Bazı kesimler ‘‘Güvenlik Konseyi topu Avrupa Birliği'ne attı’’ şeklinde değerlendirme yapıyor. Türk tarafında ise, bu sorunun BM çerçevesinde yeniden müzakere edileceğine hálá inananlar var. Oysa Kıbrıs diye bir sorun yok artık.
BM'nin 40 yıldır resmi üye olarak tanıdığı Rum devletinin Avrupa Birliği'ne kabulü ile Kıbrıs sorunu Türkiye ve KKTC dışındakiler için sorun olma özelliğini kaybetti. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti bundan böyle tescillenmiş, konumu perçinleşmiş bir Avrupa ülkesi. Rumların, esneklikten uzak, değişen koşullara karşı taktik üretmekten yoksun Türk politikasına karşı zafer kazandıkları da ortada.
Kıbrıs Rum yönetimi bundan böyle ortak kurucu niteliğinde yeni bir devleti tartışmak için müzakere masasına oturmaz. ‘‘Fırsat penceresi geçen Mart'ta Lahey'de kapandı’’ diyen BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafların çözüm istedikleri yönünde siyasi iradeye sahip olduklarını kanıtlayacak somut delil gördüğü takdirde planının hálá müzakereye açık olduğunu ekliyor. Oysa Rumların yeni müzakere sürecinden kazanacakları bir şey yok. Üstelik Annan planının çözüme temel olmasını da istemediler. Konfederasyon bir yana, Kıbrıs Türkleriyle federasyona dahi burun kıvırsalar şaşmamak lazım.
New York'ta bir kaç yıl önce Glafkos Klerides özel görüşmemizde sorularımızla sıkıştırdığımızda ‘‘Kıbrıs küçük bir ada. Federasyonu kaldırmaz. Türkler azınlık. Kıbrıs'ta ancak üniter, tek devlet olur’’ dedi. Klerides'in selefleri Kipriyanu ve Vasiliu'nun da bize söylediklerini tekrarlıyordu. Rum liderlerinin gönlünde yatan formül ‘Kıbrıs Helen Devleti’ idi. BM'ye ters düşen bu niyetlerini yıllarca ustalıkla saklamayı başardılar.
Ankara, Kuzey Kıbrıs ekonomisine hatırı sayılır yatırım yüklemesiyle halkın refahını süratle kalkındıracak, güneye özlemi silecek bir politika uygulayıp KKTC'yi ‘vitrin’ yapabildiği takdirde Türklüğü içten çökertecek güneye göçün bir ölçüde durmasını sağlayabilir. Ekonomik darboğaza rağmen Türkiye yavru vatanda 200 bin ırkdaşının Rum hegemonyasına girmesini önleyecek güç ve imkana sahip.
NEW YORK’TA SİGARA YASAĞI CİNAYETİ
Kıbrıs adasından Manhattan adasına bir sıçrama yaparsak New York'luların Bağdat'ın düşmesinden sonra Irak harbiyle ilgili haberlere fazlaca ilgi duymadığı görülüyor. Yaşam gündemini son anda önlenen kapıcı grevi, dünyanın en büyük havacılık şirketi United Airlines'ın iflasın eşiğinde olması, işsiz sayısının artışı, beyzbol-futbol maçları, özgürlük haklarını ihlal eden sigara yasağı gibi konular işgal ediyor.
Kentin Belediye Başkanı Michael Bloomberg'in resmi daireleri takiben lokanta, kulüp ve barlarda da tiryakilere koyduğu sigara yasağı bu mekanlarda kazancın önemli ölçüde düşmesine sebep oldu. İçki satışlarının düşüşe geçmesi, bar, kulüp ve lokantalarda müşterilerin azalması binlerce garson ve barmenin işsiz kalmasına yol açtı. Bu arada Manhattan'ın East Village mahallesinde sigara yüzünden işlenen bir cinayet günlerdir basında yankılandı.
Guernica adlı gece kulübünün ‘Shazam’ lakaplı güvenlik memuru Dana Blake, Çinli bir mafya liderinin biri kız, üç çocuğuyla sigara içtikleri için tartışırken bıçaklandı. Dev yapılı 'Shazam' bacağından aldığı bıçak darbesiyle hastaneye kaldırıldıktan sonra öldü. Kapı güvenlikçisini bıçaklayan Çinli kardeşlerin koruması yakalandı. ‘Shazam’ın cenazesine katılan yakınları New York'ta sigara yasağının sebep olduğu ilk cinayeti kınarken Başkan Bloomberg'i de protesto ettiler.
Siyasi çevrelerde günün konusu ise, Başkan Bush'un yengesi Sharon Bush'un anılarını yazmaya başlaması. Başkan'ın küçük kardeşi Neil Bush, Sharon'dan tartışmalı bir dava sonunda hafta başında boşandı. 23 yıllık evli çiftin bir kız (süpermodel Lauren) ile iki erkek çocuğu var. Neil'in, yasak aşk yaşadığı annesi Barbara'nın sekreteriyle evleneceği söyleniyor. Sharon'ın intikam almak üzere yazacağı anı kitabında son derece ketum Bush ailesinin kirli çamaşırlarını ortaya dökeceği bildiriliyor.