Anti-yobaz virüsü

KASIM yağmuru çiseliyor hafiften. Gri bulutlar göğü tümüyle kucaklamış. Bir rüzgar üfürüp götürse bunları da güneş yüzünü gösterse diyorum. Ne rüzgarın geleceği ne de güneşin görüneceği var bu öğlen karanlığında.

Haftalık yazıma başlayacağım. Anılarım yelpaze gibi açılıyor. Gerilere, gençlik yıllarıma uzanıyor. Çifte Kafa Todori, Kasap Aleko, Artist Kirkor Abi (Kenan Pars), Koltukaltı Vasken, Dişçi Foti, Avukat Sükse Yani, evlere bavulla giysi satışı yapan Moiz amca, Röne Park işleticisi Röne Şahap, maçlarını kaçırmadığımız basketbolcu Barokas, Mario Gabay'ın Doğanspor tezgahtarı Salomon, lokantacı Gaskonyalı Toma, modern Türk voleybolunun öncülerinden kuyumcu Lui Şalabi, kardeşleri Dodo, Toni (Sami), futbolcu Yeprem ile isimleri belleğimden silinmiş diğerlerinin çehreleri gözümde canlanıyor.

Ermeni, Rum, Yahudi'siyle okul sıralarını paylaştığım, birlikte top oynadığım, evlerine girip-çıktığım, sinemaya, Şeker-Kurban bayramlarında, Noel'de, bar mizvah'larında tebrikleştiğimiz, dükkanlarında alışveriş yaptığım, lokantalarında yemek yediğim, mahalle kavgalarında birbirimize sırt verdiğimiz, gezintilerde harçlıklarımızı paylaştığımız insanlar bunlar.

Bakırköy ve İstanbul doğumlu idiler. Sonradan yollarımız ayrıldı. Bir kısmı hayata veda etti, Türkiye'yi terk edenler oldu aralarında. Hepimiz yeni yaşamlar içine girdik. İrtibatımız giderek azaldı, kartpostal, kısa mektuplar teatisinden sonra tamamen kayboldu. Yıllar boyunca din, ırk tartışması olmadan gerçek kardeş-ağabeye özgü yakın ilişki sürdürdüğüm bu dostlukların hálá özlemini çekiyorum.

Pencereden dışarıya bakıyorum, gökyüzü hálá karanlık. Masamın üstünde bilgisayardan kopyaladığım mesajlar üstüste. Birini çekip iki satır okuyup bırakıyorum. Bir diğerini de. Okur mektupları bunlar ama alışık olduğum türde değil. Geçen pazar ‘‘Bush artık Şaron'a yeter demeli’’ başlıklı yazım üzerine aldığım tepki mesajları bunlar. Aklıma yeniden eski dostlar takılıyor. Yaşıtlarım, ‘abi’, ‘amca’ diye hitap ettiğim dostlar, tanımadığım kimselerin bana yakıştırdıkları suçlamaları okumuş olsalar acaba ne derlerdi?

‘‘Yahudi düşmanlığı ile dolu yazınız. Radikal İslam’ın tesirindesiniz’’ diye başlıyor mektubun biri ve şöyle devam ediyor: ‘‘Sizin gibi düşünen Türk entelektüellerini okudukça ümit ederim İsrail, Türkiye'ye sattığı silahların içine bir ‘anti-yobaz' virüsü koyuyordur. Böyle bir virüs sizin gibi yobazların Türk ordusunun kontrolünü ele geçireceği gün otomatik uzak komuta ile aktive edilecek ve silahlarınızı kullanılmaz hurda hale getirecektir. Beni ve benim gibi senelerdir Amerika'da Türkiye lehine faaliyet gösteren birçok adamı kendinizden tiksindiriyorsunuz.’’

Bir diğeri ‘‘Yıllarca Hürriyet'in New York muhabiri olarak sizi okudum, TV'lerde izledim. Ancak bakıyorum da dünyadaki aşırı İslamcı basının modasına uymuşsunuz. Gerek ABD gerekse İsrail hükümetlerinin şu an uyguladıkları politikayı ben de beğenmiyorum. Ancak savaş ortamında maalesef kurunun yanında yaş da yanıyor. Bush'un Yahudi şahinlerin etkisi altında olduğu iddianıza kusura bakmayın istihza ile yanıt vereceğim. Bu Yahudiler ya büyücü ya da ipnotizmacı?’’ diyor.

Bir kadın okur ise ‘‘Bu tip yazıları Yeni Şafak, Milli Gazete, Vakit vb.de okumaya alışmıştık. Hürriyet'ten bunu beklemiyordum. Her yazdığınızın yalan, yanlış, tek taraflı bir propaganda ‘garbage' (çöp) olduğunu siz de benim kadar bilirsiniz. Yazdığınız her söz buram buram antisemitizm kokuyor. Acep sizlere kim ‘Artık Yeter' demeli?’’ şeklinde hiddet gösteriyor.

Mesajların tümünü nakletmeye çalışsam gazete sayfasının dışına çıkmam gerekecek. Daha yazımı internette dahi görmeden gönderilmiş mektupların çoğu bir merkezden yönlendirilmişe benziyor. İslamcı tipte (ne demekse?) yazı kaleme almadım bugüne kadar. Sözü geçen gazeteleri de Amerika'ya gelmediği için göremiyorum. Aynı dini paylaştığım insanların yanı sıra inançları değişik olanlar arasında yakın dostluğun dışında ufak bir tartışmam dahi olmadı yaşamımda. Hiçbir din veya ırkın düşmanı değilim. Yobazlık suçlamasını cevapla onurlandırmak istemem.

Ama Ortadoğu, Avrupa ve Amerika'da giderek tırmanan terör eylemlerinden, kadını, çocuğu yaşlısı gözetilmeden bombalı saldırılardan, otobüs, alışveriş merkezlerinin bombalanmasından herkes gibi ben de rahatsızım. Filistin-İsrail sorununda çözümsüzlüğün karşılıklı eylemleri körükleyen başlıca faktörlerden biri olduğuna inanıyorum. Bir Filistin devleti kurulmasını kaçınılmaz görüyorum. BM'de İsrail'in işgal altındaki topraklardan çekilmesini isteyen sayısız karar var. AB ve ABD'de Bush'un İsrail yanlısı politikası eleştiriliyor. Avrupa ve Amerikan basınında bu görüşü destekleyen hayli yazılar çıkıyor. Pazar yazımdaki mantık yabancı yazarlarınkinden pek farklı değil.
Yazarın Tüm Yazıları