Arif Mardin’in derin dünyası

Modern mimariden esinlenerek inşa edilmiş hilal şekilli salon üç platformlu.

Ama klasik tiyatroların balkonları gibi üst üste değil, iç içe. Bir diğeriyle arada üç-beş basamak var. Salonun cephesi tabandan tavana cam duvar. Yüksekliği rahat on metre. Columbus Meydanı, Central Park’ın güney köşesi, ilerisinde Beşinci Cadde, Trump gökdeleni ışıl ışıl. Nefes kesici bir manzara bu.

Gezip dolaştığım hiçbir yerde böylesine görkemli bir caz kulübü gördüğümü hatırlamıyorum. Ahmet Ertegün’ün kardeşi Nasuhi anısına kurduğu ‘Ertegün Caz Şöhretleri Salonu’na bitişik caz kulübünün özel açılış davetini kaçırmadığım için mutluyum.

Wynton Marsalis, cam duvar önündeki platformda trompetini üflemeye başlıyor. Sonra Ellington, Armstrong, Parker gibi ustaların eserlerini sunuyor bir caz dörtlüsü. Muhteşem bir müzik ziyafeti.

*

Son on günü dolu dolu sanat etkinlikleriyle geçirdik. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde ‘Türk Caz Festivali’ni Lincoln Center’da izledik. Cazın vatanında bu müzik türünü Amerikalılara sunmak cesaret isteyen bir girişim. Meksikalıların Edirne’de Kırkpınar güreşlerine soyunması gibi.

Neyse ki gelenlerin büyük çoğunluğunu biz Türkler oluşturduk. Üç gece süren caz festivalinin ilk gecesine eşiyle gelen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e izlenimlerini sormak istemedim. Politik bir yanıt alacağımı biliyordum. Gene de Aydın Esen’in piyano solosuna, Okay Temiz’in davul, kendine özgü oluşturduğu vuruşlu enstrümanlarıyla sergilediği güçlü performansa, grubundaki kardeşi Akay, Ahmet Özden, Hasan Girnatacı, Ahmet Yiğittürk, Rüstem Cenbeli’nin ustalıklarına şapka çıkartmak lazım.

Ahmet Ertegün, Arif Mardin ve İlhan Mimaroğlu’nun ev sahipliğini yaptıkları üç gecede İlhan Erşahin ve Kudsi Erguner de başarılı sunuşlar yaptılar. Bence ‘Türk Caz Festivali’ yerine başka bir deyimle ortaya çıksalardı daha uygun olurdu.

*

Geçen gün Bircan Ünver’in kurduğu ’Light Millenium’un (Işık Binyılı) düzenlediği bir programda Arif Mardin’in müzik dünyasına paralel iç dünyasına girme fırsatını bulduk. Marmara Oteli’ndeki sinevizyonda Arif Mardin’in çocukluktan bu yana yaşam yıllarından kesitler gördük.

Eşi Latife’nin Arif’in iş-ev hayatını özetleyen komik-şiirsel diyaloğu eğlenceliydi.

Hayranları, yeni şirketinde ortağı Ian Ralfini’nin konuşmalarını takiben ünlü müzik adamı Mardin, Amerikan müzik alemindeki 40 yıllık mazisini özetledi.

*

Beş yaşında caza merak salan, 10 yaşında Duke Ellington plağı satın alan Arif, bir konser için İstanbul’a gelen Dizzy Gillespie- Quincy Jones ikilisiyle tanıştıktan sonra ailesine, ‘Macera’ diyen arkadaşlarına rağmen caz bestekárı olma uğruna geldiği Amerika’daki yıllarını anlattı. Nasuhi Ertegün’ün asistanı olarak girdiği Atlantic Plak Şirketi’nde 38 yıl çalıştıktan sonra Başkan Yardımcısı (Ahmet Ertegün’ün) olarak yaş haddiyle emekliliğe ayrılan Arif Mardin’in başarı dosyası kabarık. ‘Yılın Müzisyeni’, ‘Ömür Boyu Başarı Ödülü’ gibi sayısız armağanlara layık görülen Mardin, 15’e yakın müzik Oscar’ı Grammy sahibi. 40’ın üstünde altın-platin plak yapımcısı, iki yıl önceki aranjmanlarıyla kendisi gibi Norah Jones’un da beş Grammy almasını sağladı.

İzleyiciler, İstanbullu Arif’in Aretha Franklin, Bette Midler, Bee Gees, Barbra Streisand, Whitney Houston, Phil Collins, Chaka Khan, the Modern Jazz Quartet, Eric Clapton, Diana Ross, Brandy ve Jewell gibi düzinelerle müzik şöhretiyle çalışmalarını görme fırsatını buldular. Sığ şöhretlerin aksine yetenek zenginliği ile hálá zirvedeki yerini koruyan bir Türk’ün derin dünyasını kısaca ziyaret ettik.
Yazarın Tüm Yazıları