TÜRKİYE’DE bir kente gittiğimde, oranın kültür, edebiyat, sanat coğrafyasını öğrenmek isterim.
O gün nereye gidebilirim, ne seyredebilirim, ne dinleyebilirim, hangi sergileri gezebilirim?
İşte o zaman yerel basının önemini, işlevini algılarım.
Elbette sadece bu açılardan değil, insan unsuru, toplumsal yaşam günlüğünü de yerel basından öğrenirim.
Bursa’nın tiyatrosu, orkestrası, film festivali, edebiyat ödülü var.
Bunlarla ilgili haberleri, ayrıntılı bilgiyi ancak orada yayınlanan gazetelerde, eklerde bulabilirsiniz.
Doğrusu Bursa’dayken ulusal baskıların yanı sıra başta Hürriyet Bursa Eki’ni, Olay’ı, Hákimiyet’i okudum. Şehirde olup bitenleri onlardan öğrendiğim için herkesin bu gereksinimi duyduğu kanısındayım.
* * *
BUGÜN insan iki gazete almak zorunda, birisi ulusal baskı yapan gazete, diğeri de yerel gazete. İkisi birbirini tamamlıyor. Makro daire ile mikro daire birleşince, yaşadığınız kenti de, Türkiye’yi de, dünyayı da izlemiş oluyorsunuz.
Bunlara bir de yabancı dilde bir gazete ekleyenler, mükemmele yaklaşmış sayılabilir.
Türkiye’de kentler geliştikçe, kültür alanında yükselişe geçtikçe, yerel basının önemi, gerekliliği daha da artıyor.
Ayrıca ben, bir kente gitmeden önce, orası hakkında bilgi alırım.
Peki İstanbul’da yaşayan bizler, Anadolu’nun birçok kentindeki sanat olaylarını nasıl öğreneceğiz?
O kent sanat açısından gelişiyor mu, değişiyor mu, geriliyor mu, ilerliyor mu, sorularının yanıtını nasıl vereceğiz?
Türkiye’yi kapsayan ulusal baskıların bu eksik yanına değinmeliyim. İstanbul’da yaşayan ve yazanların oradan da söz etmelerinin zorunluluğu burada ortaya çıkıyor.
Sözgelimi, kitap fuarına gitmesem, kitaba ilginin derecesini, yerel basındaki haberleri, sayıları okumasam doğru bir bilgiden yoksun kalırdım.
Bursa ulusal basınımıza Uludağ ile yansıyor. Uludağ ile ilgili haberler bana kalırsa diğer haberleri karlarla örtüyor.
Bir kentin tarihini ben fotoğraflardan da izlerim.
Engin Özendes’in İmparatorluğun İlk Başkenti Bursa kitabındaki yazıyı ve fotoğrafları görmenizi dilerim. 19. yüzyılın fotoğrafları, daha sonraki yılların Bursa’sı konusunda yol gösterici fikirler veriyor.
* * *
BURSA kenti söz konusu olduğunda sanırım Ahmet Vefik Paşa’yı unutmamak gerekir.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizesi her an belleğimizde canlılığını korumalıdır: