Paylaş
Hasat gözleyen tarla sahibi olsam sevineceğim zira yağmurun duracağı yok. Kurşun rengi bulutlar Manhattan'ın tepesine çöreklenmiş, ahmak ıslatan yağmur bir durup bir başlıyor. Caddelerde insanların bir kısmı şemsiye açıp kapamaktan usanmış, yağmur durduğunda dahi açık şemsiyeyle yürüyorlar. Üstüne üslük gökdelenlerin çevresini saran sisten aşağıdaki sokak görünmüyor. New York sanki Londra'yla yarışa çıkmış. Manzara tek kelimeyle iç bunaltıcı. Güya ilkbahardayız.
Dünyada, işlerinde sürekli yanlış yorum yapan uzmanların kovulmadıkları iki meslek var. Meteoroloji ve ekonomi. Bahara girdiğimizden beri her sabah ekranda haberlerden sonra hava raporlarını izliyorum. Arka planda elektronik mağaza vitrini gibi bilgisayar, harita, özel aygıtlarla donanmış stüdyodan meteoroloji doktoru unvanlı sunucu ‘az bulutlu, yağmur hafif çiseleyecek ve güneşli’ şeklinde kehanette bulunuyor.
Oysa, dışarısı karanlık, bulutlar kat kat, yağmur her yerde, mazgal çevresi göle dönüşmüş. Adamın telefonunu bilsem açıp ‘‘Üstad arkandaki elektronik aygıtları unut, pencereden dışarı bak daha doğru tahminde bulunursun’’ diyeceğim. Bizim Bakırköylü balıkçı Aliço'nun kulakları çınlasın, gözleriyle bir ufuk turu yapıp bir hafta sonrasının güneşini, yağmur, fırtınası yanılmadan söylerdi.
Ekonomi Profesörü Tansu Çiller'in Türk halkına ‘‘Dolara değil Türk lirasına yatırım yapın’’ dedikten sonrasını da unutmadık. Ekonomi uzmanı Güneş Taner'in enflasyon hakkında söyledikleri de hala kulağımızda.
Son günlerde anavatandan bizi arayanlar hep ‘‘Türkiye'deki siyasi gelişmeler için Amerika ne diyor? Erken seçim için ne düşünüyorlar? Tayyip'in mahkemesine tepki var mı? Çiller'in ziyaretinin yankıları?’’ gibi konuları soruyorlar.
Halk bazında Türkiye'de olup bitenler Amerikalının umurunda değil. Ama Amerikalı'daki bu kayıtsızlık yalnız bize karşı değil. İtalya'daki politik gelişmeler de, Rusya'da mafyanın perde arkası güç olması da Yeni Dünya halkını ilgilendirmiyor. Türk halkının Londra metrosunun tamiri, Zambia'da başbakanın seçimi kaybetmesi haberlerine zaman ayırmadığı gibi.
Yönetim kademesinde ise Amerika her dönemde olduğu gibi Türkiye'yi gözlem altında tutuyor. Bölgesel konumu, jeostratejik önemi nedeniyle Ankara'daki gelişmeleri, ulusal yararları gözlüğüyle izliyor. Türkiye'nin İran veya Afganistan stili köktendinci akıma kapılmayacağını bildikleri için eski RP'lilerin yargılanmalarını dosta-düşmana karşı ‘‘Söz, ifade özgürlüklerine saygı gösterilmeli’’ şeklinde geçiştiriyorlar.
Çiller'in Boston'da katıldığı eski kadın liderler toplantıları da Harvard Üniversitesi sınırları dışına çıkmadı. Harvard'daki Türk profesörlerinin dahi eski başbakanın katılımından haberi olmadı. New York ve Los Angeles'in ‘Times’ gazeteleri şöyle dursun Boston'daki yerel basın dahi Çiller'in Harvard çıkarmasına yer vermedi. Washington yönetimi, başbakanlığında Clinton'la samimi havada Beyaz Saray'da sohbet eden Çiller'i de, Harvard'daki ‘eskiler’ toplantısını da görmezden geldi. DYP liderini izleyen bir düzineyi aşkın yazılı-görüntülü Türk basın mensubunun varlığı Amerika'nın ilgisizliğini bir nebze olsun hafifletti.
‘‘Peki Amerika neyle ilgileniyor?’’ sorusu aklınızdan geçebilir. Daimler-Chrysler'ın 36 milyar dolarlık birleşmesi, devlet bütçe fazlasının nerelere harcanacağı, kanser illetine karşı yeni ilaçlar, iktidar hapı Viagra'nın etkinliği, borsalarda gelişme, Hillary Clinton'ın Filistin devleti kurulmasını istemesi gibi haberleri takip ediyor Amerikalılar.
Ya muhalefet-iktidar mensuplarının çatışmaları, incir çekirdeğini doldurmayan konularda laf ebeliği, parlamento kavgaları, kişisel suçlamalar? Halkın iç politikaya merakı, laf ebeliğine tahammülü yok. Amerikalı politikacılar gazete sayfalarını parsellemiş değil. Sokakta, muhalefet liderinin adını bilene rastlamak imkansız. Kavga, suçlama, çatışmalar? Bunlar Ankara'nın tekelinde.
Paylaş