Paylaş
Bu kez de 1556’da Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan için Mimar Sinan’a yaptırdığı “ Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı”nda sanatını icra ediyor.
Sanatçı Bora Uymaz ile buluşarak ortaya ‘Âb-ı Hayat’ çalışması çıkıyor.
CD’nin kitapçığında, “Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” başlıklı yazısında, Mehmet Katipzadeler albümün özelliğini belirtiyor:
“Bir hamamın içinde var olan sesler sıralıdır,kendine has bir ritmi ve akılda iz bırakan anlamları vardır.
Tabii ki bugün dinlemekten zevk aldığımız konvansiyonel anlamda müzik sayılamaz belki ama hamam seslerinin kendi içerisinde bir armoni yarattığını düşünebiliriz.
Bunun dışında hamam ve müziğin içiçe olduğu geçmiş tarihlerde yazılmış seyahatnameler, eski gravür ve minyatürlerde görebileceğimiz hamam sefalarında, gelin, damat hamamlarında ve benzeri birçok ritüelde karşımıza çıkıyor.
Yüzyıllar boyu süren geleneğinin yanı sıra son derece akustik yapılarıyla da müzisyenleri cezbeden hamamlar, sanat ile birleştiği her işte muhteşem eserlerin doğmasına katkı sağlamıştır.”
Dinlerken akustiğin sağladığı tını, yansımalar çalınan eserin dinlenme sürecini başka yerdeki icrasından daha farklı hissettirmiştir.
Tarihi mekânlardaki icraların bir başka özelliği de ses yoluyla eski dönemleri hatırlamanız, adeta müziğin soyutluğunu bu yolla somutlaştırmanızdır.
Şirin Pancaroğlu, CD’nin niteliği üzerine yorumlarını iletiyor:
“Kadim bir Osmanlı sazı olan çengin uhrevi tınılarına besteleri, sesi, tanbur, lavta ve bendiriyle Bora Uymaz katkı sağladı.
Hamam içindeki su, tas ve kapı gibi doğal seslerden de faydalanarak kaydettiğimiz müzikler hem yeni ve özel bestelerden hem kadim eserlerden, hem de doğaçlamalardan müteşekkil...”
Çoğu zaman bir beste, çağrışım zenginliği sağlar. Geçmişle bugün arasında kurulacak bağların en etkilisi müziktir. Çünkü yapıldığı çağın yaşama biçiminden zevk arlayışına göre bir çok şeyi belirlediğinden bir tarih bilgisi verir bize.
Yeni besteler ve eski besteler bu tarihi süreci ses yoluyla öğrenmemize sağlamaktadır.
Kalan Müzik imzasıyla yayınlanan albüme ismini veren “Âb-ı hayat”, sultanlara layık hazırlanan hamam ritüelleri arasında en kapsamlısı.
Albümü, dünyada bilenen bir müzik türü olan dinlendirici müziğe, Osmanlı müziği yaklaşımı ve yeni fikirlerle stilize edilmiş rahatlatıcı bir dokunuş olarak tanımlayan Şirin Pancaroğlu, albümü hazırlarken hem yapının kendinde, hem de hamam kültürümüzde müthiş bir müzikal ilham bulduklarını dile getiriyor.
‘YARATICILIĞIN EN BÜYÜK KAYNAĞI AŞKTIR’
MEVLÂNÂ ve YUNUS EMRE’nin yazdıkları bestelenince hiç kuşkusuz olağanüstü eserler çıkıyor ortaya.
Beste ve söyleyişin iki ustası Mahsa Vahdat - Coşkun Karademir, aynı fikirleri işleyen Oslo’daki müzede Emanuel Vigeland’ın fresklerini görünce ‘Endless Path’ı yaratıyorlar. Türlerin etkileşiminin başarılı bir örneği.
Mahsa Vahdat, İran’ın önemli seslerinden. Coşkun Karademir, bağlama ve kopuz ustası.
Diğer sanatçılar da Tambour: Özer Özel
Perküsyon: Ömer Arslan
Ney: Mahdi Teimori.
Üçü de aynı özgürlük, sevgi temasını işlemiş.
CD 11 parçadan oluşuyor.
2017’de Norveç’te ilk yayınlandığından beri albüm müzik otoriteleri tarafından sıra dışı bir kabul gördü. “Şaheser” ve “cennetten melodiler” diye nitelendirilen birçok değerlendirme yazısı çıktı önemli müzik dergileri ve gazetelerde. Albüm üç ay boyunca Transglobal World Music Chart’a girdi. İngiltere’nin önemli müzik dergisi Songlines tarafından 2018 Mart ayının seçme CD’sine alındı ve bu CD, British Airways tarafından uçaklarda çalınmak üzere seçildi. Songlines ayni zamanda albümü “Top of the World” albüm ilan eden bir değerlendirme yazısı yayınladı.
Albümde Mevlânâ ve Yunus Emre hakkında da bilgiler yer alıyor.
Seçtiğim parçalar: Yunus Emre’nin “Ölmezem Gayrı” şiirini besteleyen Çimen Yalçın, yine Yunus Ekre’nin “İşidin ey ulular”ı beseteleyen Erkan Oğur, YunusEmre’nin “Gel Dosta Gidelim Gönül”ün bestecisi Coşkun Karademir dikkatimi çekti.
-
SES belleğinizi yenileyecek iki CD.
..........................
İki CD de Kalan Müzik tarafından yayınlanmıştır.
Paylaş