Bloomberg New York’un belediye başkanı. Şehir Meclisi Başkanı Quinn, Kasım’da boşalacak belediye başkanı koltuğuna aday. Geçen yıl TV’lerde eşcinsel olduğunu açıkladı. Eski milletvekili Anthony Weiner’da 5 Kasım seçimlerinde başkanlığa aday. Hayatı başlı başına bir skandal romanı. Kadınlara seks mesajları, çıplak resimlerini gönderdiği için Kongre’den ihraca zorlanan Anthony başkanlık yarışına girdikten sonra da huyunu değiştirmedi. Hala kadınlara elektronik porno (sexting) lar gönderiyor. Bir düzine kadınla sürekli seks iletişiminde. Son kez cinsel uzvunun resmini elektronik postaya taşıyınca ortalık iyice karıştı.
CBS TV’de programı olan saygın Bob Schieffer resmi görünce Wiener’i ‘’Bu adam hasta’’ dedi. Obama’nın en yakın danışmanı David Axelrod ‘’Kendisini diskalifiye etti.’’diyerek Schiffer’i tamamladı. Daha çok eski vali, belediye başkanı, kongre üyesi, şirket yöneticisi var bunlar gibi. Utanma, arlanma yoksunu. İnsan karşısına nasıl çıkıyorlar anlaşılır gibi değil.
Anthony, Hillary Clinton’ın baş danışmanı Huma Abedin ile evli. Siyaset forasında yarattığı fırtına umurunda değil. Karısı kolunda oy avcılığı yapıyor. Hafta ortasında kendisine ‘’Carlos Tehlike’’sözcüğüyle atıfta bulundu. Kampanya ekibinde gönüllü çalışan üç kadın Weiner’in hala porno ilişkilerine devamını protesto ederek Wiener’i terkettiler. Basın sözcüsü Danney Kedem bir toplantıda Wiener’in ‘’Hala kaç kadınla ilişkiniz var?’’sorusuna ‘’Üç’’ yanıtı ‘’ Bu adam olmaz’’ diyerek sözcü Kedem’de görevinden ayrıldı. Fahişelerle seks kaçamakları yüzünden valiliğini kaybeden Eliot Spitzer Kasım seçimlerinde belediye baş murakıplığına yarışacak.
Amerikalılar muhtemelen yerkürenin en seks delisi milleti. Geçen hafta Ariel Castro adlı bir sapık, kızının sıra arkadaşı ile iki muhit komşusu kızı kaçırıp ev mahzeninde seks kölesi yaptığı için 1000 yıl hapse mahkum oldu. Yasadışı seks düşkünlüğü giderek artan ‘pedofil’ tutkuyla başlıyor. Rakamlar ürkütücü. ‘Ulusal Kayıp Çocuklar Merkezi’ne göre ülkede 728 bin 435 kayıtlı seks suçlusu var. Yılda 3.3 milyon çocuk cinsel taciz, ihmal gibi suçlara maruz kalıyor. Bir pedofil hayat boyunca 260 çocuğa tecavüz ediyor. Çocuklara taciz yasaları çok yumuşak. Mahkemeler hapis yerine psikolojik terapiyi tercih ediyorlar. Tutuklandıktan sonra serbest bırakılan 80-100 bin arası seks suçlusunun nerede olduğunu bilen yok.
Amerikalıların şöhret tutkunluğu sır değil. Anneler 12 yaş altındaki kızlarını TV’ye çıkarmak amacıyla miniklerin güzellik yarışmalarına çıkmaya zorluyorlar. Tepeden tırnağa makyajlı, topuklu ayakkabılarla süslü püslü minik kızlar kıta ülkede her yıl düzenlenen 3 bin yarışmaya katılıyorlar. Sabra Johnson adlı kız çocuğu dört yaşına gelinceye kadar 300 kupa kazandı. Çocuk yarışmacı sayısı 250 bin. Yarışmaların başlıca izleyicileri ise pedofiller.
Amerikalılar bu dünyada göreceğini görmüş, geçirmiş. Merakı uzayların ötesinde, bilinmeyen gezegenlerde. Uzunca listemizdeki ünlülerin ucuz şöhrete ihtiyacı yok. Yalnızca Amerika’da UFO’lara inanan bir milyon kişi var. 4 milyon Amerikalı ise uçan daire gördüğünü söylüyor.
