Çevrede olup bitenlere baktığımda, bu ülkeyi beş kıta arasında diğerlerinden farklı kılan bir niteliğin, yüzyıllar geçtiği halde yozlaşmadan korunduğunu idrak ediyorum.
Yasalar himayesinde değişmeden süregelen bu nitelik ‘‘Amerikan Rüyası.’’ Kısacası bu topraklarda yaşayan herkesin mutlu ve başarılı bir yaşam hakkına sahip olması.
Yanlış anlaşılmasın, kimsenin kimseye ‘‘Gel şu şirketin başına geç. Sana ev, araba vereceğim. Mutlu yaşa’’ dediği yok. Böyle düşünmek rüya olur ama Amerikan Rüyası değil. Bireyler başarı ve mutluluğa çıkan merdivene tırnaklarını geçirip engelleri azimle aşarak tırmanıyorlar. Gençliğin gözdesi Jennifer Lopez'le ilgili bir yazıyı okurken ‘‘Amerikan Rüyası'nın tipik bir örneği’’ diye düşündüm.
Hayranlarının J. Lo diye isimlendirdiği Latin kökenli şarkıcı-dansöz-aktrist bu rüyayı 32 yıllık yaşamının son beş yılında gerçekleştirdi. J. Lo hayata gözlerini New York'un cürüm yüzdesi en yüksek ilçesi Bronx'da açtı. Mütevazı bir ailenin kızı J. Lo müzikallerin, TV şovlarının dans kadrosunda çalıştı. Şarkıcı Janet Jackson'ın kliplerinde dansözlük yaptı. Beyazperdeye Money Train filmiyle adım attı, ardından bir cinayete kurban giden kendisi gibi Porto Rico'lu şarkıcı Selena'nın hayatını aynı isimli filmde canlandırdı. Oyunculuğu ve şarkıcılığı yanısıra görünüşüyle de dikkati çeken genç sanatçı bir dergide ‘‘Dünyanın En Güzel 25 Kadını’’ listesine girdi. Dolgun vücuduyla ‘Hip-Hop’ türü kliplerinde erkeklerin yüreğini hoplatan J. Lo şöhret ve serveti yakalayınca yaşam çıtasını çevirdiği filmler, konser turları, videolarla yükseltmeye koyuldu. Ailesi hala Bronx'da orta halli yaşamına devam ederken genç şarkıcı-oyuncu New York, Los Angeles ve Porto Rico'da malikaneler, villalar almaya başladı.
Bir dergi yazarı J. Lo'nun şöhretinin yayılmasına paralel kaprislerinin de arttığına şöyle işaret ediyor: ‘‘Eşcinseller için düzenlenen bir partide dört şarkı söylemek için davet edilen J.Lo kendisi için hazırlanan soyunma odası için şu taleplerde bulundu. Oda beyaza boyanacak, halılar beyaz olacak ve çiçeklerle donanacak. Beheri 40 dolardan düzinelerle taze incir kokulu Diptyque mumları yakılacak. Duvarlar beyaz tülle kaplanacak, bini aşkın leylak ve orkide yerleştirilecek. Mango, papaya, kavun, beyaz üzüm, şişeler dolusu Evian, elma suyu, sıcak kahve, kek, pasta, vanilya dondurması hazır olacak. J. Lo'ya özel garson ve hizmetçisi servis yapacak.’’
Yazar 15 dakika sahne alacak sanatçıyı eleştiriyor ama Amerika genelinde J. Lo'nun talepleri olağan dışı sayılmaz. Amerika abartması fazla bir ülke. Bu sözcüğü olumsuz anlamda kullanmıyorum. Azameti, ihtişamı, görkemi, rakamları diğer ülkelere kıyasla aile boyu burada. New York polisinin yıllık masrafı Maldiv Cumhuriyeti bütçesinden fazla. California eyaletinin geliri yerkürede 189 ülke arasında ilk 10'a giriyor. Bu ülkede refah düzeyi yüksek kesimin yaşantısındaki lüks akıl durduracak boyutta. Malikanelerin kapladığı alan hektarlarla ölçülüyor.
Amerikalılar sanayi kurumları, büyük holding sahipleri, aileden varlıklı olanlardan ziyade sinema, müzik ve eğlence aleminde ilkin şöhrete akabinde servete ulaşanların hikayelerini merak ve gıpta ile izliyorlar. ‘Amerikan Rüyası’nı alınteri dökmeden yakalama peşindekiler köşeyi çabuk dönme umudunu lotarya çekilişlerinde arıyor.
Geçen yıl süper lotodan 80 milyon dolar kazanan bir talihlinin yeni yaşamını yansıtan bir TV programı yoksulların zenginliğe nasıl alıştığını sergiledi. Boş arazide TIR bozması evinden Palm Beach'de milyonerler mahallesine taşındığında yapılan röportaj hayli eğlenceliydi. Kolları dövmeli, saçlarını arkada topuz yapmış orta yaşlı adamın yeni yaşamında sonradan görmüşlük, Tarzan'ın sırtında Armani smokini gibi sırıtıyordu. Üç-beş ay öncesine kadar ‘Yediği pekmez, gördüğü Aydın’ yaşamı süren eski şoför, muhabire ‘‘Koleksiyonumdaki en pahalı Samurai kılıcı bu. 160 bin dolar, kabzası fildişi oymalı’’ diyordu. Ardından pırlanta bezenmiş platin saatlerini, elmas kolye, yüzük, bilezik takımlarını, yalnızca giyim eşyalarının bulunduğu odayı, elektronik fırın, bulaşık makinesi, dev buzdolaplı mutfağını, ipek çarşaflı yatağını, pahalı halılarını, garaj dışına taşan Bentley, Ferrari ve antika otomobillerini gösterdi.
Görgüsüzlüğün dik alasını sergileyen şoförün röportajından sonra civciv sesli J.Lo'ya kimse dil uzatmamalı kanaatine vardım. Jennifer Lopez ‘Amerika Rüyası’nı dişiyle, tırnağıyla gerçekleştirdi. Bugünkü şöhreti ve milyonlarını lotarya ile kazanmadı.