Şaron yönetimi Başkan Bush'un taraflara sunduğu, Filistin Devleti'ni içeren ‘‘Yol Haritası’’nı terör eylemlerinin sürmesini mazeret gösterip uygulamaya yanaşmıyor. Gelecek kasımdaki Başkan seçimleri kaygısına kapılmış Bush, İsrail'e baskı yapma niyetinde değil.
Havaalanında harcadığımız zaman gideceğimiz yere uçuş süresinden fazla. Kadın çantasında tırnak törpüsü de, erkeğin cebinde küçük parmak boyu çakmak da yasak, uçağa binerken. Ayakkabıların iki-üç kapıda incelemeden geçmesi, el-kol havada vücut yoklaması bir ayrı azap. Tanıtıma servet dahi harcasalar uçakla seyahati yolculara sevdirmek artık hayal. Anasının bohçayla taşıdığı bebekler hariç.
Pisti terk etmeden önce ‘‘Uçuş emniyeti için elektronik araçları, cep telefonlarınızı kapatın’’ diye anons yapılıyor. Kabin görevlileri iki ayrı uçtan kontrole başlıyor. Karşı sırada başında siyah yamulkalı bir yolcu anonsu duymamış gibi cep telefonunda konuşmasını sürdürüyor. Görevli ‘‘Kapatın’’ diye ikaz ederek kontrole devam ediyor. Yolcunun çehresinde yayık bir tebessüm, ikaza aldırdığı yok. Diğer görevli başına dikilip bekliyor. 30'lu yaşlardaki yolcu hálá konuşuyor. Kaşları çatık hostes sertleşiyor: ‘‘Lütfen bitirin.’’ Yolcu ‘‘Okeyyy’’ini uzatıp telefonu kapatıyor. Görevli yanımdan geçerken tek kelimeyle öfkesini kusuyor: ‘‘Küstah.’’ Gariptir bu sözcüğü üç gün önce Mt. Sinai Hastanesi'nde benzer bir durumda duymuştum. Klinikte sıra beklerken elektronik sistem düzenini bozduğu için duvarlarda cep telefonu kullanma yasağı ilanlarını umursamayan bir Yahudi'nin kendisini ikaz eden hemşireyi ‘‘Bu hastanenin sahibi biziz’’ diye azarladığı aklıma geliyor.
Bulut kümelerinin üstüne çıkınca gazeteleri taramaya başlıyorum. Bağdat'ta intihar saldırıları sayfalarda birinci haber. Alevler içinde cipler, hedef tahtasına dönüşmüş delik-deşik binalar, sokaklarda yanık cesetler. Ölü-yaralı listeleri. Başkan Bush'un aylar önce ‘‘Harp bitti’’ dediği Irak'ın başkentinden görüntüler bunlar. Tel Aviv'in güneyindeki yeni iskan merkezlerine saldırılarda az sayıda zayiat var.
Ortadoğu kaosunun kökeninde İsrail-Filistin sorunu ile kutsal toprakları da içeren petrol bölgesinde Amerikan askerlerinin varlığı ön plana çıkıyor.
Filistinliler, İsrail işgali altındaki topraklarda devlet kimliği arayışında. BM'de 200'e yakın ülke çoğunluğuna kafa tutan İsrail, bir Filistin devleti kurulmasına yan çiziyor. İşgal altındaki toprakları terk etmeye gönüllü görünmüyor. Konuştuğum Amerikalı Yahudilerin çoğu ‘‘Bu topraklar bizim. İncil'i okuyun yeter. Filistinlilere verilecek yer yok’’ diyor. Yalmukalı uçak yolcusunun kibirli tutumunu yansıtan bir mantık bu. Hamas, Hizbullah, El Kaide gibi örgütlerin terör eylemlerinin tırmanışı da Filistin varlığının inkarının yanı sıra Yahudiler'in tüm İslam alemine meydan okuyan, Arapları hor gören tutumuna karşı bir ayaklanma. Hata, Amerika'nın İncil kehanetlerini adalet ve sağduyunun önüne çıkarmasından, seçimlerde Yahudi lobisinin gücü nedeniyle İsrail'i körükörüne desteklenmesinden kaynaklanıyor.
Bu politika keşmekeşi militan hareketleri kızıştırıp terör eylemlerinin 11 Eylül'de Amerika'ya sıçramasına sebep oldu. Başkan Bush'un ‘‘Demokrasimizi kıskanıyorlar’’ şeklindeki savunmasını da ülkeler camiasında ciddiye alan çıkmadı. ABD yönetimleri terör tehdidinin köküne inmek yerine Ortadoğu ülkelerine gözdağı verip İsrail'in düşmanlarını sindirmeye öncelik tanıyor. Bush yönetiminin Bağdat'ın kitle imha silahlarından terör örgütleri ilişkisine kadar asılsız çıkan nedenlere dayanan Irak işgali de bu politikanın eseri. Mimarları ise başta Paul Wolfowitz, Richard Pearl gibi Beyaz Saray ve Savunma Bakanlığı'nda Bush'a çok yakın önemli konuda Yahudi kökenli yöneticiler.
Oysa bu politika Amerika'ya çok pahalı bir fatura çıkardı. Terör korkusu turizm ve ona ilişkin sanayilerin yüzlerce milyar dolar zarara girmesine, işsiz sayısının artışına yol açtı. Irak harbinin sebep olduğu astronomik masraflar, asker zayiatı, harbin gereksizliğinin tartışılması Bush yönetiminin inanırlığını zedeledi.
Filistin, BM gündeminde çözüm bekleyen en eski sorun. İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarını terk etmesine yönelik düzinelerle genel kurul kararını İsrail reddetmeye devam ediyor. Şaron yönetimi Başkan Bush'un taraflara sunduğu, Filistin Devleti'ni içeren ‘‘Yol Haritası’’nı terör eylemlerinin sürmesini mazeret gösterip uygulamaya yanaşmıyor. Aksine ABD'nin muhalefetine rağmen yeni iskan inşaatlarını sürdürüyor. Gelecek kasımdaki Başkan seçimleri kaygısına kapılmış Bush, İsrail'e baskı yapma niyetinde değil.
Ama Ortadoğu'ya barış ve huzur gelmesi, terörizm illetinden sıyrılmak için Beyaz Saray ve Kongre'siyle Amerika'nın 1.6 milyar İslam alemine karşı altı milyonluk İsrail destekçisi politikaya veda etmesi dışında çözüm seçeneği görünmüyor. Bush'un Şaron'u arayıp ‘‘Yeter’’ demesi lazım.