Bir Kanadalı petrolcünün 600 bin dolar bağışıyla kurulan uzay yaratıkları ve uçan daireleri araştıran ‘Paradigm Research’’ bu yıl Başkan Obama’dan UFO’ların resmen tanınması çağrısında bulundu. Bu kurumu destekleyenler 50 bin imzalı bir dilekçeyi de Beyaz Saray’a gönderdi.
Geçen ilkbaharda Washington’da 6 eski kongre üyesinin yönettiği oturumda uzay yaratıkları ve UFO konusu karşı yönleriyle tartışıldı. Bir hafta süren oturumlarda masrafları dışında kongre üyelerine 20’şer bin dolar ödendi. Oturumlarda 1947 yılında New Mexico’nun Roswell kentinde bir uçan dairenin açık alanda parçalanması gündem başını işgal etti. ‘Paradigm Research’ün bir sözcüsü ‘’Kimyagerler uçan dairedeki malzemelerin dünyamızda benzeri olmadığını, başka dünyalardan geldiğini bildirdiler. Başkan Richard Nixon yakın arkadaşı komedyen-aktör Jackie Gleason’ı yanına alarak uçan dairenin muhafaza edildiği sığınağı gezdirdi. Orada defnedilen uzay yaratığını gösterdi. Bazı uzay araçlarının Amerikan nükleer tesisleri yakınında görüldüğünü tespit ettik. Tehlikeli bir durum bu.‘’Roswell Dosyası’’ hala kapalı. Beyaz Saray yıllardır gerçekleri açıklamıyor. Amerikalılara UFO’ların gerçek olduğunu, zaman zaman dünyamızı ziyaret ettiklerini açıklama zamanı çoktan geldi.’’ diye konuştu.
Eski başkan George W. Bush :‘’Kabinemi kurduktan ofisime ilk çağırdığım CİA direktörü oldu. Michael seni ben tayin ettim. Senden cevap beklediğim iki soru var. Kennedy’yi kim öldürdü? Uçan Daireler var mı? ‘’Aradan 8 yıl geçti, hala yanıt alamadım’’ diye esrar kuyusuna yeni bir taş daha atıyor.
UFO’ları gördüklerini söyleyenlerin ilginç hikayeleri var. Jimmy Carter başkanlığından önce Georgia’da bir kulüpten çıkarken tepesinde tabak şeklinde bir uçan daireyle karşılaştı. Ronald Reagan’ın özel uçağı California’ya inişe hazırlanırken kokpitin önüne bir uzay aracı çıktı. Reagan ve uçağın pilotu UFO’nun bir kaç dakika sonra dikine rotayla göğe tırmanıp gözden kaybolduğunu resmi makamlara rapor ettiler.
Pop’çu Mick Jagger 1968’de bir gece sevgilisi Marianne Faithful’la evinin balkonunda, John Lennon’da 1974’de bahçede May Pang’la sohbet ederken uzay araçları 30-40 metre yakınlarına geldi. Telaşlanan Jagger evinin etrafını UFO detektörleriyle donattı.
Victoria Beckham Los Angeles’ bahçesinde ağaç tepesinde bir uzay aracının dolaştığını görünce kuaförüne ayrıntılı mesaj gönderdi. Kuaför ‘’Sırtla çocuklarını, kaç’’ diye yanıt verdi.
UFO’lar var- yok diyenler gene anlaşamadılar. Var-yok tartışmasına bu kez de CİA girmedi. Başkan Obama uzay yaratıklarını resmen tanımaya yanaşmadı.
Çoğunun animasyon filmini seslendirme faturası New York’un göbeğinde gökdelen apartman sahibi olmaya yeterli. Gene de sınırsız paraya kavuşmak için iş tekliflerini geri çevirmiyorlar. Kısacası,‘’Bastır parayı, bülbül olsunlar.’’
Sözünü ettiklerim Amerikan sinema ve eğlence aleminin ünlüleri. Orta Doğu’nun petrol zenginleri, despotik rejimlerin liderleri, varlıklı ailelerin yeni merakı malikanelerinde sanatlarını icra için şöhretli sanatçıları kiralamak.
