Atatürk arayışı

Doğan ULUÇ
Haberin Devamı

Üsküdar vapur iskelesi karşısında kordona alınmış meydandaki film setindeyiz. Pamuklu gömleği, üstünde yeleği yünlü kalın kumaştan pos bıyıklı hammalı Elia Kazan'ın karşısına getirdiler. Ünlü rejisör takkesinden potura iri yarı hamalı tepeden tırnağa süzdükten sonra ilkin tulumun yan cebini, arkasından da yeleğin göğüs cebini sertçe çekip boydan boya yırttı.

Şaşkınlıkla kendisini izlediğimi görünce ‘‘Köy ağasına benzetmişler adamı. Böyle şık hamal olur mu?’’ dedi. Yardımcılar direktif üzerine Kapalıçarşı'daki eskici dükkanlarından topladıkları tüm hamal giysilerinin orasını, burasını yırtmaya koyuldular. Elia Kazan meydanın arkasında çekim yapılacak asırlık ahşap evlerin camlarını, balkon tahtalarını da içine oturanlara hayli para ödeyerek kırıp, yıktırdı. İçimin ezildiğini hatırlıyorum.

Ertesi gün yayımlanan yazıma ‘‘Önümüzdeki sezon vizyona girecek ‘America, America' filminde Amerikalı filmseverler 1900'lü yılların Türkiyesini sefil işçiler, yıkık dökük evlerde yaşayan insanlar ülkesi olarak tanıyacaklar’’ cümlesiyle başladım. Akabinde dönemin saygın yazarı Refi Cevat Ulunay haberimizi kaynak gösterip İstanbul’un temiz, giyimi özenli, yelek cebinde gümüş zincire bağlı saat taşıyıp, akşam Boğaz kıyısında nargile içerek günün yorgunluğunu atan hamalların yaşamından örnekler vererek Kazan'ı eleştirdi.

Yazılarımızı takiben çekimde hazır bulunmak için Ankara'dan Turizm Bakanlığı'nın iki temsilcisinin gelmesinden kısa süre sonra Eliza Kazan ekibini toplayıp Türkiye'den ayrıldı. Filmin geri kalan kısmını Yunanistan'da çekti.

‘Rusya’dan Sevgilerle', ‘Topkapı’, ‘Paralı Askerler’ gibi Türkiye'de çekilen bir dizi filmi muhabir olarak izlerken yabancı rejisörlerin ülkemizi ve insanlarımızı çoğu kez önceden tasarlanmış, gerçekleri yansıtmayan senaryolarla tanıtımlarına şahit olduk. Filmlerde Türkler kişilik ve görünüm açısından bizlere dahi yabancı karakterler olarak beyazperdeye yansıdı.

Bunların en kötüsü Türkleri ‘vahşi, barbar’ diye tanıtan ‘Geceyarısı Ekspresi’ idi. Esrarkeş Billy Hayes görüşmelerimizde Türkiye'de başından geçenleri güya nakleden bu filmin çok çarptırıldığından şikayetle ‘‘Cezaevi müdürü ırzıma geçmedi. Gardiyanlar beni dövmedi. Filme konu olan kitabımda böyle şeyler yok ama rejisöre söz geçiremedim. Kitabımı senaryoya çeviren Oliver Stone itirazlarıma ‘Yazdıklarını çeksek filmi kimse seyretmez' diye karşı çıktı’’ şeklindeki yakınmaları belleğimizden silinmiş değil.

Şimdi bir de başımıza Antonio Banderas’ın ‘Atatürk’ filminde oynamaktan vazgeçmesi çıktı. İspanyol oyuncu Amerika'daki Rum ve Ermenilerin mektup kampanyası üzerine beyazperdede Atatürk'ü canlandırma fikrinden caymış. Banderas'ın kararı Türkiye'de olduğu gibi Amerika'daki Türkler arasında hayli tepkiler uyandırdı.

Bu hafta vizyona giren ‘Zoro’nun Maskesi' filminin yıldızı Banderas, Atatürk rolüne ‘hayır’ dedi diye yas tutacak değiliz. ‘Assassins’, ‘Desperado’ gibi vurdulu-kırdılı filmlerde oynayan, ‘Philadelphia’da bir eşcinseli canlandıran, İspanya'da çevirdiği uçuk filmlerle kadınların gönlünü fetheden Antonio'nun en önemli özelliği yakışıklılığı.

Ama oyunculuğundan takdirle sözedildiğini duymadık. Kamera karşısında Atatürk karakterinin ağırlığını kaldıracak yetenekte olduğunu da sanmıyoruz. Daha önceden sanat gücü kanıtlanmış Douglas Fairbanks Jr., Yul Brynner, Ömer Şerif ve Kirk Douglas'ın dahi, gönüllü olmalarına rağmen çeşitli nedenlerle Atatürk rolüne çıkmalarına yeşil ışık yakılmadı.

Bunca yıldır ön yargılı, sapık düşüncelerini düzmece hikayelerle perdeye aktarıp faturasını ülkemiz ve insanlarına çıkaran yapımcılarla cesareti kamera dışına çıkmayan Banderas gibilerini görmekten usandık. Kuyruk acısını her fırsatta sergileyen Rumların bitmez-tükenmez çığırtkanlığı da gına getirdi.

Atatürk içimizden çıktı. Tarih değiştiren şanlı, şerefli yaşamını beyazperdeye taşıyacak sanatçı niye dışarlarda aranıyor? Churchill, Washington, de Gaulle'un filmini yapacak olanlar İspanya, Latin Amerika'da baş aktör mü aramaya kalkışacaklar? Atatürk yıllardır dışarda aranıyor. Oysa Türkiye, yüce liderini canlandıracak aktörü kendi sanat aleminden bulup çıkarabilir.













Yazarın Tüm Yazıları