Plastik kutuda itinayla dizili baklavalar, bitişiğinde beyaz peynir, arka raflarda Ayvalık zeytinyağları, şişelerde Konya Ereğlisi’nin katıksız nar suyu. Amish Market’in akşam menajeri hasta Fenerbahçeli Peyami Özdede "Bizim mutfaktan ne ararsan var" diyor gururla. Önceki gece bir Türk lokantasında garsonun "Abi bugün uçakla geldi, bu tazelikte balığı ancak Rize’de bulursun" tavsiyesiyle sipariş verdiğimiz hamsinin lezzeti de hálá damağımda.
Yeni Dünya’da yaşayıp da Türkiye’yi unutmak mümkün değil. Arada bir okyanus, yedi saat dilimi mesafe dahi olsa. Türklük, Amerikan mozaiğinin renk cümbüşünde eriyip kaybolmamış bir ırk. Türkçe cadde-sokakta, alışveriş yerlerinde sık sık işittiğimiz, giderek yaygınlaşan bir lisan. Ana kentlerden kırsal kesime doktor, mimar, mühendis, avukata, bilim adamı, borsacı, resmi polis, seyahat acentesi, nakliye şirketi, derici ve konfeksiyoncu, sanatçı, modacı, öğretim üyesi, bakkal, manav, şoför, araba tamircisine tüm mesleklerde Türklere rastlamak mümkün. New York’un ünlü Central Park’ında faytoncuların çoğu bizden, faytonları da Türkiye’den ithal. New York, Los Angeles, Chicago gibi büyük şehirlerin trafiğinde plakalarında ’İstanbul’, ’Türkiye’ yazılı son model Cadilac, BMW sürücülerinin milliyetini de merak etmeye gerek yok.
ABD fırsatlar ülkesi. Ama taşı-toprağı altın değil. Ekmek aslanın ağzında. Türklerin yaşam başarısının temelinde bireysel gayretleri yatıyor. ABD’de 350 bin ila 500 bin Türk var. Oysa diğer azınlıkların örgütleşmesine kıyasla kişisel girişimlerdeki başarıyı kolektif işbirliğinde yakalayamamamız dikkati çekiyor. ABD’de örgütleşmemiz gerekli mi? Hem de nasıl.
Avrupa’daki gibi ABD’de de Türkiye’nin dış dünyada sivrilmesine tahammül edemeyen güçlerin sayısı hayli kabarık. Hangi nedenle deseniz, liste uzun. İstanbul’un fethinden Viyana kuşatmasına, sözde Ermeni soykırımından Kurtuluş Savaşı’mıza, Kıbrıs işgaline kadar. Diasporadaki Ermeniler ve Rumlar Türk’ü ve Türkiye’yi karalamada başı çekiyor. Örgüt ve lobileri, tarihi gerçekleri saptıran yalan ve iftira kampanyalarıyla Türk-Amerikan ilişkilerini bozmaya çalışıyorlar. Kongrenin Rum kökenli üyelerinin desteğiyle soykırım yasası çıkarılmasına, askeri malzeme satışlarını engellemeye uğraşıyorlar. Kıbrıs harekatından sonra ABD’nin silah ambargosu, bazı eyaletlerde sözde soykırımın tanınması bu hasım gurupların ne denli etkili olduğunun tarihsel göstergesi.
TÜRKLERİN SESİ CILIZ KALIYOR
Peki bizim cephede durum ne alemde? Karalama kampanyalarına cevap verecek, anavatanımızın yarar ve çıkarlarını savunacak bir düzenin bunca yıldır kurulamadığı açık bir gerçek. New York’ta yarım asır önce faaliyete geçen ’Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’ ile Washington’da 1979’da kurulan ’Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi’ toplumsal örgütleşmenin temel iki örgütü. Bu iki ’Şemsiye kuruluş’ 50 civarında cemiyeti temsil ediyor.
Geçen onlarca yıla rağmen Rum-Ermeni cemiyet ve lobilerinin düşmanca girişimlerine Asamble ve Federasyon’un gerekli karşılığı verdiklerini söylemek güç. Hasım güçler her yıl soykırım yasasını geçirmek amacıyla Kongre’yi mektup-mesaj yağmuruna tutuyor. Türk cemiyetleri de akabinde aynı türde kampanya başlatıyor. Sayısı yüz binleri aşan Türk nüfusuna bakarsak bu kampanyalar, Rum ve Ermenilere karşı bazı protesto mitinglerine iştirak oranı cılız kalıyor.
Son aylarda Asamble içinde başkanlık ve yönetim çekişmelerinin Türkler arasında üzücü boyutlara eriştiğini görüyoruz. Federasyon faaliyetleri yılda bir Türk Günü Yürüyüşü ile Türkiye’den gelen devlet ve hükümet mensuplarına verilen davetlerin ötesine geçmiyor. Geçen ekim sonunda geleneksel Cumhuriyet Bayramı Balosu’nu düzenlememeleri de eleştirilere yol açtı. Gerek Asamble gerekse Federasyon içinde kolektif işbirliğinden yoksun, kişisel çekişmelerle bir cemiyetçilik oyunu oynandığı gözleniyor.
Oyunun finansörü Türk hazinesi. Washington ve New York’ta resmi temsilcilerimizin Asamble ve Federasyon’un devlet gölgesinden sıyrılıp özerk kimlik kazanması, faaliyetleri için gerekli maddi desteğin ABD’deki Türkler tarafından sağlanmasına yönelik bu şemsiye kuruluşlara yol göstermesi lazım. ABD’de Türklüğün yaşatılması, ülkemizi karalayıcı girişimlere karşı tek ses halinde bütünleşmemiz yolundaki enerjimizi, bölünmeye sebep olacak kişisel kaprislere harcamaktan vazgeçmeliyiz.