Sanatçı kiralama modasını 2006 yılında Jennifer Lopez (J.Lo.)başlattı. J.Lo, Rus oligarkı Telman İsmailov’un 50inci doğum günü şovuna 1.4 milyon dolar alarak katıldı. Dolgun vücudu, kıvrak danslarıyla erkeklerin düşlerine giren sanatçı Türkmen lideri Berdimuhamedov’un doğum günü partisinde şov yapmak için 2,5 milyon dolar aldı. Şarkıcı-dansöz iki yıl önce Özbek milyarderi Azam Aslanov’un evlilik partisinde Çeçen lideri Kadirov ve davetlilerle sohbet için bir milyon dolarlık fatura çıkardı. Geçen yıl Azerbaycan’da kadınlar futbol turnuvasında 2.5 milyon dolara şova çıkan sanatçı Rus bürokratı Alexander Yeltsin’in doğum günü konserinin 2 milyon dolar ücretini Yeltsin’nin yolsuzluktan tevkifi nedeniyle ödenmedi. J.Lo son iki yılda diktatör ve despotlardan 9 milyon dolar aldığı için insan hakları kurumlarının eleştirilerine kulak asmadı.
Kiralık sanatçılar listesinin tepesinde Kanye West ile Jay-Z var. Müzik dünyasının iki devinin özel bir davete getirmek için asgari 3’er milyon dolar gerekiyor. Seyahat ve otel masrafları, tüm lüks ihtiyaç taleplerinin karşılanması da caba. 2011’de bir Arap milyarderi kızının 16’ıncı doğumgünü partisine katılmaları için Kanye ve Jay-Z’ye 3’er milyon dolar ödedi. Gazeteci Kate Storey aynı yıl New York Post gazetesinin NBC patronu Jeff Zucker’in oğlunun ergenlik töreninde(Bar Mitzvah) şarkı söylemek için milyon dolarlık teklifini Kanye’nin geri çevirdiğini yazdı. ‘’Patron’’ lakaplı Bruce Springsteen de milyon dolarlık teklifi pazarlığa girişmeden reddeden bir diğer şöhret. Düzinelerle ödül sahibi Bruce bir iş adamının oğlunun bir milyon dolarlık teklifine ‘’Ergenlik davetlerine katılmıyorum.’’ karşılığını verdi.
Ücret tarifesinde Kuzey Kore diktatörü Kim Jong-un yeni arkadaşı eski basketbol yıldızı Dennis Rodman ile Miley Cyrus ( 20’şer bin dolar). Booking Entertainment Acentası aktör Jeremy Piven’e özel bir davette bir saatlik garsonluk için 50 bin dolar ödendiğini söylüyor. Listelerde müzisyen Billy Joel’in fiyatı bir milyon dolar, hip hop’çu Usher’in (250 bin), iki yaz önce ‘Replay’ile liste başı olan ‘Iyaz’ Manhattan ve Long İsland’da arka arkaya ergenlik törenlerine 30’ar bin dolara katıldı.
Davetlere sürpriz şöhret olarak katılan Beach Boys, Jimmy Buffett, Aero Smith, Kool and the Gang gibi şöhretlerin performans tarifesi pazarlıkla tesbit ediliyor. Küba, Venezuela, Kuzey Kore diktatörleri uluslararası imajlarını güçlendirmek için Sean Penn, Oscar ödüllü Hillary Swank, aktör Claude Van Damme, şarkıcı Seal’i ülkelerine davet ediyor. Acenteler bu sanatçılara ayrıca yapılan ödemeleri açıklamıyorlar. Sanatçıların para düşkünlüğü devam ettiği takdirde hayranlarının imza isteği de tarifeye tabi olacağa benziyor.
Lüle saçlı kız çocuğu koşar adım yalnızca hırpani kıyafetli bir adamın oturduğu banka geldi. Diz çökerek topunu alırken saçları üstünde bir el hissetti. Başını kaldırdığında hırpaniyle bakışları buluştu. Adam kız çocuğun saçlarını okşamaya başladı. ‘’Bebeğim adın ne?’’dediğinde lüle saçlı kız az ilerisinde halı açtığı yeşilliğe uzanmış dergi okuyan dadısına çığlık çığlığa seslendi. Yılışık çehreli hırpani arkasına bakmadan seri adımlarla taşları kararmış park kapısına yöneldi. Bir taciz teşebbüsü yarıda kaldı. Polis ihbar edilmeyen çocuk tacizlerinin en yüksek oranda olduğunu belirtiyor.
