İyi de Saddam gidince terörizm bitecek mi?

Bu acele niye? Neyi kastettiğim malum. Amerika'nın Irak'a harp harekatından söz ediyorum.

Yerkürenin tek lideri ülkenin yönetildiği Beyaz Saray'dan sokak arası meyhaneye, finans borsasından Hollywood stüdyosuna her yerde baş konu Saddam ve Irak. Gazetelerde sayfa dolusu yazılar, kocasını, babasını Körfez bölgesine gözyaşı dökerek uğurlayan anaların, çocukların görüntüleri ekranlarda.

Şu ana kadar Başkan Bush'un Saddam'ı devirmekte sergilediği aciliyetin nedenini anlamış değilim. Amerika Vietnam'dan sonra tarihinde ilk kez saldırıya uğramadığı halde savaşa girmekte sabırsızlanıyor. Oysa halk tedirgin. Düzmece sandığım bazı nabız yoklamaları Amerikalıların yüzde 65'inin Irak'a saldırıyı desteklediği yönünde. Fikrini sorduğum çeşitli meslekten insana göre Beyaz Saray'ın öne sürdüğü gerekçeler harp nedeni değil. Ünlü yazar Thomas L. Friedman, New York Times'daki köşesinde ‘‘Anketlere inanmayın. Son iki haftada 20 eyalet dolaştım, harp yanlısı bir kişiye rastlamadım’’ diyor. Halkın önemli kesiminin harbe yönelik görüşleri belli. New York'tan Los Angeles'a yüzlerce kentte Aristophanes'in 2500 yıl önce yazdığı ‘Lysistrata’ sahneleniyor. Julie Christie, Kevin Bacon gibi aktörler harpten vazgeçene kadar kocalarıyla aşk yapmamakta kararlı Yunan kadınlarının direnişini sergileyerek Beyaz Saray'a gönderme yapıyorlar. Deniz piyadesi oğulları Körfez bölgesinde savaş emri bekleyen bazı aileler Kongre kararı almadan Irak'a karşı harbe girmeyi hazırlanan Başkan Bush ve Savunma Bakanı Rumsfeld aleyhine dava açtılar.

Amerikalı değilim ama bu ülkede yaşıyorum. Ben de tedirginim. Kaygım Irak hudutları ötesine ulaşmasından dahi şüphe ettiğim Al Samud füzelerinden değil, terörizmden. Uluslararası terorizmle mücadele için kurulan ‘Yurtiçi Güvenliği Bakanlığı’nın sorumlusu Tom Ridge ‘‘Harp başladığında terörizm tırmanışa geçebilir’’ ikazında bulunuyor. CIA, FBI, Ulusal Güvenlik kurumlarını birleştiren bakanlığın başındaki Ridge birkaç aydır ‘portakal, sarı’ gibi renklerle terörizmin yükseklik çizgisini açıklıyor. Bush'un yakın arkadaşı Ridge geçen ay teröristlerin kullanacağı kimyasal ve biyolojik silahlara karşı plastik çarşaf, zamklı bantlarla korunmasını önerdiğinde 11 Eylül saldırılarından bu yana görülmemiş paniğe sebep oldu. Yaşam devam ediyor, ama korku hálá yaygın.

BUSH SÖZÜNÜ TUTMUYOR

Temel sorun, Bush'un yok etme tutkusu haline gelen Saddam değil, harple birlikte ateşlenecek uluslararası terörizm. Körfez'de konuşlandırılmış, 250 bin mevcutlu Amerikan ordusunun hedefi Saddam'ı ortadan kaldırmak. Peki terörizme ne olacak? Washington'un 21'inci asrın vebasını kökünden kazıyacak bir planı yok. 25 milyon dolarlık ödül sayesinde hafta başında ele geçirilen Halid Şeyh Muhammed'in soruşturmasında El-Kaide'nin Amerika'da asma köprüler, benzin istasyonları, Empire State gibi ünlü yapılara intihar saldırıları planlandığı ifade ediliyor.

Yolda rastgele birini çevirip sorun: ‘‘Irak'taki El-Samud'lardan mı, El-Kaide teröristlerinin Amerika'daki eylemlerinden mi korku duyuyorsunuz?’’ Ne yanıt alacağınızı biliyorsunuzdur. Bir de Amerika'nın ihtarına rağmen nükleer silah üretimini sürdürmekte devam eden Kuzey Kore konusu var. CNN'in son yaptığı bir nabız yoklamasında halkın yüzde 24'e karşı yüzde 76'sının K. Kore'yi Irak'tan daha büyük tehlike gördüğü ortaya çıktı. CIA, K. Kore'nin egzantrik lideri Kim Jong İI'in 20 milyon kişiyi öldürecek sinir gazı ve şarbon başlıklı silaha, yılda 60 kadar nükleer bomba üretecek kapasiteye sahip olduğunu bildirdi. ABD Savunma Bakanlığı, K.Kore'deki toplu imha silahlarının Irak, İran, Libya, Suriye ve El-Kaide'ye satılacağından endişe duyuyor. Kaçınılmaz görünen Irak harbinden sonra Başkan Bush K. Kore'deki nükleer tesislerin bombalanması emrini verirse ikinci bir Kore harbi muhakkak.

Irak- Uluslararası Terörizm - Kuzey Kore üçgeninde sıkışmış Türkiye'nin durumu kritik. ABD medyası Türkiye'nin harp zararlarının karşılanması nedeniyle Beyaz Saray'la yaptığı müzakereleri ‘Çarşı pazarlığı’, ‘Cüzdan Diplomasisi’ diye niteledi. TBMM'deki oylamayı takiben ‘Ankara’nın İhaneti' başlıklı başyazılar dahi çıktı. The New Republic editörü Peter Beinart ise ‘‘Türkiye ABD'ye niye güvensin?’’ başlıklı makalesinde Ankara'ya destek verirken, Bush'un yakın müttefiki Müşerref'e, Meksika Cumhurbaşkanı Fox'a, Afganistan lideri Karzai'ye verdiği sözlerden caydığını anlatıyor. Beinart, Türkiye'de 1990’da yüzde 9.5 olan ekonomik büyümenin Körfez Savaşı'nın ilk yılında yüzde 0.5'e düştüğüne, Irak savaşında onlarca milyar dolar zarar ettiğine, 500 bin Iraklı Kürt'ün Türkiye'ye geçerek sorunlar yarattığına işaret ediyor. Dış politika yazarı ‘‘Baba Bush yönetimi Türkiye'ye yalnızca 200 milyon dolar verdi. Şimdi Türkler Başkan Bush'tan finansman anlaşması imzalamasını istiyor. Kabahat kimde?’’ diye soruyor. Gene de Amerika'ya ‘hayır’ demek kolay değil. Abdullah Gül hükümetinin işi güç.
Yazarın Tüm Yazıları