rauf Denktaş'ın sabrını kutlamak gerek.
Dört genel sekreter eskiten BM gözetiminde 40 yıldır süregelen görüşmelerin kısırlığı ‘‘Ada yalnızca bizim - Hayır ikimizin’’ tartışmasından kaynaklanıyor. EOKA'lı dönemin acılarını unutmayan Denktaş, Hıristiyan Batı'nın arka çıkmasıyla 1959-60 Londra ve Zürih anlaşmalarını çiğneyerek devlet konumunu ele geçiren Rumlarla müzakereye siyasal eşitlikte ortak devlet olarak katılmak istiyor. Oysa Rum tarafı azınlık gördüğü Türklerle devleti paylaşmaya niyetli değil. 1990'lı yıllarda Rum yönetimi başkanı Vasiliu, ardından Klerides bize ‘‘Kıbrıs küçük bir ada. Türk devletine yer yok’’ diye gerçek niyetlerini açıklamışlardı.
İki tarafın da geri adım atmasını beklemek safdillik olur. Bu meseleyi artık BM dışına taşımak lazım. Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler ve İnsan Hakları Komitesi Başkanı Brok'un 25 Temmuz'da bu bağlamda yaptığı davete Denktaş yazılı olarak olumlu yanıt verdi. Klerides yanaşmadı.
Havanda su dövmeyi, renkli kentlerde yemekli buluşmaları bırakıp Kıbrıs davasını ‘bağlayıcı’ karar verecek akil adamlar, uluslararası siyasi mahkemeler önüne çıkarmak gerekiyor. Yılan hikayesi ancak böyle son bulur.