Amerika’da seks cürümleri, sapık seks eğilimleri tırmanışta. Özü cinsiyet olan cürümlere bulaşanların ırk,cins, meslek, yaş gibi, biri hariç, ortak yönleri yok. Sapıklığa sapanların önemli özelliği benzeri suçlardan hüküm giyenlerin tekrar adalet karşısına çıkarılması.
Siyaset arenası hareketlenmeye başladı. Lüks etiketli fahişelerle yatıp-kalktığı için 2008’de istifaya zorlanan eski vali Eliot Spitzer’in attan inip eşeğe binmeyi andıran girişimle baş murakıplığa adaylığını ilan etmesi politika alemine bomba gibi düştü. Evli, yetişkin çocuk sahibi valinin seks eylemlerini araştıran FBİ kayıtlarında geceliği 4,000 dolar olan fahişelerle yatan Spitzer’in kimlik kodu ‘Müşteri 9.’
Seks dizisi bitecek gibi değil. Valiye fahişe pazarlayan Kristin Davis’in ön seçimlerde rakibi Vali Spitzer. ‘‘Madam’’ Davis ‘’Kampanya tartışmalarında Spitzer’le kapışmak eğlenceli olacak.’’ diyor. Kent polikasının alt yapısına baktığımızda sonu gelmeyen seks skandalı görünüyor. Şehir Meclisi üyesi Vito Lopez’in torunu yaşındaki kızları tacizinin başlangıcı 20 yıl önceye uzanıyor. Bu yıl iki sekreterin taciz şikayetleri 103 bin dolarlık ‘sus’parasıyla kapatıldı. Lopez ile Meclis Sözcüsü Sheldon Silver mahkemeye düşmeden birbirlerinin açıklarını örttüler.
Spitzer’in görevini üslenen eski vali David Patterson seçimden sonra eşiyle yaptığı basın toplantısında vilayette görevli iki kadınla ilişkisi olduğunu bildirdi, eşi Michelle’de evlilik dışı kaçamaklarını kocasının yanında itiraf etti.
Ülkenin Texas, Arizona gibi güneybatı kesimi sıcaklık rekorlarına erişirken Atlantik’te ‘Altın sahiller’ diye tanınan Florida’nın kırsal bölgesi geceli-gündüzlü sellerle yıkandı. New York beklenmedik ölçüde sıcaklığa hedef oldu. Şiddetli yağmurlar, dolu fırtınaları kuzey doğudan batıya, bazı yerlerde açık hava konserlerinin iptaline yol açtı.
Olumsuz hava şartları 4 Temmuz’da Amerika’nın egemenlik bayramı şenliklerini fazlaca etkilemedi. Köyden kasabaya, gökdelenlerle donanmış kentlere, park, meydan, deniz sahillerine milyonlarca Amerikalı bu yılda önemli bayramı kutladılar. Geçit törenlerinde ‘float’ denilen seyyar sergilerde müzik gösterileri, TV dizilerinin şovlari çocukları eğlendirdi. Amerikalılar evlerinde 155 milyon sosisli sandviç, 100 milyonu aşkın ızgara köfte tükettiler. Binlerce iskan yerinde havai fişek gösterisi gece karanlığını gündüze dönüştürdü.
Göçmenlik Dairesi 2013 mali yılında 503 bin yabancının Amerikan vatandaşlığına kabul edildiğini bildiriyor. Yetkililer kıta ülkede milliyetçi duyguların tırmanışı sürdürdüğünü belirtiyorlar. Çok sayıda gazetede çizimleri yayımlanan bir karikatür sanatçısı halkın havai fişek gösterisini izleyenleri ‘Zenci, beyaz, Latin, kızılderili, Asya’lı, tek ve çift cinsle ilgili, kürtaj lehinde veya karşıtı, hristiyan, müslüman, Hind’li, yahudi, dinsiz, güneyli, kuzeyli, liberal, tutucu, ılımlı..’’diye şerite dizdikten sonra şenlik kalabalığında iki kişiden birinin diğerine ‘’Sen hangisindensin?’ sorusunu yöneltiyor. Aldığı yanıt ‘’ Ben Amerika’lıyım, havai fişek gösterisi ne güzel değil mi?’’
