Paylaş
Ft. Lauderdale'deki dostum telefonda evinin bahçesinde güneşlendiğini anlatıyor, akşama doğru da tekneyle grouper (hani balığı) avına çıkacakmış. ‘‘Ne işin var bu soğukta New York'da. Atla uçağa gel bize. Deniz hala hamam gibi’’diyor.
Bir kaç gün önce okulu tatile giren oğlunu görmeye gelen İstanbul'lu bir işadamı da ailece Aspen'e kayağa gideceklerini söylüyordu. İthalatçı işadamı Colorado'nun kayak köylerini öve öve bitiremedi ‘‘Bak üstadım, Vail ile Aspen, Avrupa'yı rahatça katlar. Colorado'daki kar ne St. Moritz ne de Grenoble'da var. Yumuşacık slope (bayır) inişleri tüm stresi alıp götürüyor. Aspen'e hafta sonu kaçamağa ne dersin ?’’
En rahat insanlar bizden çıkıyor herhalde. Henüz tanıştığımız kişi kahveye davet edercesine kayağa gidelim diyor. Sözünü ettiği yerleri gördük ama karla haşır neşir olmadan. Soğuk sporlara ilgi duymadığımız için anılarımız şömine başı içki sohbetleri ötesine geçmedi.
Florida'dan arayan ise eski dost. Rakama gelince Amerika'nın aile boyu ölçülerine alışık. Sirkeci'den Florya plajına çağırıyor gibi üç saatlik uçak yolculuğu yapmamızı istiyor. Oysa esas konumuz yılın her mevsiminde bu ülkede aynı gün ski yapmak ve denize girmenin mümkün olduğu örneğinden yola çıkıp Yeni Dünya'da zıtların nasıl yanyana sergilendiğini anlatmak. Tezatlar memleketi Amerika'da bu konu kayak ile plajın çok ötelerine uzanıyor. Renkli tarafını sunalım ilkin.
Aralık, yerkürenin en zengin ülkesinin milletçe alışveriş ayı. İnsanlar bilgisayarlarda Muhammed Ali'nin imzalı eldiveninden Beanie Baby oyuncağına, antika mobilya, taş baskı plağa hemen herşeyin siparişini verip evlerine getirebiliyor. Kataloglardan pişmiş istakoz, Noel ağacı, Denizli imali bornoz ısmarlamak mümkün. Bayram ve yeniyıl hediyeleri için Amerika'lıların harcadıkları para yüz milyar doların üstünde.
Hediye faslında gömlek, kravat, parfümü çoktan dışlamışlar da var. Süper ülkenin süper zenginleri çocuklarına gerçek Cadillac parası ödeyip oyuncak araba satın alıyorlar. Pop'çu Michael Jackson anahtarı som altında, yakut ve pırlanta işlemeli anahtarı olan ceviz kutu içinde değerli taşlarla bezenmiş bir çift şampanyaya 152 bin 800 dolar ödedi. J.Peterman Firması Titanic'in 11 metrelik maketini 600 bin dolara satıyor. The Beatles'ın ‘‘Please, Please Me’’ album kapağında görülen yakası siyah kadifeden kahverengi takım elbiseleri 150 bin dolara müşteri bekliyor. Şarlo'nun bastonu 20 bin, Michael Keaton'ın Batman kıyafeti 60 bin, Leonardo Di Caprio'nun Titanic'teki gömleği 12 bin dolar başlangıç fiyatla bugün açık artırmaya çıkıyor.
Şimdi bu astronomik alışveriş furyasının dışında kalan kesime uzanalım.
Manhattan'da insanların hergün milyonlarca dolar harcadığı Madison Avenue'de bıkkın yüzlü iri yarı zenci Tourneau mağazası önünde bağdaş kurmuş, dizleri arasındaki kartonda ''Herkes yaşamın bir döneminde sıkıntıya düşer'' yazıyor.
İki blok ötede lüks bir butiğin iki yanında genç bir çift, gene el açmışlar, önlerinde plastik kola bardağı, gelip geçenin para bırakması beklentisinde. İki blok güneyde ara sokakta gene ‘‘Soup kitchen’’ kurulmuş. Yoksullara sıcak çorba yanında bir kaç dilim ekmek dağıtıyor gönüllü bir kaç kadın-erkek. Yere çömelip buharı havanın soğuğunda daire çizen çorbaya iştahla kaşık sallıyorlar. 28 yıl başkomiserlikten sonra bir kilisede papazlığa başlayan John Rocco Carlo ‘‘New York'ta açlık giderek artıyor. Geçen ay 59 bin kişi ihtiyaca yetmediği için bedava çorba mutfaklarından geri çevrilmiş’’ diyor. John Rocco ‘‘Geçenlerde görmüş-geçirmiş olduğu belli bir kadın gaz ve elektriği olmadığı için konserve gıda istedi bizden. Konuşmaya başlayınca içini döktü. Bir yıl önce kocası aşırı yorgunluk yaratan bir hastalık yüzünden 15 bin dolar aylıklı işini kaybediyor. Sağlık sigortası da kesilince bütün paralarını tedaviye harcıyorlar. Ailece sokağa düşüyorlar. 12 yaşındaki kızları duyduğu üzüntüden intihara kalkışıyor. Akrabaları da yok. Bütçemiz olmadığı için birşey yapamıyoruz’’diye haftalardır uykusunu kaçıran bir aile trajedisini naklediyor.
Bu da New York'un canlı, pırıltılı yaşamının öte yüzü. Düşler kenti yalnızca Broadway'in renkli ışıklarıyla yıkanmıyor. Madalyonun diğer yüzündeki karanlık tüyler ürpertici.
Paylaş