İletişim fakültelerinde okutulması gereken bir kitap.Röportaj türünün başyapıtlarından biri.
Görsellikle yazı bir arada.
Usta işi fotoğraflarının her sayfasını seyrediyorum/okuyorum , bir yüzden iz sürerek, kitaplarıyla, resimleriyle, oyunlarıyla aradaki gelgitleri bir oyuna dönüştürüyorum.
Zor işleri, yüksünmeden, övünmeden başarır Ara Güler. Yüzyıl sanatının, edebiyatının belirleyicisi bu 7 kişiyi çekmek için , ön çalışmalarını okuduğumda, bu cefaya değmiş, dedim.
Sanatçıların kaprisli olduğu söylenir... Klişe bir láf... Olsun varsın, onlara kapris de yakışıyor. Çünkü o da doğal.
Enis Batur'un kitabın başında yer alan Ara Güler'in Sırrı yazısı ,onun bir kavram karşısındaki duyarlığını hatırlatmaktadır:
'Ara Güler'in, artık onu yakından tanıyanların da, çalışmalarını izlemiş tanımış olanların da iyi bildiklerini sandığım bir yanı , kendisini ve 'iş'ini konumlama-tanımlama biçimidir. Öteden beri, Fotoğraf'ı, makinaları aracılığıyla yaptığı sayısız çalışmayı tek bir merkezde, tek bir tanım denemesinde toplamıştır: 'Ben bir foto muhabiriyim' yaklaşımını benimsemiş,' sanat'tan söz edildiği an kendi konumunu, kendi kendisini koyuş biçimini anımsatmış, hattá dayatmıştır.'
Fotoğraflar kadar, fotoğraf çekiminin renkli serüvenleri de gerçekten çok hoş.
En garibinden başlamalı.
Salvador Dali'yi kaldığı otel odasında çekecek. Ressam koltuğa uzanacak ama üzerine renkli şal gibi bir şeyin örtülmesi gerek:
'Birden aklıma geldi. Dali'ye dönerek, 'Siz bir matador gibi poz vermelisiniz' dedim,'bunun için de geniş kırmızı ya da başka renk bir kumaş gerek.' İster istemez ikimizin de gözleri pencereleri kaplayan perdelere takıldı. Perdeler kırmızı değildi ama kırmızı benekleri vardı; bu da hiç yoktan iyiydi.'
'İşte bunlara sarılırsanız, kılıçlı bir matador olursunuz' dedim.'
Ondan sonrasını özetlemeli.
Dali yerinden fırladığı gibi perdeye asılıyor, korniş duvardan çıkıyor, Ara Güler de perdenin kornişten ayrılmasında suç ortağı (!) oluyor.
Yeryüzündeki Yedi İz'deki Salvador Dali'nin olağanüstü güzellikteki fotoğrafları böyle çekiliyor.
Çektiklerini, yazdıklarını gördük.
Ya çekemediği, konuşamadığı için hayıflandıkları:
Einstein, Jean-Paul Sartre, Charlie Chaplin (Şarlo.)
Şarlo'nun evine kadar gitmiş, eşi ona çay ikram etmiş ama Şarlo görünmemiş.
Benim ve bir çok kimsenin unutamadığıİhtiras Tramvayı, Kızgın Damdaki Kedi oyunlarının yazarı Tennessee Williams'ın İstanbul'daki hamam sefasını fotoğraflarıyla birlikte görüp okumak, bir yazarın yaşamının öteki yüzündeki ilgi çekiciliği de anlamak demektir.
Louis Aragon'un fotoğraflarıyla Ara Güler'in yazısını birlikte okuyunca, metinle fotoğrafın uyumuna örnek bir yaratıyla karşılaşmanın zevkini yaşadım.
William Saroyan'ı, fotoğraflarda eserlerinin kahramanları küçük insanlarla birlikte izlemek, okurun çağrışım gücünü artıran bir ögedir.
Büyükadalı Chagall'ı, sağlık koşusu yaparken yakalamak kolay değil.
Chagall, 'Ben Konstantinopolis'i, dedi sonra hemen düzelterek, yani İstanbul'u çok iyi bilirim. İki yıl orada oturduk, hem de Büyükada'da. Principo'da tahta bir evde oturuyorduk.'
Picasso ile Dört Gün'ün öyküsü, bir dehanın sanatıyla, hayatı arasındaki bağlantıyı görsel ve yazınsal biçimde bize iletiyor.
Ünlü olmanın bir takım avantajları vardır. Picasso'nun öyküsünde olduğu gibi.
Picasso, küçük miktarları bile çekle ödermiş. Çünkü çoğu zaman bu çeklerin sahibi imzalı çeki bir anı olarak sakladığından para tahsil edilmezmiş.
Felsefenin büyük adı Bertrand Russell'ı en sona bıraktım.
Uzak bir köyde çekilen fotoğrafların, yolculuğun öyküsünü okuyun.
Ara Güler'in Yeryüzünde Yedi İz'ini alın.
Dünyanın zirvedeki yaratıcılarıyla bu kadar yakından dost olmak, bir şans, okurlar için.
DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ
Marksist-Liberal Mehmet Altan İthaki
Yeditepe Öyküleri Abidin Dino-Hz. Ferit Edgü İş. Bank