Sosyal bilimciler ‘’Amerika adı ABD’nin tekelinde. Oysa Arjantin’den Kanada’ya düzinelerle ülke ‘’Amerika’’ adını kullanma hakkına sahip. Komşumuz Meksika halkını Güney Amerikalılar diye isimlendirirsek bizim de Kuzey Amerika’lı kimliğini üslenmemiz gerekecek. Böylece Meksika, ABD ile Kanada birleşmiş olur.’’diyor. Eleştirme doğru.
Bir Fransız, İspanyol, İsviçre’li ‘’Nerelisin?’’sorusuna Avrupa’lıyım yanıtı vermez. Bir Mısır’lının Afrika’lıyım demeyeceği gibi. Kıta adı başka, ırk başka. Hergün yüzlerce Meksika’lı ekonomik nedenlerle kaçak olarak Amerika’ya girmek istiyor. Kimlikleri sorulduğunda ‘Meksika’lı.’yanıtını veriyorlar. Yoksul dahi olsalar kökenlerini dışlamıyorlar.
Amerika sözcüğü ardında iki ünlü kaşif ile bir harita uzmanı arasında rekabetin rolü var. Floransa’lı kaşif Amerigo Vespucci 1497-1503 tarihlerinde dört kez Amerika kıtasını ziyaret etti. Kıtayı ‘Mundus Novus’ (Yeni Dünya) diye isimlendirdi. Christopher Columbus’un 1492’deki keşfini tatmin edici bulmayan Alman haritacılık uzmanı Martin Waldseemüller editörlüğünü yaptığı dergide bir haritayı ‘Yeni Topraklar: Amerika’ adıyla Vespucci’nin adıyla yayımladı.
Başı 10 metrelik sıçrama tahtasına çarptı. Aşağısındaki havuza iki büklüm girdi. Gelmiş geçmiş en büyük dalış şampiyonunu seyreden kalabalıktan yalnızca ‘’Aman tanrım, ah, of’ gibi şaşkınlık nidaları yükseldi. Dört defa olimpiyat şampiyonluğunu kazanan Louganis su üstüne çıktıktan sonra havuz kenarında kendisini bekleyen antrenörüyle kucaklaştı. Hakemler rekortmen dalıcıya bir şans daha tanıdı. Greg 1984 olimpiyatlarında şampiyonluk atlayışını başının arkasına gazlı bezle kapanarak yaptı. Bu kez de yeni bir rekora imzasını attı.
Yunan kökenli Louganis, doğum adıyla ‘’Gregory Efthinios’’, sağlık kontrolundan geçtiğinde HİV-AİDS virüsü taşıdığı tesbit edildi. Bazı ülkeler Greg’in öldürücü mikropla yarışmalara girdiğini, havuza atlayış yapan diğer sporcuların hayatını tehlikeye soktuğu gerekçesiyle ihraç edilmesini istediler. Hakem Kurulu teknik nedenlerle isteği geri çevirdi.
Los Angeles’te izlediğim eşcinsel sporcu 1988 de son kez olimpiyatlara katıldı.
Amerika Federal Yüksek Mahkemesi ‘Evliliği Koruma Yasası’nı onaylaması üzerine son hafta ülkenin 50 eyaletinde eşcinsel hakları gündemin başına oturdu. Saçları kırlaşmış Louganis beraberindeki yakışıklı Johnny Chailot’u popüler bir TV programnda ‘’Nişanlım.’’diye tanıttı. Greg yasada ‘’Evlilik bir kadınla bir erkek arasındaki birlik’’diye niteleyen maddenin da kaldırılmasını demokrasi ve vatandaşlık hakları açısından çok olumlu bulduğunu söyledi.
