KADIN okuyucum ağlamaklı. Telefonda sesi titriyor: ‘‘New York Valisi Pataki bir ferman yayımlamış, 9 Eylül'ü Türklerin İzmir'i yakıp yüzbinlerce Rum'a soykırımı yaptığı tarihin 80'inci anma günü ilan etmiş. Bu bir rezalet.
Elçilik, konsolosluk, resmi temsilcilerimiz neyle meşgul? Niye N.Y. Times'a bir sayfa ilan verip gerçekleri Amerikan kamuoyuna duyurmuyorlar? Sizi dinlerler yazın bunu’’ diyor.
Okurlardan en fazla tepki aldığım konulardan biri bu. New York Valisi daha önce de Ermeni kilisesi için yayımladığı bir fermanda sözde soykırım nedeniyle Türkleri suçlamıştı. Son fermanda sözü geçen olay Mustafa Kemal'in İstiklal Harbi'nde Yunan işgalindeki İzmir ve Batı Anadolu'yu kurtarma mücadelesi. Türkiye'nin New York'taki temsilcileri Türk dernekleriyle elele verip niye tarih bilgisi yoksunu Pataki'nin gerçekleri saptıran suçlamalarına N.Y. Times'da ilanla, mektupla cevap vermiyor? Türk'ü, Türkiye'yi siz değil de Japonlar mı savunacak? Başbakan, Dışişleri Bakanı'nın Pataki'nın fermanlarına karşı ‘‘Uğraşmayın, unutulur’’ diye resmi temsilcilerimize mesaj mı gönderiyor? Sanmıyorum.
Ankara'nın ABD ve bu ülkedeki Türklerle ilişkisinin ilginç hikayesi şöyle:
LAFTA KALANLAR
Ankara-İstanbul-New York-Washington aynı enlemde yer alan dört kent. Bakandan milletvekiline, politikacıdan bürokrata üst düzey Türk devlet adamları bu işlek çizgi üzerinde gelirler ve giderler. Dışişleri Bakanı veya Başbakan BM Genel Kurulu'na katılır, yabancı meslekdaşlarıyla görüşmeler yapar, Maliye Bakanı ABD başkentinde IMF-Dünya Bankası'nda temaslar sürdürür, bankacılarla buluşur. Turizm'den Kültür'e diğer bakanlar bazı etkinliklerde hazır bulunmaya, milletvekilleri de Türk Günü törenlerini izlemeye gelirler.
Devletin daha alt düzeyinde vali, kaymakamlar Amerikan sistemini görmek için bazı eyaletleri ziyaret eder, başkomiserler eğitim kursları görürler.
Geziler temaslar sona erince New York'ta resepsiyonlar, sohbet toplantıları düzenlenir. Devlet adamlarımız konuşma yapıp Amerika'daki Türk insan varlığının gücüne işaret ederek Türkiye yararları doğrultusunda hizmetlerini överler. Arada bir aşka gelip ‘‘Diasporadaki soydaşlarınıza kıyasla en yetenekli Türkler sizsiniz’’ derler. Akabinde ‘‘Sayınız diğer azınlıklardan az ama eğitim, kültür, bilgi seviyenizle açığı kapatıyorsunuz. Anavatana vereceğiniz desteğe ihtiyacımız var’’ şeklinde övgüler sıralanır.
Yıllardır kulaklarımızı dolduran bu konuşmalar lafta güzel ama o kadar.
Türkiye için ABD dünyada en önemli ülke konumundadır, Amerikan çıkarları için de Türkiye benzeri öneme sahip. Bu ilişki ikileminde Amerika'daki Türklerin Rum'dan Filipinli'ye Brezilyalı'dan Dominikli'ye temsil gücünde geri kaldığı sır değil. Kalabalık Yahudi, İtalyan, İrlandalı, Hispanik, Polonya kökenlilerle ayni çizgiye koyulmamıza imkan olmadığı da besbelli.
GÖREV ANKARA’NIN
Sayıca gerçekten ufak bir azınlığa sahibiz Yeni Dünya'da. Hangi büyüteçten baksanız bir kaç yüzbini geçmiyoruz. 280 milyon nüfuslu ülke içinde minik bir rakam bu. Kıta ülkenin orasına burasına serpiştirilmiş Türk kökenliler içinde doktor, mühendis, bankacı, sanayici gibi meslek mensuplarının sayısı az, Amerika standartlarında zengin sayılacaklar da yok denecek kadar.
Ama sayımız az diye ümitsizliğe düşüp içe kapanmaya da gerek yok. Çokuluslu bu mozaikte tüm azınlıkların sesi duyuluyor. Türk ırkına yönelik sonu gelmeyecek görünen karalama kampanyalarına Amerika'da Türklerin handikaplardan yılmayıp karşı koymalarının zamanı geldi, geçiyor. Doğru ama kim önayak olacak bu girişimlere?
HAYAL DEĞİL
Bu bağlamda Amerika'daki Türklerden fazla Ankara'ya görev düşüyor. ‘‘Amerikan vatandaşı olup Türkiye'nin yararlarını koruyun’’ diye nutuk atan devlet büyüklerimizin ABD'de Türk etkinliğini gerçekleştirme yolunda bir yapılanmaya öncülük etmesi lazım. Türk Evleri kurulması bu yolda önemli bir adım olacak. Kurulacak ‘‘Araştırma ve Bilgilendirme’ Bürolarıyla anavatanın tanıtımı yapılırken Türkiye ve Türkler aleyhinde karalama, yalan-iftira kampanyaları izlenerek bilimsel, gerçekçi yanıtların verilmesi sağlanacak.
Kağıda döktüğümüz bu önerinin eski dille ‘kuvveden fiile’ dönüşmesinin kolay olmadığının farkındayım. Ama bir ABD başkanının ‘‘Ay'a insan çıkaracağız’’ dediğinde de şüphecilerin sayısı milyonları aşıyordu. Türkiye'nin ABD ve BM ofislerinde personel sayısını üçte bir azaltıp, dış arpalık haline gelen bazı müşavir ve ataşeliklerin kapatılmasıyla ortaya çıkacak tasarrufa Amerikalı Türklerin bağışları eklenirse bir yılda bir Türk Evi açılması mümkün olur.
Ermeniler her eyalette sözde soykırımı yasayla kabul ettirmek, okul kitaplarına geçirmek uğraşısını başarıyla sürdürüyor. Türkiye, düşman istilasına karşı savaş vermekle suçlanıyor. ‘‘Geceyarısı Ekpresi’’ hala sinemalarda gösteriliyor. Bizler ise pasif savunmanın ötesine geçemedik.