Paylaş
Öğle güneşi Kalemya Koyu'nun tepesine çöreklenmiş, uzun süre kalacağa benziyor. Hilal şekilli Kalemya'nın kuzey ucundan esen rüzgar Temmuz sıcağını hasır şemsiyeler altındakilerin üstüne alev alev üflüyor. Plajın ucunda çam dallarının cılız gölgesine sığınmış üstsüz iki Alman kadını soğuk pet şişesiyle serinleme çabasında ama nafile. İri göğüslere düşmesiyle buharlaşması bir oluyor su damlalarının.
Hillside'ın havuzbaşı çevresi gibi hafif çalkantılı dalgaların ufak çakıllarla oynaştığı plajı yabancı turistlerle dolu. İngiliz, Alman, İtalyan, İsrailliler çoğunlukta. Türkler de az değil. Üç-beş lisanda gazeteler şezlonglarda güneşlenenler arasında el değiştiriyor. Kızgın sıcaktan şikayet eden yok.
Paletler, deniz gözlüğü elimizde, Kalemya sularında serinleme hazırlığı yaparken gözümüz plajda üstsüz Almanlara kulaç mesafesinde pala bıyıklı, bedeni henüz güneş gören genç bir adama takılıyor. Dikkatimizi çeken bıyıklar değil. Genç adam deniz ile çakıllı sahil sonunda büyükçe bir kayanın üstüne çıkmış, ağzı-kulağı cep telefonuna yapışık, konuşuyor ve dinliyor. Konu önemli olsa gerek, boy heykeli gibi dimdik sırtı çıplaklara dönük.
Deniz gözlüğü ile koyun sığ kesimini boydan boya tarıyoruz. Dip irili-ufaklı çakılla dolu. İleride kum taban başlıyor. Minik iki mağarada barbun tipi balıklar mavi paletlerimizi yalayıp geçiyorlar. Koyun ucundan dolaşıp dönüyoruz, anneler şişme yataklardaki çocuklarını durgunlaşan suda gezdiriyorlar. Kıyıya dönüp paletleri çıkarırken kulağımıza aşina sözcükler geliyor, ‘‘İlk fiyatta indirim yapma, ısrar ederse hafta ortası devreye ben girerim.'' Pala bıyıklı genç adam elinde telefon hala kaya üstünde ama sırtı, bacaklarının arkası kızılcık şerbetine dönüşmüş. Temmuz güneşi umurunda değil şimdilik, acaba gece nasıl uyuyacak?
Görkemli bir tatil köyü Hillside. Fethiye'ye 6 km uzaklıktaki Kalemya koyunun yontulan yamaçlarında çam ağaçlarına bitişik üstüste minik evler inşa edilmiş. Yaşından beklenmeyen tecrübe birikimine sahip turist rehberi Hakan ‘‘Belli bir kesime hitap eden bir kuruluş bu. Avrupa'dan sosyal ve ekonomik düzeyi yüksek turistler geliyor buraya. Ülkemizde 100'ü aşkın tatil köyü arasında en pahalısı burası olsa gerek. Mutfağının zenginliği, hizmette kusursuzluk, bakım, temizlik, oyun-spor-eğlence zenginliğinde üstüne yok'' diyor.
Hillside'ın kadın müdürü Ceni ‘‘Grundig şirketi altı yıl önce kurdu burasını. Aldiana adıyla iki yıl işletti, dört yıl önce Alarko grubu satın aldı. 350 odamız var 4 tip üzerine. 500 kadar personelimiz üç vardiya çalışıyor. Fethiye'den başlayıp yurdumuzun çeşitli yöresinden gelen bu kadro işinin ehli. Sezonumuz 1 Nisan'da başlayıp 1 Kasım'da son buluyor. Kısa geçmişimize rağmen müdavim misafirlerimiz var'' diye bilgi veriyor.
Londralı iki çocuklu Baker ailesinin ikinci ziyareti Hillside'a. ‘‘Niye?'' sorumuza yanıtı şöyle ‘‘Avrupa'da böyle yer bulamazsınız. Denizi, iklimi, dinlendirici atmosferi, çocuklarımın hayran olduğu animasyon gösterileri eşsiz. Hele yemek çeşidine ne Hilton, ne de Sheraton otellerinde rastlamak mümkün. Üstelik biz İngilizler kolay beğenenlerden değiliz.''
Açık büfelerde yok, yok. 15 çeşit peynir, 30'u aşkın tatlı, mevsim meyvaları yanısıra ızgara-tava et, balıklarla vasat bir günde menüde 150 kalem yiyecek görmek kabil. 45 kişilik mutfak kadrosunu yöneten aşçıbaşı Hasan şapka çıkarılacak bir usta. Cuma gala eğlencelerinde konuklarda en büyük alkış alan Hasan Usta gıda zenginliğini şöyle izah ediyor, ‘‘Herkesin zevki değişik, bu niye yok denmesin diye çeşitleri zengin tutuyoruz. Perhizdekiler için de ayrı menümüz var.''
Yerli- yabancı kaynaşmış, herkes hoşça vakit peşinde Hillside'da. Didim, Akbük'te harem-selamlıklı plaj işletenlere uygar yaşamın ışığını tutacak bir yer burası. Yazın zevkini çıkarmaya gelenler çıplağa da, giyimliye de yan gözle bakma sevdasında değil.
Türkiye turizm sektöründeki devleri teker teker sollamaya devam ediyor.
Paylaş