Akdeniz'i geride bıraktık. Tatilin sonuna geldik. Dalaman'dan uçağa binerken ‘‘Ver elini İstanbul’’ diyoruz. İki gazete, üç dergiye göz gezdirip THY dergisindeki bulmacayla didişirken tekerlekler piste değiyor. Yeşilköy Çınar otelimize yol alırken bir tatil muhasebesine başlıyorum.
Sekiz gece dokuz günümüzün geçtiği tatil köyü dünya standartlarının tepesine geçecek kadar mükemmel. Yabancı konukları orta direk, bizimkiler ise cüzdanı şişkin sınıftan olmalı. Zira oda fiyatları oldukça yüksek. Nedeni fiyatlar kişi hesabıyla katlanarak tespit ediliyor. Odalar temiz, bakımlı, soğutma düzeni iyi. Tatil köyü önünde deniz sularının turkuvazı dilim dilim ton değiştiriyor. Derinlikte dahi tabandaki çakıl, kum ve yosunları dalgıç gözlüğü takmadan izlemek mümkün. Ünlü okyanus araştırmacısı Jacques Cousteau'nun ‘‘Tüm Akdeniz'de çevre pislenmesi dışında kalan tek sahil Türkiye'de’’ dediği gibi tertemiz sular. Ne koli basili ne de sanayi atıkları var. Hizmet personeli gölgede 35'i aşkın sıcak altında arı gibi çalışıyor.
Ayrılmadan önce sohbet ettiğimiz tatil köyünün baş yöneticisi izlenimlerimi dinledikten sonra ‘‘Yazacak mısınız bunları?’’ deyince ‘‘Belki ama isim vermeden. Okurların bedava yedi, içti reklamını yapıyor demesini istemem. Her müşteri gibi para ödüyorum’’ yanıtını veriyorum. Eleştirilerimi soruyor. İlk ziyaretimdeki gözlemimi yineliyorum: ‘‘Gıda kulvarları uzun. Pirzola, biftek, döner, tavuk çeşitleri, sıcak yemekler, hamur işleri, kızartma-ızgara balıklar, soğuk etler, mezeler tezgahlardan taşıyor. Bir aşçı altmışı aşkın değişik tatlı ve meyve sunulduğunu söyledi. Dünyada hiçbir lokantada bunca çeşit gıdayı aynı anda bulmak mümkün değil. Kimse bu bolluğu hayal dahi edemez. Burada tatil pahalı. Hillside'in patronu Edip Bey gene de üsteliyor: ‘‘Pahalı ama enfes tatil geçirilecek yer, değil mi?’’
BOĞAZ’DA HER YERDE YÜZERDİK
Tatil köyü barları günde 18 saat açık. İlk günün akşamında buzlu bir duble votka martini siparişi veriyorum. Barmen ince, uzun bir bardağa hamle ediyor, önlüyorum: ‘‘Rakı bardağında istemem. Geniş tabanlı viski bardağı yok mu?’’ Meğer yokmuş. Bu kez kalın kulplu bira bardağına uzanıyor. Hantal bira bardağıyla martini servisini görmedim. İçkimi şarap bardağıyla hazırlamasını istiyorum. Raftaki tatsız vermut şişesini işaret ediyorum. ‘‘iki damla yalnızca, bol buz, votka, bir de karıştırıcı çubuk’’ deyip içkimin tarifini tamamlıyorum. Ufak ayrıntılar bunlar ama keyif verici içkiyi nerdeyse bakraçla içmeye mecbur kalacağız. Akşamcılar bilir ne demek istediğimi. Baş yöneticiye anlatmıyorum bu tecrübeyi.
Gene de rahatlatıcı bir tatil geçirdim ama İstanbul bir başka. Yahya Kemal'in Ankara'nın nesini beğeniyorsunuz sorusuna ‘‘İstanbul'a dönüşünü’’ dediği gibi dünya cenneti doyulmaz bir kent. Gençlik yıllarında deniz, güneş, plaj için Ege ve Akdeniz'in yolunu tutmazdık. Her gün Florya'dan Boğaziçi'ne bir yerde yüzmeye gitsek yaz boyunca plajları ancak yarılardık. Oysa kıyılar parsellendi, denizler giderek kirlendi, kanalizasyon çıkışları sahilleri mikrop yuvasına çevirdi. Bazı tanıdıklar büyük otellerin havuzlarının müdavimi olmuşlar. Çırağan Sarayı havuzunun manzarasını anlata anlata bitiremiyorlar. Kaç para olduğunu sorduğumda ‘‘Hafta içi 65, hafta sonu 85 dolar’’ diyorlar. Bir kola ile sandviç de istesen asgari ücret kadar ödeme yapacaksın. Süt banyosu istesen daha az para ödersin. Güneyde bir otelde deniz ihtiyacını gidermek daha hesaplı.
ERKEKLER ANNELİĞE ÖZENDİ
Biz tatildeyken yakınlarımız telefonla Amerika'da olup-bitenler hakkında bilgi veriyorlar. Ülke çapında erkekler giderek anneliğe özeniyorlarmış. Okul çağında her beş çocuktan birinin annesi işe gidiyor, babalar evde çocuklara bakıyor. ‘‘Bay Anne’’ diye tanınan çocuk bakıcısı baba sayısı üç milyonu geçmiş.
California'da geçen Noel'de dokuz aylık hamile karısı ile bebeğini öldüren Scott Paterson'a ülkenin çeşitli kesimlerindeki kadınlardan gelen aşk mektupları, izdivaç teklifleri 80 bini aşmış. Kadınların bu boyutta erkek ihtiyacını karşılamak için Amerika'nın bekar erkek ithal etmesi gerekecek. Yeni Dünya'da gençler arasında alkol tüketimi giderek tırmanıyor. 15 yaşın altındakiler dahil içkiye yılda harcanan para 130 milyar dolar. Mal pazarlamasında ünlü sporculara astronomik rakamlar ödeniyor. Liseden NBA'ya transfer olan 18 yaşındaki LeBron James daha basketbola elini sürmeden spor malzemeleri reklamı için Nike'den 90 milyon dolar aldı. Golfçu Tiger Woods 100 milyon, basketbolcu Allen Iverson 60, Michael Jordan 47, tenisçi Venus Williams 40 milyon dolar ile liste başlarında.
Irak harbinde yaralanıp komandoların bir Bağdat hastanesinden kurtardığı ileri sürülen Jessica Lynch adlı kadın askerin anılarını kitaba dökmek için yayınevleri kuyruğa girdi. Halkın kahraman gözüyle baktığı Jessica bir dizi ameliyat geçirdi, kol, bacak kemikleri tel ve çelik çubuklarla takviye edildi. Playboy çırılçıplak poz vermeyi kabul ederse Jessica'ya bir milyon dolar teklif etti. Ailesi ‘‘Ayıp yahu’’ diye tepki gösterdi ama Playboy hálá yatağında tedavi gören kadın askerden yanıt bekliyor.