Amerika’nın kırsal kesimi oldukça muhafazakar. Eşcinsel evliliğe karşı oldukları için ancak bir avuç eyalette, New York dahil, yasalar ayni cins evliliğe izin veriyor. Eşcinsellerin en yoğun yaşadığı New York’ta geleneksel geçit törenini izlerken iki omuzunda iki kamera taşıyan fotoğrafçının tipini çok aşina buldum. İri kıyım,yaşlıca, sakallı fotoğrafçı burleks dansözleri gibi yarı çıplak idi. Butlarına çıkan siyah file çorabı içinde görünümü komik idi. Belleğimi zorlayınca kimliğini hatırladım. Uluslararası bir haber ajansının kıdemli fotoğrafçılarından biriydi. Beni görünce ‘’Artık hücreden çıkıyoruz. Bugünkü yürüyüşe iki milyon kişi katılıyor.’’diye müjde(!) verdi.
Nüfus bilimci Gary Gates’e göre Amerika’lıların yüzde 4’ü eşcinsel. Yetişkinler bu oranın yüzde 30 olduğunu ileri sürüyor.
Bir tarih turunda ilginç bir eşcinsel alemi karşımıza çıkıyor. Sokrates, Sapho, Julius Caesar, Büyük İskender’den Leonardo DaVinci,Çaykovski’ye kadar. Marlon Brando, James Dean, Başkan Yardımcısı Dick Chaney’in kızı Mary, First Lady Eleanor Roosevelt, FBİ Direktörü J.Edgar Hoover, işadamı Malcolm Forbes, Rock Hudson, Andy Warhol, milletvekili Barney Frank, seri katil John Wayne Gacy, Oscar ödüllü Jodie Foster, Cary Grant, izciliği başlatan Sir Baden-Powel,bilim adamı Sir İsaac Newton bu ilginç kişilerden bir tutam.
Nedir bu bebeğin özelliği derseniz her gün yerkürenin dört bir tarafında doğan milyonlarca çocuktan farkı yok. Ama tabloid basının peşinden ayrılamadığı annesinin adı Kim Kardashian (KimK) olunca iş değişiyor. NW’in doğum resimlerinin satışı Kardashian’ları bir kez daha milyonerler sınıfına çıkaracak.
Annesi Kim K’de daha önce sevgilisiyle çektirdiği porno filmini piyasaya sürerek şöhrete ulaşmıştı.
Yüksek tirajlı Star dergisi ‘’Doğumhanenin Divası’ başlıklı kapak yazısında KimK’in kaprislerini şöyle sıralıyor: ‘’Beş hafta önceden ağrıları nedeniyle hastaneye alındığında devamlı üç hastabakıcı istedi. Annesi Kris Jenner’le geceliği 4 bin dolar olan üç yatak odalı, Mısır pamuğundan her gün üç bin düğümlü çarşaf istediler. Bir TV kamera ekibi, saç stilisti, makyörü ve güzellik uzmanı Kim’in yanından hiç ayrılmadı. Doğum yaparken dahi bir marka tasarımcısının hazırladığı 15 santimetrelik stiletto iskarpinlerini çıkarmadı. Dairenin oturma odasına en pahalı deriden koltukları getirttiler. Sürekli azarladıkları hemşirelere dayanılmaz kaprislerle kök söktürdüler.’’
Kim’in bir yakın arkadaşı Haziran ortasında şiddetli karın ağrıları yüzünden hastaneye kaldırıldıktan sonra ‘’Eğer doğum bundan daha güç olacaksa kendimi asarım, bıçak alıp boğazımı keserim.’’ diye yakındığını nakletti. Doğum öncesi bedenine kavuşmakta kararlı Kim K. doğum sırasında karın yağlarının da alınması isteğine nişanlısı doktorlar karşı çıktı. Rap yıldızı nişanlısı Kanye, annesi Donde West’in 2007’de benzer kozmetik ameliyatta hayatını kaybettiğine örnek gösterip cerrahi müdahaleye izin vermedi.
Şöhretli rapçi doğum ve bebeklerin resimlerinin yayınlanmasına şiddetle karşı çıktı, ilk çocuğunun resimlerini ticari amaçla sattırmayacağını söyledi.
Acılı bir erken doğum geçirmesine rağmen Kim, Prens William’ın eşi Kate Middleton’ın kendisinden önce doğum yaparak ‘Kraliyet bebeği’nin tüm dikkatleri üzerine çekeceği kaygısından kurtuldu. Buckingham Sarayı bir açıklama yaparak Düşes Kate’in doğum sonrası resimlerinin satışa çıkarılmayacağını bildirdi.
İngiltere ‘’Perakende Araştırmalar Merkezi’’ (CRR) ne göre Middleton’ın Temmuz ortasındaki doğumu bebek emziği dahil kitap, DVD satışları, oyuncak, tişört, kahve bardağı ve içki satışlarının katlanmasına sebep olacak. İngilizler şimdiden 3 milyon şişe şampanya ısmarladılar. Perakende satışları 400 milyon dolara ulaşarak ekonomiye önemli katkıda bulunacak.
Florida’da okyanus yanı ‘Rosa’ tipik bir İtalyan lokantası, mönü iki lisanda hazırlanmış. Makarna, peynir, soğuk et çeşitleri, sıcak yemek ve tatlıların, tiramisuya kadar, çoğunluğu İtalyan ağırlıklı. Mönülere azınlık kültürü hakim. Sayfa eteklerinde tek cümleyle ‘’Evimizde yani burada pişirildi yiyeceklerimiz. Tüm ürünlerimiz saf ve taze’’diye yatık kutuda bilgi veriliyor.
Amerika’da etnik lokantaların müşterileri son yarım asrın göçmenleri. Erime potasında kaybolmamış azınlıklar lokanta müşterileriyle aynı kökeni paylaşıyorlar. Peki, üç-beş kuşaktan Amerikalılar ne yer, ne içerler?
Yeni Dünya et oburlar ülkesi. Amerikalıların ana gıdası et. Evlerinde de, gittikleri lokantada et yiyorlar. Yoldan gelip geçenleri rastgele çevirip ülkenin ulusal yemeği nedir diye sorsanız çoğundan ‘’Hamburger’’ yanıtını alacaksınız. Avrupa kökenli bu ürünü ‘Amerikan köftesi’ diye tercüme etmek mümkün. Masrafı az, pişirilmesi kolay bu gıdayı 1940’da Illinois’li Richard ve Maurice McDonalds kardeşler mangal lokantası olarak piyasaya sürdüler. Giderek ilgi gören lokanta girişimci Ray Croc 1955’de satın aldıktan sonra zincirleme gelişen bir sanayie dönüştü. Kısa adıyla ‘McD’ her geçen yıl bir rakamlar cümbüşü yaşıyor. Bir özeti şöyle: McD dünyanın en büyük köfte-ekmek imparatorluğu. 34 bin lokantası var. Burger King, Wendy’s önde gelen rakipleri. İşçi sayısı 2 milyon. Tüm çalışanları ailece oy verseler iktidarı düşürebilirler. Mc D’ın piyasa değeri 100 milyar doların üstünde.
Milli yemeklerden söz ettiğimde karşıma nüfus patlaması gösteren ülkeler çıkıyor:‘’Naan’’milyarı aşkın nüfuslu Hindistan’ın ana gıdası. Sushi Japonya’nın, Pekin ördeği ise yerkürenin en kalabalık ülkesi Çin’in milli yemeği.
Güney Çin’de Guangzhou et pazarından söz edildiğinde keyfimiz kaçıyor. Bu bölgede doğmadığımıza şükrediyoruz. Çin, Vietnam’lılar kedi, köpek yakalayıp yiyorlar, Güney Asya’da solucan, fare, sıçan gözde gıdalardan. Turistik gezilerde lokal gıdaları denemek isteyenlere sipariş vermeden önce ne yediklerini sormalarını öneriyorum.
Türk mutfağının bu karmaşada yerini merak ediyorsanız, anlatalım:
’’Uluslararası yemek kitabı yazmak için 1854’de Türkiye’ye gelen İngiliz lordu Earl Carlisle 1854’de İstanbul’da incelemeler yaptıktan sonra ‘’şiş-döner kebabı, ızgara köfte, simit, gözleme, yoğurt, ayran, lokum, Türk kahvesini Türklerin milli gıdaları olarak niteliyor. Lord Carlisle listesinde rozbif ve Yorkshire muhallebesi İngiliz ana gıdası olarak Türk mutfağını hayli geriden izliyor.